Uygulamada ve öğretide muris muvazaası olarak tanımlanan muvazaanın, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, somut olayda açıklanan şekilde bir temlik yapılmamış olup muris muvazaasının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı- Mirasbırakanın bir çocuğu olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına ters olduğu, mirasbırakan davalı vakfı kurduğunda 86 yaşında olup, davalı vakfın;  İstanbul Tıp Fakültesi ile kamuya yararlı derneklerden olan Darüşşafaka Cemiyeti’nin hizmetlerinin daha geniş çapta ifası, gerekli alet ve edavatın temini, yoksul hastaların tedavisi için mali yardımda bulunmak amacıyla kurulduğu, öte yandan; mirasbırakanın davacının saklı payını zedeleme kastı olsa taşınmazları 3. kişilere satış suretiyle devretmesine bir engel olmadığı halde mirasbırakanın kendi kurduğu ve aynı zamanda yöneticisi olduğu vakfa dava konusu taşınmazları özgülediği, kaldı ki, mirasbırakanın terekesinde adına kayıtlı taşınmazlar da mevcut olup, saklı payı zedeleme kastı ile hareket etseydi  terekesindeki diğer taşınmazları da elden çıkarabileceği, sonuç itibariyle, mirasbırakanın tasarrufunu davacının saklı payını zedeleme kastı ile gerçekleştirdiği hususunun kanıtlanabilmiş olmadığı, hâl böyle olunca, tenkisin koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-

Taraflar arasında görülen  tapu  iptali  ve  tescil davası sonunda, yerel mahkemece  davanın  kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf  vekillerince    yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.0 ...