Mahkemece, yerel bilirkişi ve tüm tanıkların HMK’nin 243, 244 ve 259 maddeleri gereğince davetiyeyle keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmeleri, senet asılları ikmal edildikten sonra, satıcı ve alıcıların davacılar ve davalılar ile mirasçılık ilişkisinin, davacılar murisinin muvafakati olup olmadığının ve harici satış senetlerinin dava konusu yere uyduğunun, başka bir anlatımla, (ispat külfeti davalılarda olacak şekilde) harici satış olgusunun kanıtlanması durumunda davalıların iyiniyetli kabul edileceği gözetilerek (kural olarak) hapis hakkı tanınmadan kal kararı verilemeyeceğinin değerlendirilmesi, harici satış olgusunun davalılarca ispatlanamaması durumunda ise, çapa bağlanmış taşınmaz üzerinde yapı inşaa eden davalıların kötü niyetli olduğu kabul edilerek, öncelikle davacılar vekilinin arsanın mülkiyetinin, bedeli karşılığı malzeme maliki davalılara geçirilmesi isteminin gözetilmesi, bu konuda zemin bedelinin usulüne uygun şekilde tespit edildikten sonra belirlenen bedelin depo edilmesi için davalılara süre ve imkan verilmesi, verilen süre zarfında zemin değerinin depo edilmesi halinde temliken tescil konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmesi, davalılar tarafından arz bedelinin yatırılmaması halinde ise, bu kez binaların yıkımının aşırı zarar doğurup doğurmayacağının saptanması, aşırı zarar doğurmayacağının anlaşılması halinde asgari levazım bedelinin belirlenmesi, bulunan bu miktarın depo edilmesi için davacılara süre ve imkan verilmesi, ondan sonra oluşacak sonuca göre (yıkım konusunda) dosya kapsamına uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddedildiği , salt harç hesabı yönünden düzeltme yapılarak yeniden hüküm kurulduğu durumda dahi, öncelikle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi, yeniden tüm talepler bakımından hüküm kurulması gerekirken; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usule ve yasal düzenlemelere aykırı şekilde, istinaf başvurusunun HMK'nin 353/1-b-1 gereğince esastan reddine karar verilip bilahare HMK’nin 353/1-b.2 kapsamında yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı- Davacı dava dilekçesinde açıkça tanık deliline dayandığına göre, öncelikle, taraflara tanıklarını liste halinde vermeleri için usule uygun kesin süre ve imkan verilmesi, belirlenen yerel bilirkişi listesinde yer alan kişiler ile taraf tanıklarının HMK’nin 240, 243 ve 259. maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılarak, aynı Kanun’un 259/2 ve 290/2. (HUMK’un 259) maddeleri hükümleri uyarınca ve mümkün olduğunca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilmeleri gerekirken, mahalli bilirkişi beyanlarıyla yetinilerek hüküm tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı-
Dinlenen davalı tanıklarından ...ın dava konusu parsellerin dava dışı kişilerin kullanımında olduğunu beyan ettiği ancak; keşif mahallinde dinlenilmesi gereken tanıkların duruşma esnasında dinlenildiği görülmüş olmakla, mahkemece yapılması gerekenin; her iki tarafın tanıklarının da her bir taşınmazın başında ayrı ayrı dinlenilmek suretiyle çekişme konusu taşınmazlardan hangilerinin iddia edilen yıllarda davalının kullanımında olduğunun tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi olduğu-
Mahkemece, tekrar keşif yapılarak taşınmaz başında taraf tanıkları dinlenilerek dava konusu taşınmazların davalı tarafından ortaklığın giderilmesi dava dilekçesinin tebliğ tarihinden sonra kullanıp kullanmadığının, kullandı ise hangi taşınmazı ne kadar süreyle kullandığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, davalının dava konusu taşınmazları kullanılıp kullanmadığı hususunda ki tanık beyanları arasında ki çelişkiler giderilip sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece davacı tanıklarının beyanlarına üstünlük tanınarak kabul kararı verilmiş ise de; müşterek tanıklardan ...’ün dava konusu muhdesatın yapımı esnasında usta olarak çalıştığını, para ihtiyacını davalı vasıtası ile yurtdışında yaşayan davacıdan talep ettiğini, inşaatın yapımı esnasında davalıdan da emir ve talimat aldığını, diğer müşterek tanık ...’ın davalının da kendisinden cüzi miktarda inşaat malzemesi satın aldığını, davacı tanığı ...’ün dava konusu binanın kaplama, fayans, mermer vs gibi işleri için davacı ile anlaştığını, davalının oturduğu birinci kata ilişkin ise bir şey yapmadığını, tarafların kardeşi olan davalı tanığı ...’ın ise tarafların alt katı davalıya, üst katı ise davacıya ait olacak şekilde bina yapımı için anlaştıklarını, yine binanın yapımında usta olarak çalışan davalı tanığı ...’in davacıyı inşaat sırasında görmediğini, tüm yevmiyelerini davalıdan aldığını beyan ettiği anlaşıldığından, mahkemece, öncelikle taraf tanıklarının yeniden dinlenilmek sureti ile beyanları arasındaki çelişki giderilerek, taraflar arasında dava konusu muhdesatın yapım ve kullanım şekline ilişkin bir anlaşma olup olmadığı, gerek emek gerek sermaye sarfı ile kimin nam ve hesabına yapıldığı hususlarının tanıklardan sorularak hangi tarafın tanıklarının beyanlarına üstünlük tanındığının, diğer tarafın tanıklarının beyanlarının neden hükme esas alınmadığının gerekçesiyle birlikte açıklanması suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, yerinde yeniden keşif yapılarak taraf tanıklarının HMK'nin 259 ve 290/2. maddeleri gereğince keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, dava konusu taşınmazın kim ve/veya kimler tarafından, tamamının mı yoksa bir bölümünün mü, ne miktarda ve hangi amaçla kullandığı, niza konusu kavak ağaçlarının kim veya kimler tarafından dikildiği, taşınmaz üzerinde davacının kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığı, var ise bu kısmın kullanımına davalı tarafından engel olunup olunulmadığı hususlarının taraf tanıklarından ayrıntılı olarak sorulması, bu şekli ile davalının kullanım durumunun (ecrimisil talep edilen dönem itibariyle) tereddüte mahal bırakılmayacak biçimde tespit edilmesi, taraf tanıklarının beyanları arasında çelişki bulunduğunda 6100 sayılı HMK'nin 261/1 maddesi uyarınca çelişkinin yüzleştirmek suretiyle giderilmeye çalışılması, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilememesi durumunda hangi taraf tanığının beyanının üstün tutulduğunun karar gerekçesinde gösterilmesi, bundan sonra tüm taraf tanık beyanlarının birlikte tartışılıp değerlendirilmesi, (şartların varlığı halinde) davacının talepleri de dikkate alınarak taşınmazın kullanım durumuna göre intifadan men şartının aranması gerektiği de gözetildikten sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanmış ve/veya toplanacak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkin davada, davacı taraf dava dilekçesinde ve delil dilekçesinde tanık deliline dayanmış, tanık isim ve adreslerini mahkemeye bildirmiş olmasına rağmen, tanıkların dinlenmediği ve davacının davalının taşınmazda oturmasına yönelik rızasını ne zaman geri aldığı tereddüde yer vermeyecek şekilde ispatlanmadan karar verildiği, o halde mahkemece, davacının rızasını geri aldığına ilişkin davacı delilleri toplanarak bu hususta tanıklar dinlenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz bölümlerinin "orman içi" açıklık niteliğinde mi, yoksa zilyetlikle kazanıma elverişli tarım arazisi vasfında mı olduğu, zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği-
Mahkemece yapılacak keşifte 1985-1990 yılları arasında hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip taşınmazın toprak yapısı incelenmesi, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınması, imar ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulması, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları HMK'nın 259. ve 261. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığının, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığının belirlenmesi, yerel bilirkişinin imar- ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıklarının saptanması, ziraat mühendisinden taşınmazın zilyetlik yoluyla kazanılacak yerlerden olup olmadığı yönünde rapor alınması, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, murisi yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3.7.2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri gözetilmek suretiyle yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile diğer mirasçılar ve onların miras bırakanları yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığının, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığının hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmesi, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler, olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden yasanın amacına uygun rapor alınması; son olarak dosya kapsamında davacı ......... adına 100 dönümü aşacak şekilde tapu kaydı bulunmakta olup, ancak tapu kayıtlarından davacının bu taşınmazları edinme sebepleri anlaşılamamakla bu tapuların oluşumuna dayanak teşkil eden belgelerin ilgili yerlerden getirtilerek, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekeceği-
Kadastro tespitine itiraz davasında, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede orman kadastrosu 3402 s. K. m. 4 uyarınca yapılmış olup mahkemece çekişmeli yerlere ilişkin dava tarihinden 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ve memleket haritaları getirtilip zemine uygulanarak çekişmeli yerlerin bu belgelerdeki durumları araştırılmadığı ve çekişmeli yerlerin ne zamandan beridir, ne şekilde ve kimler tarafından kullanıldığı net olarak belirlenmediği gibi bazı bölümlerin 10-15 yıldır kullanılmadığı yapılan keşifte mahalli bilirkişilerce ifade edilmesine rağmen bu bölümlerde davacıların zilyetliklerinin devam edip etmediği, iradi terk olup olmadığı değerlendirilmeden karar verilmiş olup, önceki bilirkişiler dışında bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen mühendisi ile yerel bilirkişiler ve tanıkların katılımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte dava tarihinden 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafları ve memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, belirtilen belgeler çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin hava fotoğrafları ve memleket haritalarında ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte memleket haritaları ve hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri ve yine hava fotoğraflarının stereoskop aleti ile üç boyutlu incelemesi yapılarak taşınmazın niteliği ile üzerinde varsa bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı, tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı kullanılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi, taşınmazın toprak yapısının incelenmesi, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınması, imar ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulması, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları HMK’nın 259. ve 261. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığının belirlenmesi, yerel bilirkişinin imar-ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları zilyetliğin iradi olarak terk edilip edilmediği, kaç yıldır kullanılmadığının saptanması toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerektiği-