Mehil belgesi alınmak üzere yatırılan nakit teminatın nemalandırılamayacağına ilişkin bir yasal düzenleme bulunmadığı, Harçlar Kanunu'nun 36. maddesinin 1. fıkrasının ilk derece mahkemesinin karar tarihinden sonra Anayasa Mahkemesinin kararı ile iptal edilmiş olduğu - Söz konusu paranın nemalandırılmasının borçlu ve alacaklının menfaatine uygun olması karşısında verilen iptal kararının henüz kesinleşmemiş eldeki şikayet yönünden de uygulanarak icra müdürlüğünce teminatın nemalandırılmasına karar verilmesi gerektiği- İstinaf incelemesine konu kararın, İİK'nın 36. maddesi uyarınca tehiri icra teminatının nemalandırılması talebinin reddine ilişkin memur işlemini şikayete ilişkin olduğu- İİK'nın 363. maddesinde sayılan kesin nitelikte kararlardan olduğu HMK'nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu anlaşıldığı- Davacı vekilinin kesin hükme yönelik istinaf başvurusunun reddinin gerektiği-
Temyizen incelenmesi istenen karar, mehil vesikası verilmesi kararının kaldırılmasına (İİK'nın 36. maddesinin uygulanma şekline) ilişkin olup, anılan kararın temyiz kabiliyetinin bulunmadığı-
3. kişi .............. Bankası A.Ş. lehine tesis edilmiş ipotek senedinde “her türlü krediden, bankaya teminata, iştiraya veya is............. tarihli dilekçesinde haciz konulan menkul ve gayrimenkullerinin İİK’nın 36. maddesi uyarınca mehil vesikası almak için teminat olarak kabulünü talep ettiğinin, anılan ipotek borcundan geriye .................. TL bakiye kaldığını beyan ettiğinin, dilekçesi ekinde sunduğu ............... Bankası A.Ş.’nin ............... tarihli yazısında da bakiye borcun ............ TL olarak belirtildiğinin görüldüğü, bu durumda ipoteğin iradi ipotek olup, haciz tarihi itibariyle kredi borcunun devam ettiği anlaşıldığından şartları oluşmayan meskeniyet şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu tarafından 06.09.2017 tarihinde icra müdürlüğünce hesaplanan borç miktarının tamamı olan 113.089,46 TL’nin takip dosyasına depo edildiği, 14.09.2017 tarihli icra müdürlüğü kararı ile de dosyadaki hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği, bir kısım hacizlerin bu karara rağmen kaldırılmadığı, nakdi teminatın depo edildiği tarih itibari ile daha önce konulan hacizlerin aşkın hale geleceği, dayanak ilamın daha sonra ortadan kaldırılarak asliye hukuk mahkemesince nakdi teminatın borçluya iade edilmesine karar verilmesinin hacizlerin aşkın hale geldiği sonucunu değiştirmeyeceği anlaşılmakla, istemin kabulü ile şikayete konu müdürlük kararının iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacıya teslim edilecek ürünlerin üç yıl garanti kapsamında olduğu, bakım- onarım sözleşmesi gereğince donanım arızaları için arıza giderme süresinin PTT'ce firmanın çağrı merkezine faks ile arızanın bildirildiği andan, firmanın arızalı cihazı teslim aldığı PTT birimine cihazı tam çalışır halde teslim ettiği ana kadar geçen süre olacağı ve bu sürenin 48 saat olduğu, bu sürenin aşılması durumunda ceza hükümlerinin uygulanacağı, sözleşmede uygulanacak cezanın hesaplanması yönteminin gösterildiği, hükme esas bilirkişi raporundan 26/05/2004 teslim tarihine göre 3 yıllık garanti süresinin 26/05/2007 tarihinde sona ermiş olduğu, bakım ve onarım sözleşmesi gereğince arıza bildiriminde 48 saatlik sürenin geçirilmesi