Ortaklığın giderilmesi davasında, mahkemece dava konusu taşınmazın satısı sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi bilirkişi raporunda belirlenen oranlar esas alınarak, muhdesata isabet eden kısmin muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedelin ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılması şeklinde hüküm kurulması gerekirken tespit hükmü ile yetinilmesi ve infazı kabil bir karar oluşturulmamasının hatalı olduğu-
Kadastro tespiti sırasında tespit harici bırakılan yer ile ilgili yerel mahkemece hüküm kurmaya elverişli araştırma ve inceleme yapılıp yapılmadığı, jeoloj, fen ve ziraat bilirkişileri marifetiyle mahallinde keşif yapılması ile tespit bilirkişileri ve davacı tanıklarının yeniden dinlenmesinin gerekip gerekmediği- Ortada verilmiş bir direnme kararı bulunmadığından davalıların temyiz itirazlarının Özel Dairece incelenmesi gerektiği-
Davacı ile davalı arasında açıköğretim kurs sözleşmesi düzenlendiği ve yine aynı tarihli emre yazılı bononun da davalı tarafından verildiği, davacının ise, söz konusu kurs bedelinin ödenmesi için ilamsız takip talebiyle hem bono hem de sözleşmeye dayanarak alacak isteminde bulunduğu, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, davacı tarafından itirazın iptalinin talep edildiği anlaşıldığı, davacının takip talebinde ve dava dilekçesinde, bono ile birlikte sözleşmeye dayandığı anlaşıldığı, davacının takip talebinde ve dava dilekçesinde, bono ile birlikte sözleşmeye dayandığı anlaşıldığı, mahkemece, sözleşme hükümlerine göre davalının davacıya bir borcu olup olmadığı değerlendirilmeden bononun emre yazılı düzenlenmesi nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, o halde davacı bonoya dayalı kambiyo takibi değil sözleşmeye dayalı ilamsız takip yaptığı gözetildiğinde mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerine göre davacının alacağının bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanunun 30'uncu maddesinin 16.05.2018 tarihli yasa değişikliği nedeniyle, davanın bir kısmının konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararda vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden davacı tarafın dava tarihi itibariyle dava açmakta haklılığı göz önünde tutulması gerektiği-
Üçüncü kişinin İİK'nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkin davada, İİK'nın 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğundan yasal karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan değer kaybı istemi-
Somut olay değerlendirildiğinde; büyükşehir statüsüne sahip olmayan Zonguldak İlinde, davalı tüketici tarafından …/…/… tarihinde yapılan başvuruyu karara bağlama yetkisinin, Zonguldak İl Tüketici Hakem Heyetine ait olduğu- Hal böyle olunca, mahkemece; il tüketici hakem heyetinin, davalı tüketicinin başvurusunu karara bağlamaya yetkili olduğu gözetilerek, davanın esasının incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Her ne kadar dava değeri 1.500,00 TL olarak gösterilmiş ise de davanın gerçek değeri yargılama aşamasında belirlenmediğinden ve nitelik itibarıyla anılan taşınmazın değerinin istinaf kesinlik sınırının üzerinde olduğunun takdiri gerektiğinden, İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün istinaf sınırı altında olduğundan bahsedilemeyeceği- HMK’nin 33. maddesi uyarınca, davacı vekilince ............. tarihinde bir haftalık temyiz süresi içinde sunulan dilekçenin .................. tarihli Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyizi olarak nitelendirilmesi ile ortada kesinleşmiş bir karar bulunduğundan bahsedilemeyeceğinden HMK’nin 363. maddesi uyarınca kanun yararına bozma koşullarının gerçekleşmediği-
Kamu düzenine ilişkin hususların aleyhe bozma yasağının istisnası olarak kabul edildiği- Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmakla oluşan usuli kazanılmış hakkın hukukça değer taşımayacağı (9.5.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)- Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebileceği (HGK’nın 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E-2004/19 K. sayılı kararı)-
Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi halinde mahkemenin uyma karar ile bağlı olduğu ve lehine bozma yapılan taraf için usule ilişkin kazanılmış hak doğurduğu ancak bu durumun bozma kararı kapsamı dışında kalmasının da iki şekilde olabileceği bunun ya açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz reddedilmesi ya da onu hedef tutan bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın temyiz dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • kayıt gösteriliyor