Ortaklar kurulu kararının sahteliği nedeniyle hükümsüzlüğü istemine ilişkin davada, taraflar arasında daha önceden böyle bir sahtecilik eyleminin olmuş olması dava konusu kararın da sahteliğini hemen kabul etmeye imkan vermese de ortaklar arasındaki ihtilafın had safhada olduğu ve o karardan sonra da bir araya gelerek dava konusu ortaklar kurul kararını almalarının zor olduğu yönünde kuvvetli bir emare  oluşturduğu-  Dava konusu ortaklar kurul kararı resmi bir makamın katılımıyla geçerlik kazanan resmi bir belge olmadığına göre   imzanın davacıya ait olmadığı öne sürüldüğüne göre dava konusu kararın bu konuda bir karar verilinceye kadar herhangi bir işleme esas alınamayacağı- Benzer bir sahtelik iddiası daha önce kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla hükme bağlandığına göre; istinafa konu olayda HMK'nın 389/3. maddesindeki koşulların oluştuğu ve yaklaşık ispat yükümlülüğünün de yerine getirildiği- Davanın esası dava konusu ortaklar kurul kararının sahteliğinin ya da olmadığının tespiti ile nihai çözüme bağlanacağından, mevcut kararın yürütülmesinin önlenmesi yönünde verilen bir tedbir kararının davanın esasını çözen bir  karar olduğunun kabul edilemeyeceği, bu nedenle ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği-

Taraflar arasında görülen dava sürecinde mahkemece verilen ara kararın davacı vekilince istinafı üzerine düzenlenen rapor ve dosya incelenip gereği görüşülüp düşünüldü; DAVA ve TALEP     : Davacı vekili davacının, davalı şirketin %25 paylı ortağı ...