Davacının, davalı şirket ile akdetmiş olduğu sözleşme uyarınca, şirketten aldığı ürünlerin doğrudan satış yöntemiyle satışını yaptığının kabul edilmesi gerektiği- Doğrudan satış sitemi içinde ürünün muhatap (potansiyel) müşteriye tanıtımının yapılmasının, işin niteliği gereği olduğu ve bu nedenle taraflar arasında bağımlı bir çalışma yapıldığı sonucuna varılamayacağı- Davacının çalışma koşul ve süresini kendisinin belirlediği, davalı işverenin emir, talimat, denetimi ve gözetimi altında çalışmasının söz konusu olmadığı, işin niteliği ve serbestinin de bir gereği olarak, gelir elde edip etmeme ya da bunun miktarının tamamen davacının kişisel ve sosyal ilişkilerinin yoğunluğuna, satış becerisine, ikna kabiliyetine ve tercihlerine bağlı olduğu, davacının da içinde yer aldığı sistem bir pazarlama ağı şeklinde olup gruplardan oluştuğu, bir üst kademede bulunan davacı sisteme kattığı gruptaki kişilerin satışlarından da ilgili koşullar gerçekleşmişse pay alabileceğinden o dönemde satış yapmasa bile gruptaki kişiler yapmış ise kazanç sağlayabileceği, bu türde hizmet sözlşemesine yabancı olduğunun açık olduğu ve bu tespitlere ve tüm dosya içeriğine göre, taraflar arasındaki hukuki ilişkide, hizmet sözleşmesini karakterize edici bağımlılık unsurunun mevcut olmadığı; sözleşme konusu ticari faaliyetin risklerinin de davacıya ait olması nedeniyle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin pazarlamacılık sözleşmesi olmadığı ve davanın bu nedenle iş mahkemelerinde görülemeyeceği- Kozmetik ürünleri tali sözleşmesinin, pazarlamacılık sözleşmesi niteliğinde olmadığı, tali sözleşme hükümlerine göre çalışan kişinin de işçi olarak kabul edilemeyeceği, söz konusu bu tür uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin görevli olmadığı-
Davalı şirket ile akdetmiş olduğu “Tanıtım ve Satış Temsilciliği Sözleşmesi” uyarınca temsil yetkisine dayanarak cilt bakım ürünlerinin satışına aracılık eden davacının "hizmet tespiti" davasında, taraflar arasındaki hukuki ilişkide iş sözleşmesini karakterize edici bağımlılık unsurunun mevcut olmadığı; sözleşme konusu ticari faaliyetin risklerinin de davacıya ait olduğu, özellikle sözleşme konusu işte "faaliyetin yapılması yetkisinin" pazarlama ağına giren kişilere bırakılarak şirketin bu hususta -bizzat satış yetkisi ile toptancı, perakendeci gibi başkaca aracılara işin verilmesi- yetkisi dahi kaldırılmış olduğundan taraflar arasındaki hukuki ilişkinin iş sözleşmesine dayanmadığı ve satıcılık sözleşmesi kaynaklı olduğu-
Davacının yaptığı iş ve aldığı ücret çekişmeli olduğundan öncelikle davalının, davacı ile ilgili; ilkokul mezunu olduğu, kalp, böbrek ve şeker hastalığı bulunduğu ve formen olmadığı şeklindeki iddialarının da araştırılarak davacının tam olarak ne iş yaptığının tespit edilmesi gerektiği; davacının tam olarak ne iş yaptığı tespit edildikten sonra ilgili meslek kuruluşlarından davacının yaptığı iş ve kıdemi belirtilerek fesih tarihi itibari ile alabileceği ücret araştırması sonucunda tespit edilen ücrete göre işçilik alacakları hesaplanması gerektiği-
Araç sahibi aracı taksi şoförüne günlük belirli bir bedel karşılığında kullandırmakta, hasılat ne olursa olsun kendisi sabit bir ücret talep etmekte ise ve araç sahibi günlük bu bedel dışında taksinin işletimiyle ilgili herhangi bir şeye karışmıyorsa araç sahibi ile taksi şoförü arasındaki ilişkinin iş sözleşmesi olarak nitelendirilebilmesinin güç olduğu- Plakalı ticari takside biri gündüzcü biri akşamcı olmak üzere 2 şoförün çalıştığı, davacının bu ticari takside akşamcı olarak çalıştığı ve günlük belirli bir hasılatı araç sahibine ödediği anlaşıldığından taraflar arasındaki ilişkide, ekonomik riskin davalı araç sahibi üzerinde olup, davacının davalının talimatı ile hareket ettiği, hukuki ve kişisel bağımlılık bulunduğu; taraflar arasındaki ilişkinin iş ilişkisi olduğu, davalı kendisi bedeni çalışmasını ticari takside koymadığından esnaf olarak da nitelendirilemeyeceğinden, İş Kanunu kapsamında kalan davacının istemleri hakkında esasa girilerek karar verilmesi gerektiği-
