Çekten dolayı kendisine müracaat olunan kimse, keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri, müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremeyeceği- Bu kuralın istisnası da , hamilin, çeki iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş ise, borçlu, keşideci veya önceki hamillerle arasındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan def'ileri müracaatta bulunan hamile karşı da ileri sürebileceği-
Mahkemece, bozmaya uyularak karar verilmiş ise de, 6102 sayılı Kanun'un 778 inci maddesi atfıyla somut olaya uygulanması gereken 687 nci maddesinin birinci fıkrasında; "Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun" düzenlemesine yer verilmiş olup, davacıların senedin bedelsizliğine yönelik iddiaları asıl borçluya ait şahsi def'i niteliğinde olduğundan bedelsizliğe yönelik def'inin hamil olan davalıya karşı ileri sürülemeyeceği-
Çekte rehin cirosu yapılamayacağı ve çekin sadece tahsil veya temlik cirosuyla verilmesinin mümkün olduğu- Çekin üzerinde davalı banka tarafından yazılan “Bedeli teminat içindir.” ibaresinin bulunması durumunda çekte rehin cirosu olduğundan davalı bankanın bu çek yönünden meşru hamil kabul edilemeyeceği, davalı banka aleyhine açılan menfî tespit ve istirdat davalarının kabulü gerektiği- Dava konusu diğer çek, bankalararası takas odaları aracılığı ile elektronik ortamda muhatap bankaya ibraz edilmiş olup, davalı şirketten temlik cirosu niteliğini taşıyan beyaz ciro ile ile çeki devralan davalı banka aynı zamanda muhatap banka durumunda olmadığından ve çek davalı banka tarafından ibraz edildiğinden, davalı bankanın yetkili hamil olduğunun kabulü gerektiği-
Davacı, "davalı gerçek kişi lehine keşide ettiği çeklerin lehdar tarafından, davalı bankalardan alınan kredilerin teminatı olarak verildiğini", davalı bankaların ise "çeklerin kendilerine temlik cirosu ile ciro edildiğini" savunduğu uyuşmazlıkta, çekler üzerinde bu yönde bir kayıt bulunmamakla birlikte, davalı gerçek kişi ile bankalar arasında düzenlenen kredi sözleşmelerinin ve banka kayıtlarının incelenerek davacının iddiasının değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı (lehtar) şirket yetkilisinin "maddi zorluklar nedeniyle siparişleri yerine getiremedikleri ve çekleri de kullandıklarından bahisle iade edemeyeceklerine" dair beyanını içeren mail ve yazışma içerikleri gözetildiğinde, davacı tarafın, avans çeklerinin bedelsiz kaldığını ispat etmiş olduğu- Malî ve teknik tespitler bağlamında, davalı lehtar ve hamil arasında organik bağın olduğu, davalı lehtar şirket tarafından diğer davalı hamil şirkete önemli bir meblağda kıymetli evrakın ciro edilmiş olmasına rağmen, davalılar arasında fatura ilişkisine dayalı olarak gerçekleşen ticaretin bu meblağı karşılamaktan çok uzak olduğu, davalılar arasında dava konusu edilen çek bedellerini karşılayacak faturaya dayalı bir ticaretin bulunmadığı, davalı şirketler arasında resmî ve gayrî resmî belgelerin bulunması, davalı lehtar şirketin kurucu ve yetkilisinin aynı zamanda davalı hamil şirketin malî işlerden sorumlu genel müdür yardımcısı olduğu hususu da dikkate alındığında, çekleri devralan hamil şirketin çeklerin bedelsiz olduğunu bilerek borçlunun zararına hareket ettiği ve bu durumda davacı tarafın şahsî def'î niteliğinde olan bedelsizlik iddiasını davalı hamil şirkete karşı da ileri sürebileceği- "Tarafların, borçlu şirket tarafından keşide ve ciro edilip dökümü yapılan çeklerin yeni ve ileri tarihli çekler ile değiştirilerek borç bedelinin kapatılması konusunda anlaştıkları" davacılar ile davalı hamil şirket arasında- imzalanan protokolün borcun yenilenmesi niteliğinde olmadığı, mevcut borcun vadeye yayılarak ötelenmesi veya borcun yapılandırılması niteliğini taşıdığı- Davalı şirketler arasında güçlü bir organik bağın bulunduğu ve bu organik bağ ile davalı hamil şirketin bedelsiz kalan senetleri davalı lehtar şirket ile aralarında söz konusu çeklerin kendisine verilmesini gerektirecek gerçek bir alış veriş olmaksızın almış olmasının kötü niyetini açıkça ortaya koyduğu, davacı tarafından davalı lehtar şirket lehine düzenlenen çeklerin bedelsiz olduğunu bilen davalı hamil şirketin borçlu zararına hareket ederek elde ettiği bedelsiz çekler karşılığında düzenlenen protokoller uyarınca borçlu tarafından yeni ve ileri tarihli çekler düzenlenerek verilmiş ise de, anılan protokollerin borcun yenilenmesi niteliğinde olmadığı, dolayısıyla bedelsiz olduğu baştan beri davalı hamil şirket tarafından bilinen bu çekler nedeniyle alınan ve icra takiplerine konu edilen yeni ve ileri