halinde gecikme cezasının uygulanması gerektiği, mause ve klavyenin kullanıma bağlı olarak arızalanabileceği, dosyaya kazandırılmış olan arıza bildirim formları(taraflarca sunulan formlar karşılaştırılmak suretiyle) esas alınarak yapılan hesaplamada mause ve klavye arızaları nedeniyle geçen süre dikkate alınmayıp bu cihazların bire bir yenisiyle değiştirileceği kabulune göre arıza bedelinin belirlendiği, diğer monitör ve kasa arızalarıyla ilgili olarak ise gecikilen günler için yapılan ceza hesabında maksimum ceza miktarının cihaz bedelini aşmayacak şekilde hesaplandığı, garanti süresi geçtikten sonra davalıya bakım ve onarıma verilmiş olan cihazlarla ilgili (monitör, kasa, mause ve klavye) gecikme cezasının hesaplanmadığı, bakım ve onarımı davalı tarafça geç gerçekleştirilen arızalar için davacının davalıdan 15.833,56 USD gecikme cezası talep edebileceği belirli olduğu, hükme esas alınan raporun denetime elverişle ve hükme esas almaya uygun olduğu- Eser sözleşmesindeki cezai şartının yabancı para birimi ile belirlenebileceği- Dava tarihindeki kur üzerinden vekalet ücreti hesaplanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı- "Mahkemece yabancı para cinsinden hüküm kurulduğundan, vekâlet ücretinin de döviz alacağının karar tarihindeki kur üzerinden TL karşılığı ve yine karar tarihindeki AAÜT dikkate alınarak hesaplanması gerektiği" görüşünün benimsendiği- "Yabancı paranın değeri serbest kur rejimi nedeniyle sürekli değiştiğinden, yasal sınırların belirlenmesinde ve vekalet ücretinin takdirinde hüküm tarihinin esas alınması gerektiği, hükmolunan şeyin gerçek ve güncel değerini yansıtması, taraflara yüklenen hak ve borçların yabancı paranın hüküm tarihinde TL karşılığının olacağı ilam icra dairesi aracılığıyla infaza verildiğinde; bu değerin esas alınacağı gözetildiğinde, gerek vekalet ücreti gerekse genel olarak parasal sınırların belirlenmesinde kullanılan ölçütlere göre temyiz sınırı ve harç bakımından yabancı paranın karar tarihindeki kur karşılığının esas alınması gerektiği" görüşünün de benimsendiği-
Takibe dayanak bonolarda şikayetçi-borçlunun keşideci, alacaklı faktoring şirketinin lehtar olduğu, faktoring şirketinin Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 8. maddesinin 2. ve 3. fıkralarına göre ancak teminat mahiyetinde lehtar sıfatıyla bono alabileceği, bu anlamda verilmiş olan bonoların kanun gereği teminat bonosu olarak kabulünün zorunlu olduğu, o halde, mahkemece asıl dava yönünden borca itirazın kabulü ile İİK’nun 169/a maddesine göre takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği- İhtiyati haczin infazı sonrasında şikayetçi-borçlu tarafından İİK’nun 266. maddesi gereğince teminat mektubu verilerek haczin teminata kaydırıldığı, şikayete konu İcra müdürlüğünün 07.07.2020 tarihli kararında takibin kesinleştiğinden bahisle teminat mektubunun paraya çevrildiğinden bahsedildiği, oysa borçlu süresi içinde İcra mahkemesine başvurarak itiraz ve şikayette bulunduğundan takibin kesinleşmediği, takibin teminat bonosu olduğu ve İİK’nun 169/a maddesi gereğince takibin durdurulması söz konusu olduğundan ihtiyati haciz de hükümsüz kalmış olup, hacze dayanak olarak verilen teminat mektubunun nakde çevrilerek alacaklı tarafından tahsil edildiği anlaşılmakla, tahsil edilen paranın iadesinin yargılamayı gerektirdiğinden ancak borçlu tarafından genel mahkemelerde açılacak istirdat davası ile istenebileceği, o halde, mahkemece, birleşen ............ sayılı dosya yönünden şikayetin kabulü ile .............. İcra Müdürlüğü’nün .............. sayılı dosyada verilen 07.07.2020 tarihli müdürlük işleminin iptaline karar verilmesi gerekeceği- İİK'nun 36. maddesinin uygulanma şekline ilişkin şikayet olup, anılan kararın temyiz kabiliyetinin bulunmadığı-
"492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 36. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının Anayasa'nın 13 ve 35. maddelerine aykırı bulunup Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olduğundan, mahkemelere, hakimlere, C. savcılarına ve icra ve iflas dairelerine herhangi bir sebeple teslim edilen özel hukuk kişilerine ait paraların nemalarının (faiz, ikramiye vesair menfaatlerinin) Devlet'e ait olamayacağı, bu paraların hak sahibi olan alacaklılara neması ile birlikte ödenmesi gerekeceğine" ilişkin Anayasa Mahkemesi Kararı-
Davacı-borçlu hakkında kira alacağı nedeniyle icra takibi başlatıldığı ve örnek 13 nolu ödeme emri gönderildiği itiraz üzerine mahkemece hem itirazın kaldırılmasına hem de tahliyeye karar verildiği, davacı borçlunun kararı temyiz ettiği ve icranın durdurulması için İİK'nın 36 maddesinden yararlanıp teminat sunduğu, sürenin dolması üzerine borçlunun 02.10.2015 tarihinde 2. kez ek mehil talebinde bulunduğu ancak müdürlükçe ilk verilen ek mehilin bittiği ve tehiri icra kararı getirilmediğinden bahisle infaza karar verildiği, 02.10.2015 tarihinde borçluya mecuru boşaltması için 05.10.2015 tarihine kadar süre verildiği, 14.10.2015 tarihli infaz tutanağı ile mecurun boş olarak alacaklıya teslim edildiği, davalı-alacaklı davacı aleyhine devir sebebiyle müvekkiline intikal eden kira bedellerinin tahsili için takip başlatmış olup, bizzat davalı ile davacı arasında yapılmış bir kira sözleşmesinin bulunmadığı, davalı-alacaklı ile davacı arasında kurulmuş herhangi bir kira akdi olmadığı, toplanan deliller karşısında artık davalı ve davacı arasındaki uyuşmazlığın hali yargılamayı gerektirmekle (genel mahkemelerde) icranın iadesinin sağlanması için 3. kişinin taşınmazdan bu aşamada tahliyesi mümkün olmadığına-
Temyizen incelenmesi istenen kararın, İİK.'nin 36. maddesi kapsamında sunulan 'teminat mektubunun iadesi talebinin reddine', dair memur işleminin iptali talebine ilişkin olup, anılan kararın temyiz kabiliyeti bulunmadığı-
HMK.'nin 33. maddesi uyarınca hukuki tavsif hakime ait olduğu, hakimin bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların hukuki tavsifleri ile bağlı olmadığı, şikayetçi borçlu taraf, dosya borcunu karşılayacak tutarda nakdi teminat nedeniyle hacizlerin kaldırılmasını talep ettiğinden hacizlerin hangi aşamada ve dolayısıyla niteliklerinin ne olduğunu önemi bulunmadığı, tehiri icra kararı almak üzere icra müdürlüğü tarafından mehil verilebilmesi için yatırılan nakdi teminat ödeme yerine geçmez ise de, borçlu tarafından yatırılan teminatın, yatırıldığı tarih itibari ile icra takip dosyası alacağını tüm fer’ileri ile birlikte karşılaması halinde, mevcut hacizlerin aşkın hale geleceği, hacizlerin devam etmesi İİK.'nin 85/son maddesiyle de bağdaşmayacağından şikayetin kabulüne karar verilmesi gerektiği-