İstihkak istemli davada; davalı-alacaklı tarafından davalı-borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü yapılan icra takibi yapıldığı, yapılan takipte haciz adresine çıkarılan ödeme emri tebligatında borçlunun işçi olarak çalışırken ayrıldığına dair şerh verildiği, 26.10.2007 tarihinde davacı üçüncü kişinin işyeri adresinde yapılan haciz sırasında borçlunun kasada oturduğu ve işyerinde çalışan işçiler tarafından patron olarak çağrıldığı, ayrıca borçlunun haciz sırasında borcu ödeme taahhüdünde bulunduğu haciz tutanağı içeriğinden anlaşıldığından, bu durumda İİK’nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekeceği-
Kredi kartlarının izinsiz kullanılmasından dolayı doğan alacağın tahsili amacıyla yürütülen davada, davacıya ait olan kredi kart sliplerinin ilgili yerlerden getirtilerek davalının imzası bulunan harcamalar belirlenip bilirkişi raporu alınmak suretiyle inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İlk ödeme emrinin isim benzerliğinden dolayı icra dosyası borçlusu olmayan üçüncü bir kişiye tebliğ edildiği, bu şahsın da tebligatı iade ettiği bunun üzerine alacaklının borçluya yeniden ödeme emri gönderilmesi talebinde bulunduğu anlaşıldığından, yeniden ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal süre içinde imzaya itiraz edildiğinin kabulü gerekeceği-
Menfi tespit davasında; kefaletin fer’iliği ilkesi uyarınca, dava açıldıktan sonra yapılmış olan asıl borca ilişkin protokol ve bu protokole göre yapılan ödemeler gözetilerek, sonucuna göre davacı kefilin borç miktarının tesbiti gerekeceği-
Kiralanana ait anahtarın teslim edildiğinin kiracı tarafından yazılı belge ile kanıtlanması gerekse de davacının, kiralananın kapısı çilingir vasıtasıyla açılarak taşınmaz içinde yaptırdığı tespit ile kiralananı teslim aldığının kabulü gerekeceği-
İşçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkin davada bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bilirkişi raporunun ciddi hesap hataları içerdiği anlaşıldığından; dosyanın konusunda uzman bilirkişiye tevdii ile, davacının alacak kalemleri tek tek belirlenerek, ödeme iddiasını ispat yükünün davalı işverende bulunması nedeniyle, sadece davalı işveren tarafından dosyaya ibraz edilen ödeme belgeleri dikkate alınarak, davacının her bir alacak kalemi ayrı ayrı ödeme belgeleri ile ilişkilendirilmek suretiyle, davalının ödeme iddiasının kanıtlanıp kanıtlanmadığını gösterir ve denetime elverişli şekilde düzenlenmiş rapor alınarak, dosyada mevcut tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Takip alacaklısının kötüniyetli olduğu iddia ve ispat edilmediği gibi, senet metninde de tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine ilişkin bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından ve borçlular tarafından takip dayanağı senetteki imzaya itiraz edilmediği gibi borcun ödendiği de ispat edilmemiş olduğundan, 6762 s. TTK. mad. 599 gereği borçluların “senedin tüketici senedi olarak verilmesi nedeni ile TKHK’nun 6/A maddesi gereğince nama yazılı düzenlenmesi gerektiği" iddiasının takip alacaklısına karşı ileri süremeyeceği, davacı lehtarın da bu durumu sonradan iyiniyetli hamile karşı ileri sürmesinin TMK. mad. 2'ye aykırı olduğu ve bu durumda mahkemece takibin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Bankanın tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğundan icra takibine koyduğu bono üzerine atılan imzaların borçlunun eli ürünü olmadığını bilebilecek durumda olduğu ve ağır kusurlu olduğunun kabulü, bu itibarla, mahkemece, alacaklı banka aleyhine alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere tazminata ve alacağın yüzde onu oranında para cezasına hükmedilmesi gerekeceği-
Keşideci borçlular “senedin tüketici senedi olarak verilmesi nedeni ile TKHK’nun 6/A maddesi gereğince nama yazılı düzenlenmesi gerektiği iddiasını” takip alacaklısına karşı ileri süremeyeceği gibi, keşidecinin bu durumu sonradan iyiniyetli hamile karşı da ileri sürmesinin mümkün olmadığı-
Meskeniyet nedeniyle haczedilemezlik şikayetine ilişkin davada; borçlunun taşınmazının bulunduğu ilçede, haline münasip evi alabileceği değerin belirlenmesi ,bu değer haczedilen dava konusu evin değerinden az ise mahcuz evin satılarak, haline münasip ev alınması için belirlenen bedelin borçluya verilmesi, kalan miktarın alacaklıya ödenmesi ve mahcuz evin satışının borçlunun haline münasip ev alabileceği miktardan az olmamak üzere yapılması gerekeceği-