Asliye hukuk mahkemesinin itirazın iptaline ilişkin kararı üzerine alacağın haricen tahsil edilip, kararın bozulmasından sonra asliye hukuk mahkemesince verilen yeni karar üzerine fazla ödenmiş olan paranın tahsili için başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takipte ödeme emrinin takip talebinde gösterilen asliye hukuk mahkemesinin ilâmındaki vekile tebliğinin usul ve yasaya uygun olduğu, "takip dosyasına vekil tarafından ayrıca vekâletname ibraz edilmemişse , ödeme emrinin asıla tebliği gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı-borçlu hakkında kira alacağı nedeniyle icra takibi başlatıldığı ve örnek 13 nolu ödeme emri gönderildiği itiraz üzerine mahkemece hem itirazın kaldırılmasına hem de tahliyeye karar verildiği, davacı borçlunun kararı temyiz ettiği ve icranın durdurulması için İİK'nın 36 maddesinden yararlanıp teminat sunduğu, sürenin dolması üzerine borçlunun 02.10.2015 tarihinde 2. kez ek mehil talebinde bulunduğu ancak müdürlükçe ilk verilen ek mehilin bittiği ve tehiri icra kararı getirilmediğinden bahisle infaza karar verildiği, 02.10.2015 tarihinde borçluya mecuru boşaltması için 05.10.2015 tarihine kadar süre verildiği, 14.10.2015 tarihli infaz tutanağı ile mecurun boş olarak alacaklıya teslim edildiği, davalı-alacaklı davacı aleyhine devir sebebiyle müvekkiline intikal eden kira bedellerinin tahsili için takip başlatmış olup, bizzat davalı ile davacı arasında yapılmış bir kira sözleşmesinin bulunmadığı, davalı-alacaklı ile davacı arasında kurulmuş herhangi bir kira akdi olmadığı, toplanan deliller karşısında artık davalı ve davacı arasındaki uyuşmazlığın hali yargılamayı gerektirmekle (genel mahkemelerde) icranın iadesinin sağlanması için 3. kişinin taşınmazdan bu aşamada tahliyesi mümkün olmadığına-
ihalenin İİK nın 40/1 maddesi kapsamında takibin durduğu bir aşamada kesinleştiği, her ne kadar kesinleşen ihale nedeni ile taşınmazın tapu kaydının naklinin İİK nun 40/1 maddesi kapsamında değerlendirilemeyecek olsa da takibin durduğu bu evrede mahsup işlemi yapılamayacağı, mahsubun ancak bozulan ilam yerine yeni bir ilamla alacağın mevcudiyetinin tespiti halinde mümkün olmakla birlikte mahsupla ilgili ihale tarihine kadar geriye yönelik işlem yapılmasında da bir usulsüzlük bulunmadığı, asıl alacağa ihalenin kesinleştiği ana kadar faiz işletilmemesi gerektiği, zira ihale bedeli peşin ödendiğinde ihalenin kesinleştiği anda bedel neması ile birlikte alacaklıya ödenip borçtan düşmüyorsa buradan anlaşılması gereken borcun ödenme tarihinin ihale bedelinin yatırıldığı tarih olduğu, ihale bedelinin yatırıldığı tarih itibari ile para alacaklının olduğu için nemanın da ona verileceği, ihalenin alacağa mahsuben yapıldığı anda borcun ödenmiş olacağı, İİK nın 134/1 maddesi kapsamında ihale ile ihalenin kesinleşmesine kadarki geçen dönemde icra dairesi tarafından alınan tedbir ve idareye yönelik işlemlere karşı şikayet yoluna gidilebileceği, bu hakkın kullanılmamasından dolayı uğranılan zarar veya hak kaybının İİK nın 134. maddesi kapsamında mahsup veya alacağa işleyecek faizle bir ilgisi bulunmadığı gerekçeleri ile usul ve esasa uygun bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda şikayetin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Takibe dayanak ilâmın tapu sicil kayıtlarında değil, mal varlığında değişiklik oluşturacak nitelikte olması halinde ilâmın takibe konulması için kesinleşmesinin gerekmediği- "Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemi ile açılan davada, mahkemece verilen kararın bozulmasından sonra ıslah ile talebin tazminata dönüştürülmesinin ve para alacağının hüküm altına alınmasının, davanın temelde taşınmazın aynına ilişkin olmasını değiştirmediği, temyiz edilen takibe dayanak kararın bozulması durumunda tapu iptali ve tescil kararı verilebileceği, bu nedenle kesinleşmeden takibe konulamayacağı, ayrıca takibe dayanak karara göre açılmamış sayılmasına karar verilen birleşen davada da tapu iptali ve tescil talebinin