556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9 ncu maddesi uyarınca marka hakkına tecavüzden söz edilebilmesi için davalının ürün ambalajında kullandığı kompozisyonun; ürünün nihai tüketicileri nezdinde davacı markası ile iltibasa neden olacak şekilde düzenlenmiş olması gerektiği-
Mahkemece, içinde tasarım konusunda uzman bir bilirkişinin de bulunduğu yeni bir bilirkişi kurulundan, her iki rapor arasındaki duraksamayı ve çelişkiyi gideren ve davacı –karşı davalının itirazlarını da karşılayan ek rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği-
Taraflar arasında daha önce görülen davada verilen karara rağmen davalının eylemlerini sürdürdüğü ve davacı markasıyla örtüşen ticaret ünvanını, marka izlenimi yaratacak şekilde kullandığı ileri sürülerek, bu nedenle de tazminat talebinde bulunulduğuna göre, mahkemece davacının bu iddiası bilirkişi aracılığı ile incelenmeden eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
556 sayılı KHK’nin 42’nci maddesinde Paris Konvansiyonuna göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını, tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açması gerekeceği, dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının da yasanın ruhu ve hukuk mantığı ile bağdaşmayacağı-
Tarafların İstanbul’un aynı yakasında uzun yıllardan beri ayrı konuda faaliyet göstermesi ve iplik üreticiliğinin özel dinamizmiyle davalıdan haberdar olmamasının mümkün görülmemesi karşısında davalının ticaret ünvanın tescilinden 9 yıl sonra “Arteks” ibaresinin silinmesinin M.K’nun 2.maddesine aykırı bulunduğu; davalının tescil ettirdiği markanın bir sınai mülkiyet hakkı türü olan davacının üstün ve önceye dayalı hak sahibi bulunduğu ticaret ünvanına vurgu sözcüğü olan ”Arteks” ibaresi taşımasının 556 Sayılı KHK’nin 8/5.maddesi hükmünce tescil ve ilan aşamasında bir nisbi ret nedeni oluşturduğu, bu aşamalardan sonra ise hak sahibinin dava yoluna başvurması halinde aynı KHK’nin 42/1-6.maddesi uyarınca tescilli markasının hükümsüz kılınmasını gerektiren bir hal olduğu-
Sahasında uzman bilirkişiden ya da bilirkişi kurulundan markaları oluşturan kelimelerin yazılış, okunuş ve görünüş olarak benzer olup olmadıkları, hangi nedenlerle taraf markalarının tescilli olduğu malların tüketicilerinde benzerlik ve bağlantı duygusuna neden olabileceği ve karıştırılacağı hususlarında rapor alınarak buna göre hüküm kurulması gerektiği-
Bir başkasının ticaret unvanının ayırt edici ekinin bile, sonradan marka olarak alınmasına müsaade etmeyen 556 sayılı KHK’ nin, tescilli markanın tamamen ve aynen başka bir işaret içerisine konularak marka olarak tesciline izin verdiğinin düşünülemeyeceği-
Farklı mal ve hizmetler söz konusu olsa da şayet davacı markası tanınmış ve toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş ise, davalı markasının terkinin istenebileceği-
Mahkemece, bir takım markaların daha önceden, davalı Enstitü'ce tescil edilmiş olduğu gerekçe gösterilerek, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, daha önceden benzer marka tescil başvurularının kabul edilmiş olmasının, davacının tescilini talep ettiği, "BİODENGE" markasının tek başına tescilinin hukuki nedeni olamayacağı-
Üçüncü kişi adına vaki tescil, mahkeme kararıyla yolsuzluğu saptanarak terkin edilmiş olmakla birlikte, buna dair kararın kesinleştiği tarih de, yukarıda açıklandığı üzere davalının ret kararlarından çok sonra olduğundan somut olayın açıklanan özelliği karşısında, davaya konu davalı işleminin, tesis edildiği tarih itibariyle yasaya uygun olup, iptali için geçerli bir neden bulunmadığı-