. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 111/2. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı-
İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorununun, iş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirildiği ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlediği- Bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmediği- İş sözleşmesi devam ederken alınan ibranamede belirtilen miktarların, davacının itirazları da dikkate alınarak ödenip ödenmediğinin, davalı tarafa sorularak, gerekirse davalı tarafa ait ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak belirlenmesi; buna göre de; ibranamede belirtilen miktarların ödendiğinin tespiti halinde mahsubu, aksi hâlde, iş sözleşmesi devam ederken alınması nedeniyle ibranameye değer verilmeyerek belgede yazılı miktarların hesap edilen kıdem tazminatı ve hafta tatili ücret alacağından mahsup edilmesinin mümkün olmadığının kabulü gerektiği-
İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu- İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemeyeceği- İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemeyeceği- İbranamedeki irade fesadı hallerinin, bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerektiği ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemeyeceği- İbra sözleşmesinin, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olduğu; varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesinin mümkün olmadığı- İşçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcunnun ibraya konu olmasının düşünülemeyeceği- Miktar içeren ibra sözleşmelerinde, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olduğu buna karşın kısmi ödeme hallerinde, ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu- Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olmasının makbuz etkisini ortadan kaldırmayacağı- Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesinin geçerli sayılacağı- İşçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesinin ibra iradesinin bulunmadığını gösterdiği- İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiğinin söylenemeyeceği- İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmayacağı-
Dava dışı yükleniciden kurayla 1 numaralı daireyi teslim alan davalının, bu daire için ibraname verdiği ve davacının kurayla teslim aldığı 2 numaralı daireyle davalının bir ilgisinin bulunmadığı olayda; davalının ibrası, davacının değil, bizzat davalının hak kaybına uğramasına neden olduğundan, davalının yükleniciyi ibra etmesinin davacıya herhangi bir zarar vermediği, davacının uğradığını iddia ettiği zararla davalının ibra eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı- Davacının kira kaybına ilişkin talebi bakımından ise; eldeki davada davacının, kat irtifakı sırasında 1 numaralı dairenin adına tescil edildiğini, kurada ise 2 numaralı dairenin kendisine isabet ettiğini, kendisinin 1 numaralı daireyi 2008 yılında davalının gösterdiği kişiye devrettiğini buna rağmen, davalının 2 numaralı dairenin tapusunu kendisine geç devrederek, kira kaybına uğramasına neden olduğunu iddia ettiğine göre bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu- Davaya konu 2 numaralı daireyi, davalının mı davacıya devretmediği, yoksa davacının mı dairenin tapusunu almaktan kaçındığı hususu tam olarak tespit edilip, hâsıl olacak sonuca dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında düzenlenen protokole istinaden ödenen paraların tahsili istemine ilişkin davada; davacıların protokolün aslını ibraz ettiği ve belge aslının mahkeme kasasında muhafazaya alındığı, ibraz edilen belge aslı üzerindeki "Not: Geçersizdir, ... imza" ibaresinin davalının el ürünü olup olmadığının tespiti hususunda inceleme yapılması ve sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği-
İbranamedeki rakamın maddi veya manevi tazminat için ödendiği, şeklinde bir açıklık yoksa, ibra tarihindeki maddi tazminat miktarının hesaplanması ve ödenen miktarı ile karşılaştırılması gerektiği; zarar ile açık bir oransızlık yoksa hak sahibinin iradesinin ibra yönünde oluştuğunun kabulü gerekeceği ancak zarar ile açık orantısızlık varsa kısmi ifadan söz edileceği ve ibranamenin makbuz niteliğinde kabul edileceği-
İbra sözleşmesinde faiz alacağını saklı tutmaya yönelik bir beyanın bulunmadığı, ifa anına kadar yapılan herhangi bir bildirimin de olmadığı, durum ve koşullardan davacıların faiz alacağını saklı tuttukları da anlaşılmadığından ibra sözleşmesinin faiz alacağını da kapsadığının kabulü ile talep edilen faiz alacağının, ibra sözleşmesi ile sona erdirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı ile davalı-alıcı arasında ayrı, davacı ile dava dışı satıcı arasında ise ayrı taşınmaz tellallık sözleşmeleri yapılmış olup davalı alıcının ve dava dışı satıcının, davacıya karşı ayrı ayrı sözleşmeden doğan sorumluluklarının bulunduğu- Davacı, dava dışı satıcı ile yapmış olduğu sözleşmeden doğan alacağı nedeniyle "satıcıyı ibra ettiğini" belirtmişse de, davalı ile yaptığı diğer sözleşmeden doğan tellallık ücreti alacağını tahsil ettiğine ve davalı alıcıyı ibra ettiğine ilişkin herhangi bir belge bulunmadığından, davalı-alıcının, davacıya karşı sözleşmeden doğan sorumluluğu devam ettiği- "Davacının davalının menfaatlerine aykırı olarak dava dışı taşınmaz sahibi ile de sözleşme yaparak, taşınmaz sahibinden de ücret alması ve taşınmaz sahibini ibra etmesi nedeniyle iyi niyetli olmadığı davalı ile yaptığı tellallık sözleşmesinden dolayı ücrete hak kazanamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Asıl ve birleştirilen dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği- Davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu ibraname ve sulh sözleşmesinde feragatın sadece asıl davada geçici ve kalıcı maluliyet tazminatı talepleri için söz konusu olduğu, bakıcı gideri talebinin ibranamenin kapsamı dışında olduğu anlaşıldığından, mahkemece ibranamenin içeriği değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Davacının ibranamede miktar yazılı olmayan alacaklar için hiçbir ödeme yapılmadığını iddia ettiği davada, genel tatil ücreti alacaklarının davacıya ödendiği ve genel tatillerde davacının çalışması olmadığı belirtilmekte olup, tanık beyanlarından ise davacının genel tatil günlerinde de çalıştığı anlaşıldığından ve davalılar, fazla çalışma ücretlerinin tamamını ödediklerini savunmasına rağmen, sunulan ücret bordrolarının bir kısmında yapılmış bir ödemenin bulunmadığı ve tanık beyanları ile ödemesi yapılan süreden daha çok fazla mesai yapıldığı ispatlandığından, ibranamenin davalının savunması ve gerçek koşullar ile çeliştiği; ibranameye makbuz olarak değer verilip, sadece ödenen miktar kadar fazla çalışma ücretinin bilirkişi tarafından hesaplanan meblağdan mahsubu ile kalan fazla mesai ve genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesi gerektiği-