Dava, işyeri paket sigorta poliçesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup; dava konusu sigorta türünde alacak miktarı önceden bilinemeyeceğinden likit kabul edilemeyeceği ve bu nedenle inkâr tazminatına hükmetmenin uygun olmayacağı-
Davalı sürücü, tutanaktaki imzasını inkâr etmediğine göre, usulüne uygun hasar tespiti yapıldığından, davacının davalı alt taşıyıcılar aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Bu itibarla mahkemece tutanak kapsamına göre uzman bilirkişi raporu alınmak sureti ile zarar miktarı tespit edilip, sonucuna göre karar vermek gerekirken, “ispatlanmayan davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Mahkemece davacı talebi dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, talep aşılmak suretiyle itirazın iptaline karar verilmesinin, hükmün bozulmasını gerektirdiği-
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede “akdi %75, temerrüt halinde ise %105 oranında temerrüt faizi uygulanacağı”, sonra yapılan sözleşmede ise “akdi %80, temerrüt halinde ise %120 faiz uygulanacağı” kararlaştırılmıştır. Hal böyle iken hükme esas alınan bilirkişi raporunda taleplerine rağmen bankanın faiz oranları listesini göndermediği belirtildiği halde davacı banka; alacağı, %85 akdi, %140 temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplama yapılarak saptanmıştır. Bu durumda mahkemece öncelikle davaya konu alacağın hangi kredi sözleşmesinden doğduğunun tespiti ile belirtilen bankanın faiz oranları listesinin de dosyaya celbi ile sözleşme hükümleri de dikkate alınarak, ayrıntılı incelemeyi içerir, davalı itirazını karşılar şekilde ve Yargıtay denetimine açık olarak bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm oluşturmanın hükmün bozulmasını gerektireceği-
Davacının kararın kesinleşmesinden sonra iki hafta içinde başvurup, yetkili icra dairesine dosyayı göndertmediğinden ve yetkili icra dairesinde de harç yatırıp usulüne uygun bir takip yapılmadığından, itirazın iptali davasının bu nedenle reddi gerekeceği-
Taraflar arasındaki satıştan kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali davasında; mahkemece “tüm faturaların kapalı olarak düzenlendiği ve kapalı faturanın ödemeye karine teşkil ettiği”nden bahisle dava reddetmişse de, mahkemece davaya konu faturaların dördünün dip koçanlarında hiç imza bulunmadığı, davalı tarafça ibraz edilen faturalardaki imzaların ise davacı şirket yetkilisine ait olmadığı belirlenmesine rağmen “davanın reddine” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Mahkemece davalı bankanın bir güven kuruluşu olarak kendisine emanet edilen mevduatları koruması gerektiği, en çok bu güvenliği sağlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davada alım satım sözleşmesi şirketler gurubu olarak imzalanmış ise de; şirketler gurubunun hükmi şahsiyeti olmaması ve dava konusu mallara ilişkin faturaların davalı şirket adına düzenlenmiş, malların da davalı şirkete teslim edildiği mal bedeli için şahıs çeklerinin verilmesi, onu alım satım akdinin tarafı haline getirmeyecek bulunması ve davanın temel ilişkiye dayalı olarak açılmış olmasının anlaşılmasına göre, mahkemece davalı şirket yönünden davanın kabul edilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Dava konusuz kaldığında, dava tarihindeki haklılık durumu saptanıp, sonucuna göre vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece takibe konu faturada “peşin” yazdığı ve “peşin ödendiğinin anlaşıldığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; dava konusu fatura “kapalı fatura” olmayıp, tek başına ödemenin kanıtı olamayacağından, fatura altındaki ‘peşin’ ibaresi, satışın peşin satış olduğunu gösterse de, satış bedelinin ödendiğinin ödeme def’inde bulunan davalı tarafından yazılı delille ispatlanması gerekeceğinden, mahkemece bu hususlar araştırılmadan “davanın reddine” karar verilmesinin yerinde olmayacağı-