Davacı anne Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesinden, çocuk 404. maddesinden kısıtlanmış olup her ikisine de aynı kişi vasi olarak atanmış ve aynı vasi küçüğe aynı zamanda kayyım olarak atandığından ve Yasanın 426/2. maddesine göre yasal temsilci menfaatleri çatışan kısıtlananları aynı anda temsil edemeyeceğinden çocuğa vasi dışında bir şahsın kayyım atanması gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmayacağı-
Mahkemece kararın verilmesinden sonra Türk Medeni Kanunu'nun 303/2. maddesi hakkındaki iptal kararı yürürlüğe girdiğinden ve Yasa’da çocuk için hak düşürücü süre artık bulunmadığından mahkemece bu hususun değerlendirilmesinin, taraf delillerinin toplanmasının, DNA incelemesinin yapılmasının, nüfus idaresine husumetin düşmeyeceğinin gözetilmesi suretiyle bir karar verilmesinin gerekeceği-
Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık sürenin, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlayacağı-
Türk Medeni Kanununun 303/3.maddesi uyarınca çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi olması halinde, bir yıllık sürenin bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacağı-
Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 301/1, 303/2 ve 4. maddelerine dayalı olarak, çocuk tarafından açılan babalığın tespitine ilişkindir. Mahkemece, yargılama sırasında davacının TMK.’ nun 303/4. maddesi uyarınca gecikmeyi haklı kılan sebep iddiası yönünden delilleri toplanmadan yargılamaya devamla eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Çocuğun dava açma süresine ilişkin TMK.’nun 303. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa, çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar... cümlesinin Anayasa Mahkemesinin 27.10.2011 tarihli ve 2010/71 esas 2011/143 karar sayılı kararıyla Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği, iptal kararının 7.2.2012 tarihli 28197 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandığı, kararda yer alan "bir yıllık" erteleme süresinin sona ermesiyle iptal kararının 07.02.2013 tarihinde yürürlüğe girdiği; bu sebeple, iptal kararının yürürlüğe girmesinin ertelendiği süre içinde iptal hükmünün ortaya çıkardığı hukuki boşluk, TBMM tarafından yeni bir yasal düzenleme ile doldurulmadığına göre; artık mahkemece, iptal kararından sonraki yeni durum dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekeceği-
Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabileceği, mahkemece gecikmenin dayandığı haklı bir sebep ispat edilemediğinden dava reddedilmiş ise de dosya içeriğinden davacının bu yöne ilişkin delillerinin toplanmadığı anlaşıldığından tarafların tüm delilleri toplanarak ve baba olduğu iddia edilen F. Şengel'in nüfus kaydı getirtilip mirasçıları da dahil edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesinin gerekeceği-
Türk Medeni Kanunu’nun 303/4. maddesinde düzenlenen ”Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.” hükmünün Anayasa Mahkemesi’nin 2011-116 Esas 2012-39 Karar ve 15.03.2012 tarihli kararı ile iptali kararı
Evlilik dışında doğan çocuğun, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi halinde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olduğu, eşlerin evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını nüfus müdürlüğüne bildirimde bulunmamış olmalarının, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olmasını engellemeyeceği-
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 303. maddesinin ikinci fıkrasının "...hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar. " bölümünün Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptali kararı: