İki ayrı icra takibinden dolayı açılan menfi tespit davasında, hüküm fıkrası infazda tereddüt oluşturduğundan, hükmün bozulması gerektiği-
Satış esnasında sunulan projede, sözleşmede ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi istemine ilişkin davada, kat maliklerinin mülkiyetinde olacağı taahhüt edilen yeşil alanın kamuya ait parseller üzerinde bulunmasının, davacının satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp olduğu, davalıların bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadıkları, davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü satın aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği sabit olup konut satışlarında zaman aşımı süresi beş yıl olarak öngörülmüş olup bu durumda malı teslim aldığı tarihten itibaren beş yıl içerisinde 4077 sayılı Kanun’a dayanarak dava açılabileceği-
01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkemenin, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesi olduğu- 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkemenin, bu kanunun 3/1-k-l, 4/3, 73/1, 83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmesi gerektiği-
Kredi kartı borcundan kaynaklanan uyuşmazlıkta görev- 5464 s. Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu mad. 44/2 uyarınca,"Kart çıkaran kuruluşlarca açılacak davalarda 1086 sayılı HUMK.'nun görevine yetkiye ilişkin hükümleri uygulanacağı"; 01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde görevli mahkemenin, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise, HMK. mad. 2/1 uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesinin; 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 s. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra oluşacak banka kredi kartı uyuşmazlıklarında ise görevli mahkemenin, 3/1-k-l,4/3,73/1,83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmesi gerektiği- 24.02.2014 tarihinde açılan davada, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
Malın ayıplı olmasından kaynaklanan misliyle değişim davasında davacı şirket, aracı dava dışı gerçek kişiden almış ise de, dava açıldığı sırada aracın maliki konumunda olup, davanın, 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesi kapsamında ticari dava niteliğinde olduğu ve davanın asliye ticaret mahkemesinin görevine girdiği-
Düzenlenen senetlerin nama yazılı değil emre yazılı olması nedeni ile tüketici yönünden herkese karşı geçersiz olduğu; cirantanın iyiniyetli ya da kötüniyetli olmasının bir önemi olmadığı-
Davacı tarafından, 27.11.2008 tarihinde teslim aldığı bağımsız bölümdeki gizli ve açık ayıplar ile eksik ifanın giderilmesi için 23.07.2013 günü açılan davada; mahkemece bilirkişi heyetine gizli ayıpların neler olduğu ve davacı tüketici tarafından ne zaman fark edilebileceği hususları açıklattırıldıktan sonra, kanuni süresi içinde usulüne uygun ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı tespit edilerek, eksik işler yönünden ise bu eksiklikler bağımsız bölümün değerini düşüren açık ayıplardan olup, davalının bu ayıbı gizlemek için hileli yöntemlere başvurmadığı gibi davacının davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı da gözetilerek sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun hakkında yapılan takipte pasif takip ehliyeti bulunmadığı yönündeki başvurusu şikayet niteliğinde olup, genel haciz yoluyla takipte borçlunun, icra dairesinde borca itiraz etmiş olmasının, icra mahkemesine şikayet yoluyla başvurarak, takip ehliyeti yokluğu nedeniyle takibin iptalini istemesine engel teşkil etmeyeceği, yani, borçlunun özetlenen talepte bulunmasında hukuki yararının olduğu- Borçlu tarafından ileri sürülen kefaletin şekil şartlarına ilişkin hususun açılacak olan itirazın iptali davasında değerlendirileceği- Mahkemece, takibe dayanak borca esas kredi sözleşmesinin niteliği incelenerek, tüketici kredisi olup olmadığı tespit edildikten sonra, şayet tüketici kredisi olması halinde, TBK'nun 585. maddesinde ön görülen koşulların bulunup bulunmadığı re’sen değerlendirilerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davaya konu 23.12.2007 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde hurda haline gelen sonrasında onarılan aracı, 06.11.2008 tarihli araç satım sözleşmesi ile dava dışı üçüncü kişiden satın alıp 24.05.2010 tarihli araç satım sözleşmesi ile davacıya satan ve ispat yükü üzerinde olan davalı–satıcının, satış öncesi aracın ayıplı olduğu konusunda alıcıyı bilgilendirdiğini veya alıcının bu hususu bildiğini ispatlayamadığından, lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi sorumlu olunacağı da göz önünde tutularak sorumlu tutulacağı-
Satın alınan aracın gizli ayıplı olduğuna dayanılarak açılan davada, davalı tarafından sunulan hasar dosyasında dava konusu aracın davacının kullanımında iken hasar gördüğü ve değer kaybına uğradığı anlaşıldığından alınan raporda ayıbın üretimden kaynaklandığının açıkça belirlenip tüketici olan davacının kendisine tanınan seçimlik haklardan sözleşmeden dönerek bedel iadesini istediği gözönünde bulundurularak, aracın davalılara iadesi ile araç satım bedelinin kullanım sırasında meydana gelen hasar bedeli indirilerek ödenmesine karar verilmesi gerektiği-