Maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlayacağı- "Davacının kendi sunduğu delilin karar düzeltme aşamasında aleyhine kullanılamayacağı, kanunda (1086 sayılı HMUK. m. 440) karar düzeltme nedenlerinin sınırlı olarak sayıldığı, bunlar arasında ceza davasının sonucunun beklenilmesine ilişkin bir sebebin yer almadığı ve bu nedenlerle karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi gerektiği"ne ilişkin görüşün HGK.nca kabul görmediği-
Keşidecinin lehtar ile arasındaki şahsi def' ileri hamile karşı ileri sürebilmesi için hamilin kötüniyetli olduğunu, senedi borç olmadığını bile bile iktisap ettiğini kanıtlaması gerektiği- Davacının dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerektiği- İİK nun 72. maddesi uyarınca infaz edilen bir tedbir olmadığından, davalının tazminat isteminin reddi gerektiği-
6102 sayılı TTK. mad. 687/1. uyarınca, alacaklı hamilin bonoyu iktisap ederken bile bile zararına hareket ettiğini iddia ve ispat etmediğine göre, mahkemece itirazın reddi yerine yazılı gerekçe ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsiz olduğu-
Borçlu her ne kadar lehtar şirkete borcu ödemesinden ötürü borçlu olmadığını belirtmişse de, bu şahsi definin bonoları temlik cirosu ile devralan alacaklı iyiniyetli hamil bankaya karşı ileri sürülemeyeceği-
imzaların istiklali (imzaların bağımsızlığı) olarak tanımlanan ilke uyarınca imzasını inkar etmeyen keşideci, lehtarın imzasının sahte olduğu iddiasına dayanarak sorumluluktan kurtulamayacağı- lehtara karşı ödeme yapılmış olması keşideci ile lehtar arasındaki kişisel ilişki niteliğinde olup, bu nitelikteki şahsi def'ilerin ciro yolu ile çeke hamil olan kişiye karşı ileri sürülebilmesinin hamilin senedi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olduğunun kanıtlanması koşuluna bağlı olduğunun gözetileceği-
TTK.nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 687/1. maddesi gereğince, hamil bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmemiş ise kural olarak, bonodan dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan ilişkilere dayanan def'ileri başvuran hamile karşı ileri süremeyeceği - Somut olayda, borçlu tarafından, alacaklı hamilin, lehtar şirketin yönetim kurulu başkanı olduğu yönünde 29.11.2007 tarihli “Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi” sunulduğu, buna göre yetkili hamilin, kendisine senedi ciro eden şirketin 3 yıl süre ile yönetim kurulu başkanlığına seçildiğinin anlaşıldığı, senetlerin tanzim tarihinin 28.07.2010 olduğuna göre alacaklı hamilin keşideci borçlu ile lehtar arasında yapılan sözleşmeden kaynaklı ilişkiyi bilebileceği -
TTK.nun 778. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 687. maddesine göre; "hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmediği takdirde, kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def'ileri başvuran hamile karşı ileri süremeyeceği -
Ciranta konumunda olan takip alacaklısının kötüniyetli olduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, senet metninde de sözleşme nedeniyle verildiğine ilişkin bir ibare bulunmadığından takip alacaklısına karşı senedin teminat senedi olduğu ileri sürülemeyeceğinden, mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
6102 sayılı TTK mad. 818/1-e yollamasıyla TTK. mad. 687/1 uyarınca, çekten dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan ve senet metninden anlaşılmayan def'ileri başvuran hamile karşı ileri süremeyeceği-
Takip dayanağı çeke ilişkin olarak alacaklının yetkili hamil olduğu, çekin keşide tarihinde yapılan değişikliğin usulüne uygun olarak paraflanmış olduğu ve borçlunun itiraz dilekçesinde de açıkça keşide tarihinde yapılan bu değişikliğin keşideci tarafından yapıldığının belirtildiği, alacaklı ile borçlu arasında doğrudan doğruya bir ilişki bulunmadığı gibi çekin iktisap edilirken bile bile borçlunun zararına hareket edildiğine dair de bir iddia ve delil bulunmadığına göre, borçlunun usulünce ispat edilemeyen itiraz ve şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-