İtirazın iptaline ilişkin kararının Bölge Adliye Mahkemesince kaldırılmış olmasının icra takibini durdurmayacağı, takip devam edeceğinden ihaleye etkisi bulunmadığı- İtirazın iptali davasının kabulü halinde takibe devam edilebilmesi için takibin kesinleşmesine gerek bulunmadığı- İİK’nın 40. maddesinin ilamsız takipte kıyas yolu ile uygulanamayacağı, bu nedenle takibe devam edilebilmesinin ve ihalenin yapılmasının usulüne uygun olduğu- " İtirazın iptali kararı kaldırıldıktan sonra icra takibinin kaldığı yerden devamını sağlayacak yeni bir itirazın iptali kararı verilmeden ihalenin yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna" dair karşı oyun kabul edilmediği-
Takip dayanağı ilam ortadan kalkmış olup hükmünü yitirdiğinden takibin devamına olanağın olmadığı, bir başka deyişle davanın reddine karar verildiği ve kararın kesinleştiği görülmekle İİK'nın 40/2. maddesi uyarınca ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra tamamen eski haline iade olunacağından icra dosyasına ödenen meblağın alacaklıya iadesi konusunda muhtıra gönderilmesinin isabetli olduğu- Takip dayanağı ilam bozulmakla davanın reddine karar verildiği, kesinleşme tarihinin 10.12.2020 olduğu, muhtıranın 26.04.2021 tarihinde düzenlendiği, muhtıra tarihi itibariyle davanın reddine dair son karar kesinleşmiş olup kesinleşme ön şart olduğundan önceki tarihlerde icra dosyasına ödenen meblağın eski hale iade koşullarının oluştuğu-
Uyuşmazlığın; dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası sonucu dava dışı sigortalı çalışan işçiye yapılan ödemelerin rücuen tazmini amacıyla İş Mahkemesinde açılan dava sonucu davacının yaptığı ödemenin, kendi sorumlu olduğu miktar düşüldükten sonra kalan miktarın davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. ödenen işçi alacağı tazminatının iş mahkemesi kararı gereği davalılardan kusurları oranında rücuen tahsili istemine ilişkin olduğu-
İhaleden sonra takip iptal edilse dahi ihale yasal koşullara uygun olarak yapılmış ise ihalenin geçerli olduğunun kabul edileceği, ihale usulüne uygun olarak yapılıp kesinleşir ise ihalenin feshine karar verilmedikçe ihalenin sonuçları ortadan kalkmayacağına göre, ihale konusu taşınmazların alacaklı adına tescili için izin verilmesinde usul ve yasaya uymayan bir yönün olmadığı, bu sebeple, icra müdürlüğünce İİK’nın 40. maddesinin uygulanması gerektiğinden bahisle tescil yazısı yazılmamasının doğru olmadığı, İİK’nın 40. maddesinin takibin olduğu yerde durmasını temin etmekte olup, kesinleşmiş ihaleye herhangi bir etkisinin bulunmadığı- Şikayetçi-alacaklının ihale konusu taşınmazları alacağa mahsuben aldığı ve takibe dayanak ilamın bozulması sebebiyle, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere İİK’nın 133. maddesinin uygulanması ihtimal dahilinde olup, alacaklı yanca daha fazla para yatırılmasının gerektiğinin anlaşılması halinde İİK’nın 133. maddesi uyarınca icra müdürlüğünce alacaklıya muhtıra çıkarılmak suretiyle eksikliğin giderilmesinin mümkün olduğu-
Asliye hukuk mahkemesinin itirazın iptaline ilişkin kararı üzerine alacağın haricen tahsil edilip, kararın bozulmasından sonra asliye hukuk mahkemesince verilen yeni karar üzerine fazla ödenmiş olan paranın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin takip talebinde gösterilen asliye hukuk mahkemesinin ilâmındaki vekile tebliğinin usul ve yasaya uygun olduğu, "takip dosyasına vekil tarafından ayrıca vekâletname ibraz edilmemişse , ödeme emrinin asıla tebliği gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı-borçlu hakkında kira alacağı nedeniyle icra takibi başlatıldığı ve örnek 13 nolu ödeme emri gönderildiği itiraz üzerine mahkemece hem itirazın kaldırılmasına hem de tahliyeye karar verildiği, davacı borçlunun kararı temyiz ettiği ve icranın durdurulması için İİK'nın 36 maddesinden yararlanıp teminat sunduğu, sürenin dolması üzerine borçlunun 02.10.2015 tarihinde 2. kez ek mehil talebinde bulunduğu ancak müdürlükçe ilk verilen ek mehilin bittiği ve tehiri icra kararı getirilmediğinden bahisle infaza karar verildiği, 02.10.2015 tarihinde borçluya mecuru