Bozma ilamı da göz önünde bulundurularak konusunda uzman bilirkişilerden yeni heyet oluşturup keşif yapılarak, önceki raporlar arasındaki çelişkileri giderecek ve davalının rapora itirazlarının da irdelendiği yeni bir rapor alınarak sonuca göre alacağın hesaplanması gerektiği- Boşanma dava tarihinde geçerli olan Vakıf senedi ve yönetmeliği ile erkeğin vakfa yaptığı ödemelerin tarihlerini de gösterir evrakları getirtilerek, bozma ilamında belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Anlaşmalı boşanma protokolünde "eşlerin birbirlerinden başkaca maddi ve manevi tazminat talepleri bulunmamaktadır” şeklindeki beyan ve ifadenin, edinilmiş mallara katılma mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkını kapsamadığı-
Tasfiyeye konu mal kredi ile satın alınmışsa, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarlarının belirleneceği, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı haklarının doğabileceği, kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasında sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiyenin gerçekleştirileceği-
Hükme esas alınan mali bilirkişi raporunda sadece evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar öz sermayedeki artış miktarı dikkate alınarak artık değerin belirlendiği, mahkemece dağıtılmayan kar paylarının ve reel değerin dikkate alınmadığı anlaşıldığından, mahkemece, evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü-kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının; kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın bir kısmı evlilik birliği içinde emek karşılığında edinildiğine göre, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldığı tarih ile edimin devam ettiği boşanma dava tarihinden sonraki bakım alacaklısının vefat ettiği tarihler, evlilik birliği içindeki süreler dikkate alınarak, edimin tamamının süresinin evlilik birliği içindeki edim süresine oranı belirlenerek, bu oran ile taşınmazın tasfiye (bozma ile güncelliğini yitireceğinden bozmadan sonra verilecek karara en yakın tarih) tarihi itibariyle sürüm değeri çarpılmak suretiyle bulunacak artık değerin yarısı üzerinden davacının katılma alacağının hesaplanması gerekeceği, mahkemece, yanılgılı ve dosya kapsamına uygun düşmeyen şekilde davanın inançlı işleme dayalı olduğuna ve taşınmazın tamamının kişisel mal olarak kabulüne dair tespitlerin hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmazın ............. tarihinde davalı eş adına satış yoluyla tescil edildiğine, ............ tarihinde taşınmazın 3. kişiye satış yoluyla devredildiğine, satış ile mal rejiminin sona erdiği tarih arasında geçen süre ile dosya kapsamında davacının da kabulünde olduğu üzere bu taşınmazın satılarak, bedelinin davalının kızının düğününde harcandığı anlaşıldığına, mal rejiminin tasfiyesinde ancak mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edileceğine göre, mahkemece bu gerekçe ile söz konusu dükkana ilişkin katılma alacağı talebinin reddi gerekeceği- Mahkemece, davalının kişisel malı niteliğindeki taşınmaz hissesinin devir tarihindeki değeri ve davaya konu ....... numaralı meskenin edinim tarihindeki değeri uzman bilirkişilerce belirlenerek, davaya konu meskenin edinilmesinde, kişisel mal ile karşılanmayan kısım bulunup bulunmadığının belirlenmesi, kişisel malla karşılanmayan kısım var ise, bu kısım edinilmiş mal kabul edilerek, bu kısım üzerinden davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerekeceği-
"Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağına” ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan değişikliğin derdest davalarda da uygulanacağı- Bozma sonrası "davacı vekilince son celse mazeret bildirmelerine rağmen bu konuda hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden hüküm kurulması" nedeniyle temyiz edilen ve "adil yargılanma kuralına uyulmaması" nedeniyle tekrar bozulan karar üzerine, bozma sonrası davacı vekili, "(ilk) Yargıtay bozma ilamında ancak bedel talep edilebileceği belirtildiğinden, taleplerini ıslah ederek dava konusu taşınmazın değerinin 1/2’sini edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi ve katılım alacağı olarak talep ettiklerini" belirtmiş ve mahkemece "bozma sonrası ıslah yapılamayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, (ilk) bozma ilamı araştırmaya yönelik olup tahkikat devam ettiğinden, davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Boşanmanın “hayata kast” nedeni ile gerçekleşmesinin zorunluluğu gözönüne alındığında, mahkemece öncelikle davacının artık değere katılma alacağı olup olmadığının araştırılması, artık değere katılma alacağının mevcut olması durumunda TMK’nin 236/2. maddesinin uygulama yeri olabileceğinin gözetilmesi, bu bağlamda tarafların yabancı mahkeme kararı ile gerçekleşen boşanma kararının “hayata kast” sebebine ilişkin olup olmadığının tespiti açısından, boşanmada uygulanan Alman Medeni Kanunu’nun 1564 ve 1565/2. maddeleri ile boşanmaya ilişkin düzenlemelerin tercümelerinin dosyaya kazandırılarak, boşanmanın hayata kast nedeni ile mi yoksa genel boşanma sebeplerine dayalı olarak mı (uzun süredir ayrı yaşama, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi) gerçekleştiğinin açıklığa kavuşturulması, hayata kast nedeni ile boşanmanın gerçekleştiğinin belirlenmesi halinde, davacının artık değere katılma alacağının tümü ile kaldırılması mı yoksa azaltılması mı gerektiğinin toplanan ve toplanacak deliller, dosya kapsamı karşısında tespit edilmesi ve oluşacak duruma göre hüküm kurulması gerektiği- Mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak isteğine ilişkin olup aile mahkemesinde görülmesi gerektiği, mahkeme karar başlığında Asliye Hukuk Mahkemesi yazılı ve Aile Mahkemesi yazılı değil ise de, dava dilekçesi ve aşamalarda verilen dilekçeler ve yazılan yazılardan davaya aile mahkemesi sıfatı ile bakıldığı anlaşıldığından, bu hususun maddi hataya olarak kabul edildiği-
2005 yılında satın alma suretiyle edinilen, işyeri niteliğindeki balık lokantası olarak faaliyet gösteren taşınmaza ilişkin katılma alacağı davasında, tapu kaydındaki hisse dikkate alınmaksızın, dava konusu balık lokantasının davalı kadına devredildiği, hisse devrinin balık lokantası için yapıldığı, bu nedenle davaya konu balık lokantasının bozma sonrası karar tarihine en yakın güncel sürüm değeri artık değer kabul edilerek katılma alacağı hesabının yapılması gerekirken, tapuda yazılı hisse üzerinden karar verilmeyeceği-
Ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi ile artık değere katılma alacağı isteği- Mahkemece, davacının 639 parselde 3 nolu bağımsız bölüme yönelik katılma alacağı talebinin davalının kardeşi tarafından verilen 70.000 USD, borç olarak kabul edilerek reddine karar verilmiş ise de, davalının kardeşinin USD hesabının yapılan incelemesinde, muris tarafından hesaba evlilik birliği içinde 'bona alımı' ibaresi ile internet bankacılığı aracılığıyla peyderpey para gönderildiği, gönderilen miktarlarla menkul sermaye iradı alındığı, bu biriken sermaye iradlarının bir kısmı bozdurularak 70.000 USD'nin murise gönderildiği; taşınmazın tarafların ortak beyanlarına göre 70.000 USD ve 5.000'er TL den oluşan 45.000 TL şeklinde düzenlenen senet ile alındığı, senet borcunun 5.000 TL sinin muris ölmeden önce, kalan senet borcunun da bir kısmının mirasçı davacı eş, bir kısmının da mirasçı davalılar anne-baba tarafından ödendiği anlaşılmakla ve bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edileceğinden, mahkemece, bu para evlilik birliği içinde muris tarafından gönderilen paralar ile oluştuğuna ve yine evlilik birliği içinde 5.000 TL senet borcu da ödendiğine, dosyadaki mevcut delillere göre de 70.000 USD ve 5.000 TL'nin murisin kişisel malı olduğu ispatlanamadığına göre, edinilmiş mal kabul edilerek, taşınmazın alınmasında kullanılan bu miktarların taşınmazın edinme tarihindeki oranı bulunup sonucuna göre davacının artık değere katılma alacağı hesaplanması gerektiği-