Davacının davalıya ait ekmek fırınında çalıştığı, tanık anlatımlarında davacının işyerine ortak olduğunun belirtildiği, ancak davacının ortak olduğuna ilişkin katılım payı olarak emek veya malını (sermayesini) koyduğuna ve bu konuda sözleşme imzalandığına dair delil sunulmadığı, davacının işyerinde ortak sıfatı ile bağımsız çalıştığının somut olarak ortaya konmadığı anlaşıldığı, ayrıca, davacı ortak olsa bile iş sözleşmesi ile çalışmasına engel bir hüküm bulunmadığından, hukuki ve kişisel olarak bağımlılık unsuru ağırlık kazandığında iş ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerekeceği ve mahkemece taraflar arasında iş ilişkisi olduğu kabul edilerek uyuşmazlığın esasına girilmesi gerekirken, taraflar arasında ortaklık ilişkisi olduğunun kabulü ile görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu-
4077 s. Kanun gereğince yapılan kapıdan satışların varlığı halinde satış yapan veya Borçlar Kanunu hükümleri gereğince pazarlamacılık yapan şahısların taraflar arasındaki hukuki ilişki ayrıntılarıyla ortaya konulmaksızın doğrudan kendi nam ve hesabına pazarlamacı, 193 s. Gelir Vergisinden muaf olmaları veya 4077 s. K. gereği satış yapmaları nedeniyle kendi nam ve hesabına çalıştıklarının ve bu nedenle hizmet akdi ile çalışmadıklarının ve sigortalı sayılmalarının mümkün olmadığının kabul edilmesinin isabetsiz olacağı; her durumda, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin sigortalılığa konu olabilecek nitelikte olup olmadığının irdelenmesi gerektiği- Taraflardan birisi gelir vergisinden muaf olsa veya kapıdan satış sözleşmeleri akdetmiş olsa da, bu durum hizmet akdine tabi olarak çalışmadıkları anlamına gelmeyeceği- 506 s. Kanun 2. vd. maddelerine göre hizmet akdine tabi çalışmaların varlığının tespiti halinde sigortalılığın da tespiti gerekeceği- Davacının çalışmasına ilişkin esasların mahkeme huzurunda açıklattırılarak, pazarlamacı kapsamında olup olmadığı belirlemek ve pazarlamacı olması durumunda işçi-işveren arasındaki sözleşme konusunun şirketin ürünlerinin bayi (davacı) tarafından tanıtımının yapılması, talebe göre siparişlerin alınması ve şirket adına satış sözleşmeleri akdedilmesi olduğu belirlenerek , bu kapsamda davalı işyerinin de bordro tanıkları res'en seçilip dinlenerek davalı işyerinde davacının çalışma iddiasının gerçek olup olmadığını ortaya koyduktan sonra bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı belediye ile davalı şirket arasındaki hizmet alım sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlüğe girdiği, davacının, davalı Belediyeye ait işyerinde diğer davalının sigortalı işçisi olarak çalışmaya başladığı tarihe göre, arası çalışmasının davalı belediyeye ait işyerinde geçmediği süre nedeniyle davalı belediyenin sorumlu olmadığı- Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmekte olduğu- İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanlarının gözetilmesi ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceğinin araştırılması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerektiği- Davacının aylık ücretinin miktarının 900,00 TL olduğu tanık ve benzeri delillerle kanıtlanamadığına göre hesaplamalarda Sigortalı Hizmet Cetvelindeki ücretin esas alınmamasının hatalı olduğu-
