Borçlu kiracı hakkında tahliye taahhüdüne dayalı yapılan icra takibinde, borçlunun eşi olan 3. kişinin "TMK’nun 194/4. maddesi gereğince mecburi takip arkadaşlığı nedeniyle kendisinin de takibe dahil edilmesi talebine" ilişkin şikayetin reddine karar verildiği, borçlunun adresinde tahliye işlemi için gidildiğinde, borçlunun eşi üçünü kişiye tahliye için süre verildiği, icra mahkemesinin ret kararının bozulduğu ve bozma üzerine verilen karar ile şikayetin kabulüne dair verilen kararın 12. HD'nce onandığı ve kararın kesinleştiği, icra müdürlüğünce söz konusu karar gereğince 3. kişiye ödeme emri tebliğine karar verildiği, 3. kişi tarafından icra müdürlüğüne yapılan talep ile icra mahkemesi kararı kesinleşmediğinden taşınmazın 3. kişiye tesliminin istendiği, icra müdürlüğünce "İİK’nun 40. maddesi gereğince talebin kabulüne" karar verildiği uyuşmazlıkta, icranın iadesi İİK'nun 40. maddesinde düzenlenmiş olup, ilamlı icra ile ilgili bu hüküm, İİK'nun 366. maddesinin son fıkrası hükmü gereği icra mahkemesi kararları hakkında da uyulacağından, eski hale iade şartları oluşup oluşmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- "Takibin ilamlı takip olmaması nedeniyle icra müdürlüğünce İİK’nun 40. maddesi gereğince işlem yapılamayacağı" şeklindeki kararın hatalı olduğu-
Aile konutu olan taşınmazın, tapu maliki olan eş tarafından üçüncü kişiye devrinin, diğer eşin açık rızasını gerektirdiği, taşınmazın ilk devrinde açık rıza zorunlu ise de sonraki satışlarda tapuya güven ilkesi gereği taşınmazı devralan kişinin iyi niyetli olup olmadığının önem arz ettiği- Dava konusu taşınmazı gezip görmeden satın almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalıların birbirlerini tanıdıkları, aralarında iş ilişkisi olduğu, taşınmazın aile konutu olarak kullanılmaya devam etmesi de dikkate alındığında, davalıların taşınmazın aile konutu olduğunu bildikleri, el ve iş birliği içinde kötü niyetli olarak hareket ettikleri-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda; davacı vekilinin duruşmada alınan beyanının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176 ve devamı maddelerinde yazılı ıslah koşullarını taşıyıp taşımadığı hakkında - buradan varılacak sonuca göre, TMK’nın 199. maddesi uyarınca davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına karar verilip verilemeyeceği -
Dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihten itibaren "aile konutu" olarak kullanıldığı, davalılardan malik eşin dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis ettirdiği, bu işlem sırasında davalı banka tarafından malik olmayan davacı eşin açık rızasının alınmadığı uyuşmazlıkta, basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı bankanın iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği, Aile konutu niteliğini taşıdığı hususunda duraksama bulunmayan taşınmaz üzerinde davacının açık rızası alınmadan, TMK’nın 194/1. maddesine aykırı olarak tesis edilen ipotek işleminin bağlayıcılığı bulunmadığı-
Mahkemece, dava dilekçesinde ve davalılardan .... ve ........’in sunduğu cevap dilekçesinde açıkça dayanılan ferağa icbar dosyasının kül halinde getirtilmesi, ayrıca adı geçen davalıların cevap dilekçesinde dayandıkları müdahalenin meni, aile konutu şerhi dosyası ve vesayet dosyalarının getirtilmesi, gerektiğinde mahallinde yeniden keşif yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde davaya konu ....... no'lu bağımsız bölümün, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tesis edildiği tarihte aile konutu olup olmadığı tespit edilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekeceği-
Hükmüne uyulan bozma ilamında; dava konusuz kaldığından tarafların dava açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre harç, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yönünden değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gereğine değinilmesine karşın mahkemece davanın görülmesi için gerekli koşulların dava konusu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği kısaca davanın haklılık durumu gereği gibi tartışılmadan karar verildiği, bu halde, mahkemece tarafların haklılık durumları değerlendirilerek, yargılama giderinin haksız olan tarafa yükletilmesi gerekeceği-
Mahkemece; taşınmazın vasfının tapu kaydına arsa olarak gözüktüğü hususu da nazara alınarak, dava konusu taşınmazda usulünce keşif yapılıp, ipotek tesis tarihinde ve halen tarafların aile konutu olarak kullandıkları bağımsız bölümün belirlenmesi, uzman bilirkişilerden "Aile konutu" olarak kullanılan bölümün kroki ve harita üzerinde işaretlenmesinin istenmesi, aile konutu olarak kullanılan bu bölümün değerinin belirlenip, bu bölümle sınırlı olacak şekilde ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, taşınmazın tamamına yönelik olarak ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Malik eşin dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra ölmesinin herhangi bir öneminin bulunmadığı, önemli olanın, tasarruf işlemi sırasında evlilik birliğinin varlığı ve malik olmayan eşin tasarruf işlemine açık rızasının bulunup bulunmadığı olduğu, açıklanan sebeplerle mahkemece tarafların gösterdiği deliller bir bütün halinde değerlendirilip sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, malik eşin dava açılmadan önce vefat ettiği, evliliğin ölümle sona erdiği, taşınmazın aile konutu niteliğinin ortadan kalktığı, davacının korunan bir yararının kalmadığı şeklinde hatalı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Hak sahibi eş tarafından diğer eşin rızası alınmadan, davalı üçüncü kişi lehine verilen aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması isteği-
Davanın aile konutu olan bölüm üzerindeki ipoteğin kaldırılması suretiyle kabulüne karar verildiğine göre dosyada bulunan bilirkişi raporu da dikkate alınarak aile konutu olarak kullanılan ve ipoteğin kaldırılmasına karar verilen dairenin değeri üzerinden nispi karar ilam harcı, nispi vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekeceği-