Davacı tarafın, temlikin muvazaa ile illetli olduğunu, murisin mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini kanıtlaması gerektiği- Mirasbırakan tarafından davacıya da zaman içinde önemli ölçüde kazandırmalarda bulunduğu, pek çok mal varlığı bulunan ve muhtemel mirasçılarıyla beşeri ilişkileri hakkında olumsuz bir açıklama yapılmayan mirasbırakanın mal kaçırmasını gerektiren somut bir olgu ortaya konulamadığı, mektup içeriği gözetildiğinde davacının devirlerden bilgisi olduğu gibi, davalı tarafça taşınmazlar üzerine inşaat yapıldığından dolayı bu hususun açıklığa kavuşmasını istediği, mektupta davacının da imzasının bulunduğu, imza ve mektup içeriğinin aksinin iddia edilmediği, mirasbırakanın davacıyı dava konusu devirler konusunda bilgilendirdiği, mirasbırakanın davacıya da kazandırmalarda bulunduğu, protokol hükümlerine göre tarafların paylaşım konusunda anlaştıkları, mirasbırakanın ölümünden önce dava dışı bir kısım taşınmazların taraflara intikal ettiği, satış bedeline ilişkin olmak üzere dekont ve ibranamelerin sunulduğu, tapuda gösterilen satış bedelleri ile taşınmazların gerçek bedelleri arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesince temlikin muvazaalı olduğu iddiasını ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olduğu- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; "taraflar arasında imzalanan 06.10.2009 tarihli protokolde dava konusu taşınmazlardan bahsedilmediği, protokolde açık, net ve belirli sınırlandırmalar yapılmadığından protokolün dava konusu taşınmazları kapsamadığı hususunun açık olduğu, mirasbırakanın davalı oğluna yazdığı 31.10.2008 tarihli mektupta, oğlunun içini ferah tutmasını ve rahatlamasını, davalının üzerindeki taşınmazlarla ilgili davacı kızının ileride zorluk çıkarmayacağını ve bir talebinin olmayacağını belirttiği, mirasbırakanın terekesinden satış bedelinin çıkmadığı, davalının tek erkek evladı olduğunu, davacının ise yurt dışında yaşadığı ve yapılan temliklerden haberinin olmadığı, dava konusu taşınmazların kıymetinin oldukça yüksek olduğu, davacı her ne kadar tanık göstermemiş ise de dosya kapsamından muvazaanın varlığının açık olduğu, davanın ispatı için tanık delilinin şart olmadığı, dava dışı mirasçıya ise hiçbir kazandırma yapılmadığı, açıklanan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu hususunun davacı tarafça ispatlandığı, dolayısıyla hükmün bozulması gerektiği" görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan fen ve inşaat bilirkişi raporları ile keşif mahallinde dinlenen tanık beyanlarından dava konusu taşınmazda 3 bağımsız bölümlü bina bulunduğunun, davacı ve davalının binada ayrı ayrı kullandıkları bağımsız bölümler olduğunun anlaşıldığı, bu durumda önceki malik zamanında bu kullanım şekline itiraz etmeyen davacının önalım hakkını kullanmak istemesinin TMK'nın 2. maddesine aykırı olduğu, hal böyle iken; mahkemece, dava konusu taşınmazda fiili taksimin varlığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dosyanın incelenmesinden, davacıların .......... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ............... Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ortaklığın giderilmesi davası açtığı anlaşıldığından, bahsi geçen davada dava dilekçesinin davalıya tebliği tarihinden itibaren hesaplanacak ecrimisilin davalıdan alınmasına karar verilmesi gerekeceği-
Sigortacının, sigorta poliçesinden doğmayıp da yasadan aldığı bir yetkiye dayanmak suretiyle ve haksız eylem nedeniyle alacaklı yerine geçerek hareket ettiği davada Ticaret mahkemesine değil, hukuk mahkemesine başvurmasının gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak borcun tasarruf tarihinden önce doğması gere­ktiği- Davacı vekilinin dava dilekçesindeki açık beyanına göre borcun kaynağı olan kredi sözleşmesi sonradan ibraz edilen daha önceki tarihli kredi sözleşmeleri ile ilgisiz olduğundan, borcun tasarruf tarihinden sonra doğmuş olduğunun kabulü ile tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı yararına kurulan intifa hakkı nedeniyle taşınmazdan tam yararlanma hakkı bulunmakta olup, taşınmaz maliki davalının kilit değiştirmek suretiyle TMK. mad.794 'e aykırı olarak davacının taşınmazdan faydalanma hakkına engel olduğu anlaşıldığından davacının elatmanın önlenmesi isteminin kabulü gerektiği- İntifa hakkı sahibi davacı, davalının ihtarname tebliğine rağmen taşınmazı iade etmemekle kötüniyetli olduğundan ve taşınmazda tasarrufu olduğundan ecrimisil isteminin hüküm altına alınması gerektiği-
Davacı kiralayan yargılama sırasında vefat ettiğinden, mahkemece, vasiyetnamenin tenfizine ilişkin dava açılıp açılmadığı araştırılıp sonucuna göre taraf teşkili sağlanarak karar verilmesi gerektiği-
Fonun taraf olduğu her tür dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine sonuçlanması halinde, 2004 sayılı İcra İflas Kanundaki yazılı tazminat hükümleri Fon hakkında uygulanmayacağından mahkemenin davalı banka aleyhine inkar tazminatına hükmetmesinin bozmayı gerektireceği-
Davacı köy kadimlik iddiasına dayanarak 112 ada 54 ve 110 ada 67 parsel sayılı taşınmazların tespitlerine itiraz ettiğinden taraf köylerin kuruluş tarihleri araştırılıp, öncesi bilinmeyen bir zamandan beri ve mera olarak hangi köy tarafından yararlanıldığının tarafsız köyler halkından seçilecek bilirkişi ve aynı şekilde gösterilecek tanık sözleriyle yerinde yapılacak keşifle saptanıp davacının hak iddia ettiği yeri kadastro paftası üzerinde gösterir kroki düzenlettirilerek, tarafların dayandığı belgelerin (men kararı, anlaşma tutanağı vs. gibi) kapsadığı bölüm krokide gösterilip, hangi köye ait olduğu belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verileceği-
Davacının ecrimisil talebi kısmen kabul edildiği halde, ecrimisil isteğinin tamamı kabul edilmiş gibi hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi, yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettiren davalı taraf yararına reddedilen bölüm üzerinden vekalet ücreti takdir edilmemiş olmasının ve yargılama giderlerinden davanın kabul ve ret oranına göre tarafların sorumlu tutulmamış olmalarının da doğru olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.