Borçluya çıkarılan ödeme emri tebliğinin Tebligat Kan.'nun 16 ve 20. maddelerine uygun yapıldığı-
Kurum işleminin ve "ödeme emirlerinin iptali", "borçlu olmadığının tespiti" ve "tüm haciz işlemlerinin kaldırılması"na ilişkin açılan davanın 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığından reddine karar verilmişse de; ödeme emirlerine ilişkin tebligatı alan davacının annesinin, davacı ile aynı çatı altında birlikte oturduklarına dair delil olmadığı anlaşıldığından, davacıya yapılan tebligatların geçersiz olduğu ve bu nedenle ödeme emrinin iptali davasının açılması için yasada öngörülen 7 günlük sürenin geçmemiş olduğu, davanın süresinde açıldığının kabulünün zorunlu olduğu- Kamu alacağı için “usulüne uygun şekilde düzenlenmiş ve yasada belirtilen tüm şartları taşıyan bir ödeme emri” çıkarılmadan haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulmasının kanuna aykırı olacağı-
Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarına dayanarak davalı şirkete gönderilen dava dilekçesinin tebliğ mazbatasında adresin eksik yazılması halinde, usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmemiş ve taraf teşkili sağlanmamış olacağından, dosyanın esası hakkında karar verilmesinin de hatalı olacağı-  Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkimin kendiliğinden denetlemesi gerektiği-
Temyiz eden vekiline, gerekçeli kararın, iş adresinde, yanında çalışan sekreteri imzasına tebliğ edildiği, ancak muhatabın adreste bulunup bulunmadığına, geçici olarak başka yere gittiği beyan olunmuş ise hangi sebeple geçici olarak başka yere gittiğine dair bir kaydın mazbataya işlenmediği, bu durumda, tebligatın usulüne uygun olmadığından, tebliğ tarihi öğrenme tarihi olup, temyiz talebinin süresinde olduğunun kabulü gerektiği-
Asillerin tebligat tevziaat saatlerinde nerede bulundukları ve haber verilen komşusunun kimliği tebligat mazbatasından anlaşılamadığından, tebligatın usulüne uygun olduğundan bahsedilemeyeceği-
Tebliğe ilişkin mazbatada beyanına başvurulan veya haber verilen kişinin isminin yazılmaması nedeniyle yapılan tebliğin geçersiz sayılacağı zira beyanına başvurulan kişileri tebliğ tutanağına yazıp imzalatmanın geçerlilik koşulu olduğu-
Tebliğ belgesinde muhatabın tevziat saatinde o yerde bulunmadığı tespitine ve geçici olarak başka bir yere gidip gitmediği, tevziat saatinden sonra dönüp dönmeyeceği konusunda herhangi bir açıklamaya yer verilmediğinden tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 20., Tüzüğün 23. maddelerine aykırı yapıldığı ve geçersiz olduğu- Muhatabın beyan etmesi gereken harici öğrenme tarihinin veya bunun aksinin tanık anlatımları ile kanıtlanması mümkün olmadığı- Azilname geçersiz olduğundan, koopertaif ortaklık payı devrinin geçerli olduğu-
Temyiz dilekçesinin yasal sürede verilmediği gerekçesiyle reddedildiği durumda yapılan tebligat usulüne uygun değilse temyizin süresinde olduğunun kabulü gerekeceği-
Adresin iş yeri ya da ev adresi olup olmadığı araştırılması gerektiği ve iş yerinin ev olup olmamasına göre tebligatın aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, bunların bulunmaması halinde birlikte oturan aile efradına ya da hizmetçilerden birine yapılması gerektiği-
Davalıların işyerlerinde yapılan dava dilekçesi tebliğinin aynı işyerinde çalışıp çalışmadığı ve işyerindeki hangi sıfatıyla tebliğ edildiği belirtilmeksizin, asıl davanın diğer bir davalısı olan şahsa yapıldığı, ayrıca tebligat mazbatalarında Tebligat Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca tebliğ yapılacak kişinin geçici olarak başka bir yere gidip gitmediği hususunda da bir açıklama bulunmadığı görülmüş olup anılan davalıların davaya katılamadığı bilindiğinden davalılara yapılan dava dilekçesi tebliğlerinin usülsüz olduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • kayıt gösteriliyor