Mahkemece, karar verilmesinin ardından verilen bozma kararından sonraki yargılama aşamasında ıslah yapılmasının mümkün olmadığı, mahkemece bu husus göz ardı edilerek bozmadan sonraki yargılama aşamasında yapılan ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekeceği- Ecrimisil tazminatı için faiz talep edilebilir ise de her ay için gerçekleşen ecrimisil tazminatına ayrı ayrı faize hükmedilmesine imkan sağlayan bir düzenleme bulunmadığı gibi hükmün yazılış biçimine göre de hüküm altına alınan alacağın toplam olarak gösterilmesinin ve her ay için ne kadar faiz hesaplandığı belirtilmemesinin infazda tereddüte neden olacağı-
HMK'nun 394. maddesinde, ihtiyati tedbirin infazına ilişkin itiraz ve şikayetleri inceleme yetkisinin kararı veren mahkemeye ait olduğu hükmü yer almakta olup, ihtiyati tedbir kararının, icra müdürünce uygulanmış olmasının bu durumu etkilemeyeceği, zira icra müdürünün anılan konuda ihtiyati tedbir infaz memurluğu görevini yapmakta olduğu açık olmakla, icra mahkemesince ihtiyati tedbir kararına ilişkin itirazlar hakkında re’sen görevsizlik kararı verilmesinin gerektiği-
Anonim şirket hisselerini temsil etmek üzere çıkarılan geçici pay senedi ilmuhaberlerinin, kıymetli evraktan sayılması nedeniyle, bu evrakın haczi için İİK'nun 88. maddesi uyarınca, evraka fiilen el konulmasının zorunlu olduğu-
Davacının, «maliki bulunduğu bazı taşınmazların ve kahvehane-deki payının yarısının işletme ve faydalanma haklarını, kendisinden nafaka istenmemesi ve taşınmazların vergilerini ödemek koşuluyla dava-lılara bırakmasını» öngören sözleşmenin, «davacının izni olduğu sürece, taşınmazı davalıların işgal etmesini sağlayan bir belge» niteliğinde oldu-ğu -
Davacı tarafın, temlikin muvazaa ile illetli olduğunu, murisin mal kaçırma kastı ile hareket ettiğini kanıtlaması gerektiği- Mirasbırakan tarafından davacıya da zaman içinde önemli ölçüde kazandırmalarda bulunduğu, pek çok mal varlığı bulunan ve muhtemel mirasçılarıyla beşeri ilişkileri hakkında olumsuz bir açıklama yapılmayan mirasbırakanın mal kaçırmasını gerektiren somut bir olgu ortaya konulamadığı, mektup içeriği gözetildiğinde davacının devirlerden bilgisi olduğu gibi, davalı tarafça taşınmazlar üzerine inşaat yapıldığından dolayı bu hususun açıklığa kavuşmasını istediği, mektupta davacının da imzasının bulunduğu, imza ve mektup içeriğinin aksinin iddia edilmediği, mirasbırakanın davacıyı dava konusu devirler konusunda bilgilendirdiği, mirasbırakanın davacıya da kazandırmalarda bulunduğu, protokol hükümlerine göre tarafların paylaşım konusunda anlaştıkları, mirasbırakanın ölümünden önce dava dışı bir kısım taşınmazların taraflara intikal ettiği, satış bedeline ilişkin olmak üzere dekont ve ibranamelerin sunulduğu, tapuda gösterilen satış bedelleri ile taşınmazların gerçek bedelleri arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Bölge Adliye Mahkemesince temlikin muvazaalı olduğu iddiasını ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olduğu- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; "taraflar arasında imzalanan 06.10.2009 tarihli protokolde dava konusu taşınmazlardan bahsedilmediği, protokolde açık, net ve belirli sınırlandırmalar yapılmadığından protokolün dava konusu taşınmazları kapsamadığı hususunun açık olduğu, mirasbırakanın davalı oğluna yazdığı 31.10.2008 tarihli mektupta, oğlunun içini ferah tutmasını ve rahatlamasını, davalının üzerindeki taşınmazlarla ilgili davacı kızının ileride zorluk çıkarmayacağını ve bir talebinin olmayacağını belirttiği, mirasbırakanın terekesinden satış bedelinin çıkmadığı, davalının tek erkek evladı olduğunu, davacının ise yurt dışında yaşadığı ve yapılan temliklerden haberinin olmadığı, dava konusu taşınmazların kıymetinin oldukça yüksek olduğu, davacı her ne kadar tanık göstermemiş ise de dosya kapsamından muvazaanın varlığının açık olduğu, davanın ispatı için tanık delilinin şart olmadığı, dava dışı mirasçıya ise hiçbir kazandırma yapılmadığı, açıklanan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu hususunun davacı tarafça ispatlandığı, dolayısıyla hükmün bozulması gerektiği" görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucu alınan fen ve inşaat bilirkişi raporları ile keşif mahallinde dinlenen tanık beyanlarından dava konusu taşınmazda 3 bağımsız bölümlü bina bulunduğunun, davacı ve davalının binada ayrı ayrı kullandıkları bağımsız bölümler olduğunun anlaşıldığı, bu durumda önceki malik zamanında bu kullanım şekline itiraz etmeyen davacının önalım hakkını kullanmak istemesinin TMK'nın 2. maddesine aykırı olduğu, hal böyle iken; mahkemece, dava konusu taşınmazda fiili taksimin varlığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dosyanın incelenmesinden, davacıların .......... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ............... Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ortaklığın giderilmesi davası açtığı anlaşıldığından, bahsi geçen davada dava dilekçesinin davalıya tebliği tarihinden itibaren hesaplanacak ecrimisilin davalıdan alınmasına karar verilmesi gerekeceği-
Sigortacının, sigorta poliçesinden doğmayıp da yasadan aldığı bir yetkiye dayanmak suretiyle ve haksız eylem nedeniyle alacaklı yerine geçerek hareket ettiği davada Ticaret mahkemesine değil, hukuk mahkemesine başvurmasının gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak borcun tasarruf tarihinden önce doğması gere­ktiği- Davacı vekilinin dava dilekçesindeki açık beyanına göre borcun kaynağı olan kredi sözleşmesi sonradan ibraz edilen daha önceki tarihli kredi sözleşmeleri ile ilgisiz olduğundan, borcun tasarruf tarihinden sonra doğmuş olduğunun kabulü ile tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı yararına kurulan intifa hakkı nedeniyle taşınmazdan tam yararlanma hakkı bulunmakta olup, taşınmaz maliki davalının kilit değiştirmek suretiyle TMK. mad.794 'e aykırı olarak davacının taşınmazdan faydalanma hakkına engel olduğu anlaşıldığından davacının elatmanın önlenmesi isteminin kabulü gerektiği- İntifa hakkı sahibi davacı, davalının ihtarname tebliğine rağmen taşınmazı iade etmemekle kötüniyetli olduğundan ve taşınmazda tasarrufu olduğundan ecrimisil isteminin hüküm altına alınması gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.