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı- İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanlarının gözetilmesi ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılarak sonuca gidilmesi gerektiği- İşçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlıkta, davacı vekili davacının 500 TL. net ücretle çalıştığını ileri sürmüş, mahkeme tarafından asgari ücret üzerinden hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuşsa da, ücretin tereddüte yer vermeyecek şekilde tespiti açısından mahkeme yazısında davacının ücretine etki edebilecek unsurlar belirtilmek sureti ile ilgili kurum ve kuruluşlardan emsal ücret araştırmasına gidilmesi gerektiği- İş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanmakta iken, HMK. mad. 447 ile sözlü yargılama usulü kaldırılarak, iş davaları için basit yargılama usulünün benimsendiği- 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerektiği- Davalının boşandığı eşinin adresinde oturmadığı polis tutanağında açıklansa da, bu tespitin kimin beyanına veya neye göre yapıldığı, bu tespitin boşandığı eşinin beyanına göre mi yapıldığı, ne zamandır o adreste oturmadığı, bir başka deyişle dava dilekçesinin bila tebliği tarihi ve Tebligat kanunu'nun 35. maddesine göre tebliği tarihinde oturup oturmadığının mevcur polis araştırması tutanağında belli olmadığı görüldüğünden, kolluk araştırması yapılarak ilgili Belediye'ye ve kurumlara yazılar yazılarak apartman numaralarının, sokaka adlarının ve sair adres unsurlarının verildiği ve değiştirildiği tarihler, belirtilen dava dilekçesi tebliğ tarihleri itibari ile araştırılarak dava dilekçesnin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğinin ve zamanaşımı savunmasının süresi içinde olup olmadığnın tespiti gerektiği- Fazla mesai ve hafta tatili çalışması açısından, davacı tanıkları ... ile diğer dosyadaki davacı tanıklarının beyanlarından, "davacının işe başlama tarihinden itibaren 1999 yılı sonuna kadar haftada 9 saat fazla mesai ve hafta tatili çalışması yaptığı" anlaşılmakta olup davalı tanıklarının tamamına yakınının ise ya diğer dosyada davalı gösterilmiş kişiler, ya taraflarla ve bu arada davalı ile akrabalığı olduğu söyleyen kişiler ya da işyerinde bir ara ortaklığı olan kişiler olduğundan, davacı tanıklarının beyanına itibar edilmemesi gerektiği- Davaya karşı zamanaşımı savunmasının süresinde olup olmadığı araştırılması, süresinde değil ise davacının 01/12/1986-31/12/1999 tarihleri arası fazla mesai ücreti ve hafta tatili ücreti hesaplamalarının doğruluğunun mahkeme tarafından denetlenerek ve hakkın özüne dokunmayan makul oranda takdiri indirim uygulanarak hüküm altına alınması gerektiği- Hangi bilirkişi raporunun esas alındığının gerekçeli kararda açıkça belirtilmemesi hatalı olduğu-
Taraflar arasındaki ilişkinin iş sözleşmesinden kaynaklanmadığı ticari ilişki olduğu yönündeki tespit isabetli ise de, ticari ilişkiden davada İş Mahkemesi değil, Ticaret Mahkemesi görevli olduğundan davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddi ile görevsizlik kararı verilmesi gerektiği- 
Davalı işverenin tüm işçilerin mesleklerini dikkate almadan bordroda asgari ücret üzerinde gösterdiği, işçilerin mesleklerinin farklı olması, kıdemleri dikkate alındığında tüm işçilerin ücretinin asgari ücret olmasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği- Davacının kıdemi, mesleği, fiilen yaptığı iş belirtilerek, iş kolu ile ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından veya iş kolunda birim işçilik fiyatları esas alınarak emsal ücret araştırılması ve bu emsal ücret diğer deliller ile birlikte değerlendirilerek davacının ücreti tespit edilerek davacının tazminat ve alacaklarının belirlemesi gerektiği-