Alacaklının, icra takibine geçtikten ve borçlunun süresi içinde itiraz etmesi üzerine takip durduktan sonra da, mahkemeden ihtiyati haciz kararı alıp bunu uygulayabileceği, takibin itiraz ile durmuş olmasının, ‘tedbir’ niteliğinde olan ihtiyati haczin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği–
İhtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinde infazının istenmemiş olması halinde, ihtiyati haciz kararının kendiliğinden kalkacağı–
İİK. mad. 289 uyarınca konkordato müddeti içinde "rehinli alacaklar müstesna olmak üzere borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamayacağı ve evvelce başlamış takipler duracağı", ihtiyati haczin ise alacaklıların haklarını temin için borçlunun mallarına konan tedbir olup icra takibinden veya açılacak davadan öncede uygulanabileceği; ihtiyati haczin takip muamelesi de sayılamayacağı-Borçlunun konkordato isteminden vazgeçmesi sebebi ile konkordato mühleti kaldırıldığından, ihtiyati haciz uygulamasının borçlunun konkordato projesini sonuçsuz bırakacağından da söz edilemeyeceği-
İhtiyati haciz kararı verildikten sonra, bu ihtiyati haciz kararının ihtiyati haciz kararını vermiş olan mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesinde takip konusu yapılabileceği–
Takipten sonra ve takibe itiraz edilmiş olması halinde dahi tedbir mahiyetinde olan ihtiyati haciz kararı alınıp itiraza uğrayan takip dosyasında uygulanmasının mümkün olacağı, takibe itirazın bu ihtiyati haciz kararının kesin hacze dönüşmesine engel teşkil edeceği-
Borçlunun haciz (ya da; ihtiyati haciz) sırasındaki ikrarının takip hukuku bakımından geçerli olup, borçluyu -icra takibinde ve icra mahkemesinde bağlayacağı, borçlunun bu ikrarından -"ikrarın baskı altında yapıldığı" iddiası ile- dönemeyeceği–
İhtiyati haciz uygulanırken borçlunun ‘dava ve itiraz hakkını saklı tutarak’ borca mahsuben yaptığı ödeme nedeniyle, ‘borcu kabul ettiği’ sonucuna varılamayacağı–
2675 sayılı MÖHÜK’un 31. maddesinin (şimdi; 5718 sayılı MÖHUK'un 47. maddesinin) özüne ve sözüne uygun bir şekilde düzenlenmiş bir ‘yetki anlaşması’ ile Türk mahkemelerinin yetkisinin kaldırılabileceği ancak Türk mahkemelerinin yer itibariyle yetkisini belirleyen kuralları ‘kamu düzeni’ veya ‘münhasır’, ‘kesin’ yetki esasına dayanılarak tayin edildiği hallerde, tarafların yabancı bir ülke mahkemesini ‘yetki anlaşması’ ile yetkili kılamayacakları, Türk mahkemesinden alınan ihtiyati haciz kararının cebri icra yolu ile uygulanmasına dair yetkinin, devletin kendi ülkesi üzerinde hakimiyet tasavvufunda bulunabilme iktidarının bir görünümü olduğundan, ‘münhasır’ ve ‘kesin’ yetkilerden olduğu–
Geminin ‘sefere hazır olup olmadığı’ hususunun bilirkişi incelemesi ile tespit edilebileceği, haciz gerekçesi ile de olsa –ihtiyati haciz kararından çok sonra kira akdi, gemi sicilcisine şerh edilmiş olsa dahi- kiracının zilyetliğini kaldıracak şekilde ‘seferden men kararı’ alınarak, geminin yediemine teslim edilemeyeceği böyle bir uygulamanın TK’nun 890 ve BK’nun 255/2 maddesine aykırı olacağı–