Dava dosyasının incelenmesinde; davalı borçlunun hakkında başlatılan icra takibine "Takibe konu edilmiş işbu dekontlarda görüleceği üzere müvekkile gönderilmiş olan bedeller her ne kadar açıklamalarında "borç" yazılsa da, borç verme amacı ile gönderilmemiştir. Bu nedenle müvekkilin alacaklı tarafa karşı herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Müvekkil aleyhine başlatılan işbu haksız ve mesnetsiz icra takibinde TAKİBE, ASIL ALACAĞA, FAİZ VE FER'İLERİNE; GÖREV VE YETKİYE AÇIKÇA İTİRAZ EDİYORUZ." şeklinde itiraz ettiği, yetkili icra dairesini belirtmediği, icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın usule uygun olmadığı-
Kesin yetki kuralı olmadığı durumlarda, hakimin doğrudan (re'sen) yetkisizlik kararı veremeyeceği, HMK'nın 19/4. madde hükmüne göre de, yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği, somut olayda, asıl davada, 30.06.2021 tarihinde dava dilekçesi ve tensip zaptı davalı alacaklı vekiline tebliğ edilmiş, davalı alacaklı vekili 07.07.2021 tarihli cevap dilekçesinde yetki ilk itirazında bulunmamış, bu tarihten sonra açılan birleşen davada cevap dilekçesinde yetki ilk itirazında bulunduğu görülmüş olduğundan, işin esasına girilerek, taraf kanıtları toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, re'sen yetki hususu değerlendirilerek yetkisizlik kararı verilmesinin isabetsiz olduğu- İstihkak davalarının asıl icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılmasının mümkün olduğu, asıl icra takibinin yapıldığı yer İstanbul İcra Dairesi olmakla birlikte, davalı borçlunun yerleşim yeri adresi Şanlıurfa olduğuna göre, HMK'nin 7/1. maddesine göre davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde davanın açılıp görülmesinin mümkün olduğu-
Uyuşmazlık; dava konusu sigorta poliçesinin merkezi Panama Cumhuriyeti'nde bulunan davalı sigortalı şirket ile merkezi Romanya Cumhuriyeti'nde bulunan sigortacı arasında düzenlendiği, poliçeye dayalı hakları sigortalıdan temlik alan ve merkezi Virgin Adaları'nda bulunan davacı şirketin poliçenin İstanbul'da düzenlendiğini ileri sürdüğü ve hasarın Yemen açıklarında Sokotra Adası'nda meydana geldiği, davalının yetki itirazının süresinde kabul edildiği eldeki davada, mahkemece 6100 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince davalı tarafça yetkili yer olarak tek bir mahkeme ismi bildirilmediğinden bahisle davalı vekilinin yetki itirazının geçersiz olduğu gerekçesiyle yetki itirazı reddedilerek işin esasının incelenmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır..
Mirasın hükmen reddinin tespiti hakkındaki davalarda yetki konusunda özel bir düzenleme bulunmadığından, yetkili mahkemenin genel yetki kuralı gereği davalının yerleşim yeri mahkemesi olduğu- Somut olayda, davanın Ankara 35. Asliye Hukuk Mahkemesinde açıldığı, davalıların yetki itirazında bulunmadığı, yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı ve kesin yetkinin bulunmadığı ve usulüne uygun bir yetki itirazı olmadığı durumlarda davanın ilk açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceğinden uyuşmazlığın Ankara 35. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği-
Taraflar arasındaki devre mülk sözleşmesinin cayma hakkı kullanıldığından bahisle sözleşmenin feshi ve verilenin iadesi istemine ilişkin uyuşmazlıkta dava dilekçesi ve dosya kapsamından taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığı, dava tarihindeki yerleşim yerine göre davacının davayı, yetkisiz mahkemede açtığı-
Ölünceye kadar bakım sözleşmesinden kaynaklanan, bakım yükümlülüğünün davalı tarafından yerine getirilmediği iddiasıyla açılmış akdin feshi talebi ve davalı adına akit ile devredilen taşınmazlara ait kaydın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkin davada, davalının adına işlem yaptığını beyan eden oğlun çektiği kredi tutarı ile tapudaki satış tarihlerinin birbiri ile uyumlu olduğu, davalı bakım yükümlüsünün adına kayıtlı bulunan taşınmazı davacının kendisine karşı açılacak bir davada geri alınmasını engellemek amacıyla diğer davalıya el ve işbirliği içerisinde satış işlemi ile devrettiği açık ve yeterli delillerle kanıtlamadığı-
Ölünceye kadar bakım sözlemesinden kaynaklanan, bakım yükümlülüğünün davalı tarafından yerine getirilmediği iddiasıyla açılmış akdin feshi talebi ve davalı adına akit ile devredilen taşınmaz payına ait kaydın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkin davada, ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçılarının mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlü oldukları, bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabileceği, resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulmasının mümkün olmadığı, bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla sözleşmenin feshini isteme hakkı, bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunmasının bu davada dinlenemeyeceği, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısının her zaman fesih hakkını kullanabileceği, fesih geçmişe etkili olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebileceği, davacının duruşmada alınan beyanı ile mahkemenin hükme esas aldığı tanığın beyanı birbiri ile çelişmekle birlikte, tanığın beyanından birtakım hususların anlaşılamadığı, mahkemece, yeterli kanıt içermeyen davacı tanığı beyanını esas alınarak ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptaline karar verilmesinin doğru görülmediği-
Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacının bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahip olduğu- Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkının davalılara geçeceği-
Eser sözleşmesine dayalı bir davada, bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi tarafından yapıldığı kabul edileceği- Davalı, davacı taşeron ile sözlü olarak anlaştıklarını ikrar ettiğine göre bu sözleşme kapsamında kalan işlerin tümüyle davacı taşeron tarafından ifa edildiği karine olarak kabul edileceği- Bu karinenin aksini savunan davalı yüklenicinin, savunmasını yasal delillerle ispatlaması gerektiği-
Dava tarihinden önce şirket ortağı olan ve ancak "dava öncesi ortaklık sıfatı sona eren" kişinin, daha sonra ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu tarihlerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlık nedeni ile ortak veya ortaklığa dava açması ya da bu kişiye dava açılması durumunda HMK’nın 14/2. maddesinde düzenlenen kesin yetki kuralının uygulanması gerektiği-