Davacı tarafça davalı şirketin, davalı-borçlun nam-ı müstearı olduğu gerekçesiyle şirketin tüm mal varlığı ile 3.kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasının talep edildiği, ilk derece mahkemesince davacının talebinin reddedildiği, davacının mevcut delil durumuna göre İİK 258/1 maddesi gereği ihtiyati haciz sebepleri ve davalılar arasındaki tasarrufi işlemlere ilişkin yeterli delil sunmadığı, yaklaşık ispat koşulunu bu aşamada sağlayamadığı, bu sebeple mahkemenin ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin kararının yerinde olduğu-
Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesinin kaçınılmaz olduğu-
Şikâyeti haklı gösterecek belirtiler bulunduğu anlaşıldığından, hak arama özgürlüğünün sınırları içinde yapılan şikâyetin, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı; ayrıca, şikayet hakkının yerinde kullanıldığının kabulü için şikayet edilenin cezalandırılması veya sorumlu tutulmuş olmasının da zorunlu olmadığı-
Tarafların uzun süreden beri fiilen ayrı yaşadıkları, ortada bir aile birliğinin kalmadığı somut uyuşmazlıkta TMK. mad. 166/2 gereğince boşanmaya karar verilmesi gerektiği- Evliliğin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamış olması halinde boşanma kararının verileceği-
Bölünebilir alacaklar yönünden, dava hakkının kötüye kullanılması yasağı dışında, kısmi dava açılabileceği-
Boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerekeceği; az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespitinin dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmayacağı, az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılması gerekeceği-
Evlilik birliğinin devamı, eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı ve bu durumun davacının tutum ve davranışlarından kaynaklandığı, davalının hiçbir kusurunun olmadığı-
Belediyeye ait banka hesabı üzerine 6552 s. K.'un yürürlük tarihi olan 11.09.2014 tarihinden önce haciz konulmuş ve söz konusu hacizler geçerli olup, borçlunun icra mahkemesine başvurusu 6552 s. K. ile 5393 s. K.'nun 15.maddesindeki değişiklik tarihinden önce olduğundan; haczedilmezlik için vergi, resim, harç geliri olma ya da "fiilen kamu hizmetinde kullanılma" koşullarının kabul edilmesi karşısında, belediyeye ait bir paranın haczedilmezliğinin ancak fiili durumunun tespiti ile belirlenmesi gerektiği; bu konuda ispat yükünün ise borçlu belediyeye ait olduğu; aksi halde şikayetin reddinin gerekeceği- Haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraları karıştırmak suretiyle havuz hesabı oluşturan borçlu belediyenin, iddiasını ispat imkanını kendisinin kaldırmış ve haczedilmezlik hakkından feragat etmiş olacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.