TBK’nın 475/1. maddelerinde ifade edildiği gibi, iş sahibinin hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ve sözleşme hükümlerine aykırı olduğu anlaşıldığından, bu durumda 6100 sayılı HMK'nın 33. maddesi gereğince hakim Türk Hukukunu re'sen uygulayacağından, maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan, davacının sözleşmeden dönmede haklı olduğu-
TTK 20/2. maddesine göre basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken davacı-karşı davalının 12.04.2011 tarihli sözleşme ile yüklendiği işin özü, “zamanında teslim” olmasına rağmen, sözleşmeye, sadakat ve özen borcuna aykırı davranarak fuarda açılışın yapıldığı tarihte edimini eksiksiz ve ayıpsız biçimde yerine getirmediği, stant kurulumunu gerçekleştirmediği; bunun sonucunda iş sahibinin fuarın ilk günü yapılan resmi açılış törenine katılamadığı ve diğer firmalar ile müşterileri nezdinde prestij kaybına uğradığı, oysa ana sponsor olarak fuarın açılışına katılması gereken davalı-karşı davacının işin zamanında, tam ve noksansız şekilde teslim edilmesinde menfaatinin büyük olduğu anlaşıldığından, sözleşmenin 3/2. maddesindeki düzenleme uyarınca davacı-karşı davalı yüklenicinin 03.05.2012 tarihli faturasında talep ettiği 35.400,00TL’lik tutara hak kazanamadığının kabul edildiği- Sözleşmenin 3/2. maddesinde kararlaştırılan cezai şartın genel ahlâk ve adaba aykırı sayılarak geçersiz olması için, tacir olan borçlunun ekonomik olarak mahvına sebep olacak ve önceki gibi ticari faaliyetini devam ettirmesine imkân tanımayacak derecede ağır ve yüksek olması gerektiği- Tacirin hayatını başka yolda düzenlemesi, masraflarını azaltarak bazı ihtiyaçlarından vazgeçmek mecburiyetinde kalmasının cezai şartın ahlâk ve adaba aykırı sayılması için yeterli olmadığı- Buna göre sözleşme bedeli 35.400,00TL’nin anonim şirket olan ve aynı zamanda yüklenici sıfatıyla işi üstlendiği hâlde edimini ifa etmeyen davacı-karşı davalıya ödenmemesi durumunda şirketin ekonomik yönden ağır derecede zor duruma düşmesinden, ticari faaliyetinin tehlikeye girmesinden söz edilemeyeceğinden, sözleşmenin 3/2. maddesinde düzenlenen cezai şartın ahlâk ve adaba aykırı olmayıp, geçersiz kabul edilemeyeceği ve BK’nın 20. maddesine göre batıl sayılamayacağı- Sözleşmenin niteliği itibariyle “eser sözleşmesi” olduğu- O hâlde; mahkemece taraflar arasında imzalanan sözleşmenin BK’nın 20. maddesindeki hükümsüzlük hâllerini içermediği, davacı tarafın sözleşme ile eksik veya geç ifa durumunda hiçbir bedel almayacağını kabul ettiği gerekçesiyle verilen direnme kararı esas itibariyle doğru olmakla birlikte kararda satım sözleşmesinde ayıp nedeniyle alıcının seçimlik haklarının düzenlendiği BK’nın 202. maddesine göre değerlendirme yapılmasının hatalı olduğu-
Dava konusu somut olayda davalı yüklenici fazla imalat ve malzeme satışı savunmasına ilişkin 24.12.2010 ve 17.01.2011 tarihli ‘‘İlâve işler sözleşmesi’’ başlıklı belgelerini dosyaya ibraz etmiş olup, bu belgeler sunulmamış olsaydı bile, davalı asıl sözleşme dışında başka işler yaptığını belirterek mahsup itirazını ortaya koyduğundan; mahkemece ayrıca birleşen dava ya da karşı dava açılmasına gerek olmaksızın, davalı tarafça ilâve olarak yapıldığı ileri sürülen fazla imalat ve malzeme satışı ile ilgili yöntemine uygun biçimde araştırma ve inceleme yapılarak, gerçekleştirildiği saptanan fazla imalat ve malzeme satışı bakımından davalı yüklenicinin mahsup itirazına konu alacağının bulunup bulunmadığının tespit edilmesinin mümkün ve gerekli olduğu-
Mahkemece yapılacak işin, raporları karara dayanak yapılan bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, ayıbın giderilmesi çalışmalarının gerektirdiği makul sürenin (davacının talebi 7 gün üzerinden olduğundan bu süreyi aşmamak üzere) belirlenmesinden, bu süre içinde davacının uğrayacağı kazanç (gelir) kaybının ilke ve kurallar dikkate alınarak gerektiğinde tarafların ticari defterleri de incelenerek hesaplattırılmak suretiyle değerlendirme yapılıp, sonucuna göre karar verilmesinden ibaret olduğu-
15. HD. 25.01.2021 T. E: 2020/1596, K: 183-
Eser sözleşmesi ilişkisi nedeniyle davalı yüklenici tarafından davacı iş sahibi aleyhine yapılıp kesinleşen ilamsız icra takibi nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin açılan davada mahkemece tarafların mutabık kaldıkları 162.604,00 TL bedelli proje dışında davalı yüklenicinin üstlenip gerçekleştirdiği imalâtların eksikler dikkate alınarak, ayıplar yönünden süresinde ayıp ihbarı bulunmadığından bedel tenzili yapılmaksızın, işin yapıldığı tarihteki mahalli piyasa rayiçleriyle bedeli konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp bulunacak miktara ihtilâfsız proje bedeli eklendikten sonra kanıtlanan ödeme mahsup edilerek ve ayıp nedeniyle herhangi bir bedel tenzili-nefaset indirimi yapılmaksızın sonucuna uygun menfi tespit istemiyle ilgili bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile bedel tenzili yapan ve proforma fatura ile teklif formuna göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilemeyeceği-
Eksik iş bedeli teslimden itibaren 5 yıl içinde talep edebilecekken ayıplı işler gizli ve açık olmalarına göre farklı şekilde talep edilebileceği- Açık ayıpların teslimden itibaren muayene için uygun bir süre geçmiş olması halinde gerekli ihtar yapılmadığı takdirde talep edilemeyeceği- Eksik iş ile açık ve gizli ayıp ayrımı da yapılmak sureti ile bir karar verilmesi gerekirken yükleniciden arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi hükümlerine göre eksik ve ayıplı iş bedellerinin tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğu-
Sözleşmenin feshi, tapu iptali ve tescil, müdahalenin men'i davası- İmar barışı nedeniyle imara aykırılıkların giderilmesi konusunda davalı tarafça müracaat yapıldığına göre mahkemece yapılan müracaatın sonucuna göre bir karar verilmesi için kararın re'sen bozulması gerektiği-