Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Davalı vekilinin temyiz dilekçesi ve bozma sonrası yapılan yargılamanın duruşmasındaki beyanı dikkate alındığında, mahkemece verilen ilk kararda tarafların boşanmasına ilişkin hükmün kesinleşip kesinleşmediği, buradan varılacak sonuca göre davanın esası hakkında hüküm kurulmasının gerekip gerekmediği- Boşanmaya sebep olan olaylarda davacının mı yoksa davalının mı kusurlu olduğu, buradan varılacak sonuca göre davalı eş yararına manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı-
Eşine fiziksel şiddet uygulayan,ona hakaret eden ve birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda, eşine hakaret eden davalı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu anlaşıldığından, kişilik hakları saldırıya uğrayan davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davada, davalı taraf, davacının satış bedelini ve tapu giderlerini karşılayan teminat mektubu sunmasına itiraz etmemiş, ancak, bu konuda açık bir muvafakatte de bulunmamıştır, ayrıca davalı vekili, teminat mektubunun sunulmasından sonraki 2.5.2006 günlü dilekçesinde, teminat mektubunun kararla birlikte nakde çevrilerek nemalandırılmasını istemiş ise de, bu dilekçede davacı tarafın teminat mektubu sunmasına muvafakat edildiği yönünde herhangi bir beyan bulunmadığı gibi, dilekçenin sonuç bölümünde de davanın reddi istenilmiş olup, bu içerikteki bir dilekçeye dayanılarak, teminat mektubu sunulmasına davalı tarafın açıkça muvafakat etmiş olduğunun kabulüne olanak olmadığı-
Davacı tarafça davalı şirketin, davalı-borçlun nam-ı müstearı olduğu gerekçesiyle şirketin tüm mal varlığı ile 3.kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasının talep edildiği, ilk derece mahkemesince davacının talebinin reddedildiği, davacının mevcut delil durumuna göre İİK 258/1 maddesi gereği ihtiyati haciz sebepleri ve davalılar arasındaki tasarrufi işlemlere ilişkin yeterli delil sunmadığı, yaklaşık ispat koşulunu bu aşamada sağlayamadığı, bu sebeple mahkemenin ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin kararının yerinde olduğu-
Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesinin kaçınılmaz olduğu-
Şikâyeti haklı gösterecek belirtiler bulunduğu anlaşıldığından, hak arama özgürlüğünün sınırları içinde yapılan şikâyetin, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı; ayrıca, şikayet hakkının yerinde kullanıldığının kabulü için şikayet edilenin cezalandırılması veya sorumlu tutulmuş olmasının da zorunlu olmadığı-
Tarafların uzun süreden beri fiilen ayrı yaşadıkları, ortada bir aile birliğinin kalmadığı somut uyuşmazlıkta TMK. mad. 166/2 gereğince boşanmaya karar verilmesi gerektiği- Evliliğin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamış olması halinde boşanma kararının verileceği-
Bölünebilir alacaklar yönünden, dava hakkının kötüye kullanılması yasağı dışında, kısmi dava açılabileceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.