boşaltması için 05.10.2015 tarihine kadar süre verildiği, 14.10.2015 tarihli infaz tutanağı ile mecurun boş olarak alacaklıya teslim edildiği, davalı-alacaklı davacı aleyhine devir sebebiyle müvekkiline intikal eden kira bedellerinin tahsili için takip başlatmış olup, bizzat davalı ile davacı arasında yapılmış bir kira sözleşmesinin bulunmadığı, davalı-alacaklı ile davacı arasında kurulmuş herhangi bir kira akdi olmadığı, toplanan deliller karşısında artık davalı ve davacı arasındaki uyuşmazlığın hali yargılamayı gerektirmekle (genel mahkemelerde) icranın iadesinin sağlanması için 3. kişinin taşınmazdan bu aşamada tahliyesi mümkün olmadığına-
İhalenin İİK nın 40/1 maddesi kapsamında takibin durduğu bir aşamada kesinleştiği, her ne kadar kesinleşen ihale nedeni ile taşınmazın tapu kaydının naklinin İİK nun 40/1 maddesi kapsamında değerlendirilemeyecek olsa da takibin durduğu bu evrede mahsup işlemi yapılamayacağı, mahsubun ancak bozulan ilam yerine yeni bir ilamla alacağın mevcudiyetinin tespiti halinde mümkün olmakla birlikte mahsupla ilgili ihale tarihine kadar geriye yönelik işlem yapılmasında da bir usulsüzlük bulunmadığı, asıl alacağa ihalenin kesinleştiği ana kadar faiz işletilmemesi gerektiği, zira ihale bedeli peşin ödendiğinde ihalenin kesinleştiği anda bedel neması ile birlikte alacaklıya ödenip borçtan düşmüyorsa buradan anlaşılması gereken borcun ödenme tarihinin ihale bedelinin yatırıldığı tarih olduğu, ihale bedelinin yatırıldığı tarih itibari ile para alacaklının olduğu için nemanın da ona verileceği, ihalenin alacağa mahsuben yapıldığı anda borcun ödenmiş olacağı, İİK nın 134/1 maddesi kapsamında ihale ile ihalenin kesinleşmesine kadarki geçen dönemde icra dairesi tarafından alınan tedbir ve idareye yönelik işlemlere karşı şikayet yoluna gidilebileceği, bu hakkın kullanılmamasından dolayı uğranılan zarar veya hak kaybının İİK nın 134. maddesi kapsamında mahsup veya alacağa işleyecek faizle bir ilgisi bulunmadığı gerekçeleri ile usul ve esasa uygun bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda şikayetin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Takibe dayanak ilâmın tapu sicil kayıtlarında değil, mal varlığında değişiklik oluşturacak nitelikte olması halinde ilâmın takibe konulması için kesinleşmesinin gerekmediği- "Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemi ile açılan davada, mahkemece verilen kararın bozulmasından sonra ıslah ile talebin tazminata dönüştürülmesinin ve para alacağının hüküm altına alınmasının, davanın temelde taşınmazın aynına ilişkin olmasını değiştirmediği, temyiz edilen takibe dayanak kararın bozulması durumunda tapu iptali ve tescil kararı verilebileceği, bu nedenle kesinleşmeden takibe konulamayacağı, ayrıca takibe dayanak karara göre açılmamış sayılmasına karar verilen birleşen davada da tapu iptali ve tescil talebinin bulunduğu, bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İcra emrinin borçlu vekiline tebliğ edilmediği, öğrenme tarihinin 21.08.2020 olduğu, takip kesinleşmeden haciz uygulandığı, paranın iadesi için ise İİK'nın 361. maddesindeki şartların oluşmadığı gerekçesi ile icra emri tebliğ tarihinin 21.08.2020 olarak düzeltilmesine, hacizlerin kaldırılmasına, tahsil edilen paranın iadesine ilişkin talebin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesi ....... Hukuk Dairesi’nin kesinleşmiş kararında, takibin asıl borçlularından biri olan ...... Ltd. Şti. yönünden takibin iptali talebinin reddedildiği, dolayısıyla adı geçen şirketin borçları yönünden ipotek borçlusunun sorumluluğunun devam ettiği görüldüğünden, Bölge Adliye Mahkemesinin, ipotek borçlusu ............ yönünden takibin tümden iptaline karar verildiğine dair gerekçesinin yerinde olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesinin, zorunlu takip arkadaşlığı nedeniyle ipotek borçlusu hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi nedeniyle asıl borçlu hakkında da takibe devam edilemeyeceği yönündeki değerlendirmesi de, ipotek borçlusu yönünden takip, .......... Ltd. Şti.’nin borçları ile sınırlı olarak devam ettiğinden isabetsiz olduğu-