tarihli çeklerin de bedelsiz olduğu- "Davacı tarafın dava konusu çeklerin verilme nedeni olan protokollerde yazılı kambiyo senetlerinin bedelsiz kaldığını ispat edemediği, davalı lehtar şirket adına davacı tarafın iddialarını destekler yönde beyanda bulunan kişinin tek başına şirketi temsil etme yetkisi bulunmadığı, dolayısıyla bu şirket açısından davanın kabul edildiği sonucunun çıkartılamayacağı; davalı şirketler arasında, hamil şirketi kötü niyetli kılacak şekilde bir organik bağın da bulunmadığı; davacılar ile davalı hamil şirket arasındaki protokollerle gerçek bir borcun, dava konusu çekler verilerek eski kambiyo evrakının iade alınması suretiyle yenilenmiş olduğu, böyle olunca davacıların bedelsizlik iddiasının dinlenemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dava konusu bononun arkasında “çekler gelince senet ...........’a iade edilecektir” ibaresi yazılı olup, bu suretle bononun teminat amaçlı olarak verildiğinin kabulü gerekeceği, davalı dava konusu bonoyu teminat amacıyla verildiğini bilerek iktisap etmiş olup bu nedenle iyi niyetli hamil olarak kabul edilemeyeceği-
Davalı bankanın, yetkili hamil olduğunu birbirini takip eden geçerli ciro zinciri ile kanıtlayamadığından ciro zincirindeki kopukluktan önceki lehtar ve keşideciye başvurma hakkı bulunmadığı- Lehtarın cirosunun sahte olması nedeniyle birbirini takip eden geçerli ciro zinciri olmadığı için davalı bankanın "yetkili hamil" olduğunu, yani "kendisine çek üzerinde bulunan hakkın geçtiğini" ispat edemediğinden, ispat yükünün davacı keşidecide olduğunun düşünülemeyeceği- Davalı bankanın, çeklerdeki lehtarın cirosunun sahte olması nedeniyle çeklerdeki hakkın geçerli ve birbirine bağlı ciro zinciri ile hak sahibi olduğunu ispat edemediğinden ve keşideciye başvuru hakkı bulunmadığından menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği- "Dava konusu çeklerde davacı keşideci olup, davalının çeklere ciro yoluyla hamil olduğu, davacı keşidecinin kendi imzasını inkâr etmediği, ciro metnine göre ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı, lehdarın imzası sahte olsa bile imzaların istiklâli ilkesi karşısında bu durumun davacı keşideciyi sorumluluktan kurtarmayacağı, ancak çeklerin lehdarı olan şirket tarafından açılan çek iptali davası sonucunda uyuşmazlığa konu çeklerin iptaline karar verilmesi üzerine davacı keşideci tarafından çeklerin lehtarına iyiniyetli olarak ödeme yapıldığı, yapılan iyi niyetli ödeme nedeniyle davacı keşidecinin borçtan kurtulacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Dava konusu bononun tanzim tarihi ile kredi sözleşmesinin tanzim tarihinin ve davacının ipotek tesisine ilişkin resmî senet tarihinin aynı tarih olması, davacının genel ticari kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalaması, kredi borçlusunun dava dışı şirket olması, genel ticari kredi sözleşmesindeki "...Müşteri, bankanın gerekli gördüğü zaman talep edeceği miktar ve nitelikte ticari senetleri vermeyi taahhüt eder. Banka senetlerin dilerse rehnini, dilerse temlikini istemeye yetkilidir..." şeklindeki hüküm karşısında, senet metninde "teminattır" kelimesi yazılı olmasa da, dava konusu senedin teminat senedi olduğunun kabulü gerektiği- Borcun kapatılmasından sonra ipoteğin fek edileceğini bildirip, davacının dava dışı şirket adına söz konusu borcu kapatmasından birkaç saat sonra aynı gün dava dışı şirkete yeniden kredi kullandırıp, yeni kredi borçlarından dolayı davacıyı ilk kredinin teminatı olarak verilen bono nedeniyle sorumlu tutmasının da iyiniyet prensipleri ile bağdaşmayacağı- Dava konusu bononun kredi sözleşmesinin teminatı olarak davalı bankaya verildiği ancak taraflar arasındaki genel ticarî kredi sözleşmesinde davacının vermiş olduğu teminat hâlen devam ettiğinden ödeme tarihiden hesabın kat edildiği tarihe kadar olan borç miktarının hesaplanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Bedelsizlik iddiasına dayalı eldeki menfi tespit davasında, davalı hamilin TTK 687'ye göre kötü niyetli olduğunun, senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun davacı tarafça kanıtlanıp kanıtlanmadığı- Önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş, yeni ve değişik bir gerekçe ile hüküm kurulduğundan, bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
Takibe dayanak bononun üzerinde teminata ilişkin bir kayıt olmadığından borçluların başvurusu İİK’nın 169/a maddesi kapsamında borca itiraz olup, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği- İİK’nın 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gerektiği-