İcra kefilinin sorumluluğu, asıl borçludan bağımsız olup, asıl borçlu yönünden borcun zamanaşımına uğramış olmasının kefile sirayet etmeyeceği-
Davalıların hüküm tarihi ile hükmün taraflara tebliği arasında 10 yıllık zaman aşımı süresinin geçtiğine yönelik zaman aşımı def'ini temyiz ya da katılma yoluyla temyiz başvurusunda bulunmaksızın temyize cevap dilekçesiyle ileri sürebilecekleri- İlamlı takiplerin, son işlem tarihinden itibaren on sene geçtikten sonra, zamanaşımına uğrayacağı kuralı bütün ilamlar hakkında geçerli olmadığı; bazı ilamlar hakkında “hak düşürücü (iskati zamanaşımı)” süresi işlemeyeceği- Bunlardan birinin de 11.02.1959 tarihli 1958/10 Esas, 1959/12 Karar sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı nazara alındığında taşınmazın aynına ilişkin ilamlar olduğu-
Hükmün, verildiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra zamanaşımına uğrayacağı- İlam zamanaşımına uğradıktan sonra tebliğe çıkarılır ise, hüküm aleyhine olan tarafın, temyiz yoluna başvurmak suretiyle, hükmün, yalnız ilamın zamanaşımına uğramış olması sebebiyle bozulmasını sağlayabileceği-
Şikayetçinin, dosya borcuna takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde icra kefili olduğu, adı geçene 14.11.2014 tarihinde icra emrinin tebliğ edildiği, her ne kadar takip dosyası 30.10.2008 tarihinden, 24.04.2014 tarihli yenileme talebine kadar işlemsiz bırakılmış ve bu tarihten itibaren icra takip işlemlerine devam edildiği asıl takip borçlusu yönünden 15/01/2015 tarihinde zamanaşımı dolayısı ile icranın geri bırakılmasına karar verilmiş ise de; bu hususun icra kefaletinin geçerliliğini etkilemediği gibi, icra kefili yönünden İİK'nun 39. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından, icra kefili yönünden icranın geri bırakılması isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
Somut olayda takip dayanağı ilam 08.06.2004 karar tarihli olup, hükmün davalı vekilinin yokluğunda verildiği; ilamda kesinleşme şerhinin olmadığı ve alacaklı vekilince 10/12/2015 tarihli oturumda dayanak ilamın borçlu vekiline tebliğine ilişkin tebligat mazbatasının dosya içerisinde eksik olduğu bildirildiği halde, İcra Mahkemesi'nce ilamın davalıya tebliğ edilip edilmediğinin araştırılmadığı; bu durumda; ilamın verildiği Mahkeme'den ilamın davalıya tebliğ edilip edilmediği sorularak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Zamanaşımının kesilmesi için alacaklının, icra dosyasında takibin devamını sağlayıcı nitelikte taleplerde bulunması ve takibi işlemsiz bırakmaması gerektiği- Adres araştırması yapılması yönünde takibin devamını sağlayan işlemler yapılması ile zamanaşımı kesildiğinden sürenin yeniden işlemeye başlayacağının kabul edileceği-
Takip tarihi itibariyle takip dayanağı yapılan ilam geçirdiği aşamalar sonucunda şikayetçi borçlu hakkında kamu davasının zamanaşımı nedeni ile düşmesine karar verilmiş ve bozma sonrası takip tarihinden önce hükme bağlanan kararda "...TL maddi tazminatın, hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile katılana verilmesine" şeklinde açık hüküm kurulmuş olup, şikayetçi hakkında mahkumiyet hükmü bulunmadığı adının da tazminat sorumluları içinde sayılmamış olması nedeniyle ilamdaki tazminattan da sorumlu olduğunun düşünülemeyeceği ve bu nedenle borçlu hakkındaki takibin iptaline yönelik talebin yerinde olduğu-
İcra takibne konu ilama dayanılarak borçlu hakkında takip başlatıldığı, icra emrinin borçluya tebliğ edildiği ve bu takip dosyasının bilahare işlemden kaldırıldığı, dosyanın yenilendiği ve son işlem tarihine göre, zamanaşımının kesildiği ve süre yeniden başladığından, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığının kabulü gerektiği-
İcra kefili için öngörülen on yıllık zamanaşımı dolmadığı anlaşılmakla şikayetin reddine karar verileceği-
İlamın borçlulara 21.05.2003'de tebliği ile yeni bir on yıllık zamanaşımı süresinin işlemeye başladığı ve bu sürenin takip tarihi 21.05.2013 itibariyle dolmadığı gözetilerek, borçlunun zamanaşımı itirazının reddinin gerektiği-