bulunduğu, bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İcra emrinin borçlu vekiline tebliğ edilmediği, öğrenme tarihinin 21.08.2020 olduğu, takip kesinleşmeden haciz uygulandığı, paranın iadesi için ise İİK'nın 361. maddesindeki şartların oluşmadığı gerekçesi ile icra emri tebliğ tarihinin 21.08.2020 olarak düzeltilmesine, hacizlerin kaldırılmasına, tahsil edilen paranın iadesine ilişkin talebin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesi ....... Hukuk Dairesi’nin kesinleşmiş kararında, takibin asıl borçlularından biri olan ...... Ltd. Şti. yönünden takibin iptali talebinin reddedildiği, dolayısıyla adı geçen şirketin borçları yönünden ipotek borçlusunun sorumluluğunun devam ettiği görüldüğünden, Bölge Adliye Mahkemesinin, ipotek borçlusu ............ yönünden takibin tümden iptaline karar verildiğine dair gerekçesinin yerinde olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesinin, zorunlu takip arkadaşlığı nedeniyle ipotek borçlusu hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi nedeniyle asıl borçlu hakkında da takibe devam edilemeyeceği yönündeki değerlendirmesi de, ipotek borçlusu yönünden takip, .......... Ltd. Şti.’nin borçları ile sınırlı olarak devam ettiğinden isabetsiz olduğu-
Bozma ilamında belirtilen şekilde bekletici mesele yapılan ve kesinleşen ceza mahkemesi kararı da dikkate alınarak işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece verilen bu hüküm bozulmakla İİK'nın 40. maddesi gereğince icranın iadesi gerekeceğinden, davalı iş sahibinin davaya yönelik haklarını alabilmesi yeni bir kararın verilmesi ve kesinleşmesi gerektiği-
Borçlu kiracı hakkında tahliye taahhüdüne dayalı yapılan icra takibinde, borçlunun eşi olan 3. kişinin "TMK’nun 194/4. maddesi gereğince mecburi takip arkadaşlığı nedeniyle kendisinin de takibe dahil edilmesi talebine" ilişkin şikayetin reddine karar verildiği, borçlunun adresinde tahliye işlemi için gidildiğinde, borçlunun eşi üçünü kişiye tahliye için süre verildiği, icra mahkemesinin ret kararının bozulduğu ve bozma üzerine verilen karar ile şikayetin kabulüne dair verilen kararın 12. HD'nce onandığı ve kararın kesinleştiği, icra müdürlüğünce söz konusu karar gereğince 3. kişiye ödeme emri tebliğine karar verildiği, 3. kişi tarafından icra müdürlüğüne yapılan talep ile icra mahkemesi kararı kesinleşmediğinden taşınmazın 3. kişiye tesliminin istendiği, icra müdürlüğünce "İİK’nun 40. maddesi gereğince talebin kabulüne" karar verildiği uyuşmazlıkta, icranın iadesi İİK'nun 40. maddesinde düzenlenmiş olup, ilamlı icra ile ilgili bu hüküm, İİK'nun 366. maddesinin son fıkrası hükmü gereği icra mahkemesi kararları hakkında da uyulacağından, eski hale iade şartları oluşup oluşmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Takibin ilamlı takip olmaması nedeniyle icra müdürlüğünce İİK’nun 40. maddesi gereğince işlem yapılamayacağı" şeklindeki kararın hatalı olduğu-
İade isteminde bulunan icra takibinin borçlusu olmayıp, borçlu hakkında ki başka bir takip dosyası alacaklısı olduğundan, İİK 40 ve  361. maddesine dayalı olarak iade talebinde bulunamayacağı- Başka takip dosyası alacaklısı tarafından yanlışlıkla ödendiği iddia edilen bu paranın iadesi yargılamayı gerektirdiğinden, ancak adı geçen tarafından açılacak bir istirdat ya da sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı alacak davasında ileri sürebileceğinden, dosya kapsamı ve delil durumu değerlendirildiğinde, istinaf olunan kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İcra ve İflas Kanununun ''İcranın iadesi'' başlığı altında düzenlenen 40. maddesinde; ‘bir ilama dayanarak takip borçlusundan tahsil edilen paranın takip alacaklısına ödenmesinden sonra, takip dayanağı ilamın bozulması ve takip konusu alacağın haksızlığının daha sonra tesis edilip kesinleşen bir hükümle ortaya konması halinde, ayrıca hükme hacet kalmaksızın takip alacaklısından icra dairesi tarafından ve gerektiğinde cebri icra yolu ile geri alınıp takip borçlusuna iade edileceği’ öngörülmüş olduğu-