TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri > - A. Sorumluluk > - IV. Özel durumlar > - 1. Ölüm ve bedensel zarar > Madde 56 - d. Manevi tazminat
Kaza tarihinde geçerli bir satış işlemi yapılmamış olduğunun, halen trafik tescil kaydında davalı şahsın adının geçmekte olduğunun anlaşılması bakımından hem 2918 sayılı KTK'nın 20/d bendinde belirtilen yöntemle resmi bir satış işleminin yapılmamış olması hem de maddi ölçüte göre araç tescil malikinin işleten olduğu karinesini değiştirecek üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte delillerin davalı tarafından ortaya konulması gerekirken bu yönde her hangi bir delil ortaya konulamamış olması dikkate alınarak bu davalı yönünden de işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerektiği- Manevi tazminatın bir ceza olmadığı, zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerektiği- Tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davalıların sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de gözönünde tutulduğunda dört davalı için toplam 40.000,00 TL manevi tazminattan daha yüksek bir miktara hükmedilmesi gerektiği-
Manevi tazminat tutarını etkileyen özel hal ve şartların kanunda belirtilmiş olduğu, manevi tazminatın bir ceza olmadığı gibi, amacı, mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanması olmadığı- Hakimin manevi tazminat miktarını belirlerken Türk Medeni Kanunu mad. 4 gereğince hak ve nesafet ilkeleriyle bağlı kalması, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, kusurlu eylemin mağdurda uyandırdığı elem ve ızdırabın derecesini, istek sahibinin toplumdaki yerini, kişiliğini, hassasiyet derecesini gözetmesi gerektiği, takdir edilecek manevi tazminatın, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanması amaç edinilmediğinden zenginleşme aracı olmaması gerektiği-
Uyuşmazlığın tedavi amaçlı tıbbi müdahaleden kaynaklanmış olduğu, taraflar arasında vekâlet ilişkisinin mevcut olduğu ve TBK mad. 502 ve devamı maddeleri uyarınca; vekil olan doktorun sadakat ve özen borcunun bulunduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, tedavinin tıbbi usullere ve kurallara aykırı yapıldığı anlaşıldığından, doktorun tedavi ücreti ve iş bedeline hak kazanmadığı ve yaptığı müdahale sonucu ortaya çıkan zararın giderilmesi için, davacı yeniden tedavi masrafı yapmış olduğundan, davalılara ödediği tedavi bedelinin tamamı ile vekâlet görevinin tam olarak yerine getirilmemiş olması nedeniyle zararının giderilmesi için yapılması gereken tedavi masraflarını yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleri ile talep edebileceği- Davalıların özensiz ve tıbbi kurallara aykırı davranışları nedeni ile davacının cismani zarar gördüğü açık olup manevi tazminat istemekte haklı olduğu- Hakimin manevi tazminat miktarında takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermesi gerektiği- Hükmedilecek tazminatın zenginleştirici olmamasına, felaketi özlenir hale getirmemesine, sadaka mahiyetinde kalmamasına dikkat edilmesi gerektiği-
Davalıların ihmal ve kusurları nedeniyle yanlış teşhis ve tedavi uygulamaları sonucunda murislerinin ölümüne neden oldukları ileri sürülerek zararlarının karşılığı olarak manevi tazminat talebi içeren işbu davada, hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde bir araştırma ve inceleme yapılmadan ve aralarında 2 yaş fark bulunan murisin çocukları için birine 8.000 TL manevi tazminat hükmedildiği halde, diğeri için 4.000 TL.manevi tazminata karar verilmesinin uygun olmadığı-
Manevi tazminat davalarında, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna ağırlık verildiği- Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene veya ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerektiği- Olayda ölenlerin olayda hiç kusurlarının bulunmadığının anlaşılıp kaza olayının meydana gelmesinde kusuru bulunanlar arasındaki kusur dağılımının kendi aralarında görülmesi muhtemel rücu davasında yeniden değerlendirilmesinin mümkün bulunmasına, temyizlerin kapsam ve nedenlerine göre, kararda sair yönlerden bir isabetsizlik yok ise de, davacılar dede ve babaanne ile müteveffa sigortalı Ö... arasında eylemli ve gerçek bir bağ bulunduğunun kanıtlanamaması dikkate alındığında dede ve babaannenin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-