Taşınmaz malikleri hakkında gaiplik kararı verilmesi ve gaiplerin hisselerine düşen ve kayyım hesabına depo edilen satış bedelinin idareye ödenmesi istemiyle açılan davada, davanın TMK'nun 32. maddesinde belirtilen ölüm tehlikesi içinde kaybolma veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamama nedenlerinden hangisine bağlı olarak açıldığı tespit edildikten sonra TMK'nun 35/2 maddesinde belirtildiği üzere ölüm tehlikesinin veya son haberin alındığı günün tespit edilmemesi; davaya konu satışı yapılan parsele ait tapu kaydında satıştan önceki vakfın gerçek niteliği tespit edilmeden davanın kabulüne karar verilmesi, davalı aleyhine yargılama gideri ve ücreti vekaletin hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece, gaipliğine karar verilen kişilerden en son haber alınan tarih tespit edilmeden, gaiplik kararı verilemeyeceği-
Davalı borçlunun tasarrufun iptali davası açıldıktan sonra vefat ettiği, mirasçılarının davaya dahil edildiği, mirasçılardan üçünün kesinleşen mahkeme kararı ile murisin mirasının reddettiği anlaşılmakla, terekenin de borca batık olması nedeniyle mirasın tüm mirasçılar yönünden reddetmiş sayılacağı; bu durumda, mahkemece zorunlu hasım olan borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden ve reddetmiş sayıldığından konunun miras hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği ve bu durumda mahallin sulh hukuk hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile davaya devam olunması gerektiği- Mirasın tasfiyesi işlemlerinin talebe bağlı işlemler olmadığı; mirasın reddedildiğinin anlaşılması ile res'en yapılması gereken işlemlerden olduğu-
Gaip hakkında yapılan ilanlardan sonuç alınamazsa mahkemece gaipliğe karar verileceği ve ölüme bağlı olan hakların aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılacağı-
Gaipliğin sonuç doğurmaya başlayacağı tarihin mahkeme kararının hüküm fıkrasında gösterilmesinin gerekeceği, bu eksikliğin tavzih yoluyla giderilmesinin mümkün olduğu-
Çekişmeli taşınmazın mutasarrıflarının mirasçı bırakmadan öldükleri gerekçesiyle bu yerin mahlulen vakfa dönüştüğüne ilişkin mahluliyet kararının alındığı, mahluliyet kararlarının, aksi sabit oluncaya kadar uyulması gereken geçerli bir belge olduğu, vaziyet kararları aleyhine ancak idari Yargıtay’a başvurulabileceği halde, mahluliyet kararları aleyhine yönelik itirazların Adli Yargı’da çözümlenmesinin gerektiği, davalı kayyım tarafından mahluliyet kararının yerindeliğine itiraz edilmediği, bu itibarla davacı idarenin mahluliyet kararına dayanarak açtığı davanın kabulünün isabetli olduğu-
Gaiplik kararının, “ölüm tehlikesi” ya da “son haber günü”nden itibaren hüküm ifade edeceği –
Gaiplik kararı tarihinden, dava tarihine kadar geçen süre yirmi yıla ulaşmadıkça, zilyedliğe dayalı tescil kararı verilemeyeceği-