Mal rejiminin tasfiyesi ve alacak isteğine ilişkin davaların eşler ve mirasçılar tarafından açılabileceği, eşlerin ya da mirasçıların alacaklıları tarafından mal rejiminin tasfiyesine olanak veren yasal bir düzenlemenin mevcut olmadığı-
Katkı payı alacağı, artık değere katılma alacağı ve ziynet alacağı isteği-
Davacı, meskenin evlilik içinde iki tarafın katkıları ile alınan ortak mal olduğunu açıklayarak TMK’nun ilgili hükümleri gereği mal rejiminin tasfiye edilerek fazla hakları saklı kalmak kaydı ile taşınmazın yarısının bedeli alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere aile hukukundan (TMK.m.118-395) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahekemesi'nde bakılacağı-
8. HD. 20.03.2018 T. E: 4001, K: 9671-
Eşlerin taşınmaz üzerindeki katkı payı ve katılma alacağı isteğine ilişkin davada, tarafların evlilik tarihinden itibaren boşanma dava tarihine kadar çalışarak gelir elde ettikleri, davalı adına kayıtlı bulunan taşınmaz bedelinin ödemelerine davacının katkısının bulunduğu, bu döneme ilişkin ödemeler bakımından katkı payı alacağı hesabı yapılacağı, tarafların 01.01.2002 tarihine kadarki toplam gelirlerinden tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarlarının ne olacağının belirleneceği, daha sonra toplam tasarruf miktarı karşısında 01.01.2002 tarihine kadarki ödemelere davacı eşin katkı oranının bulunacağı, bulunan bu oranın dava konusu mal varlığının mal ayrılığı rejimine tabi bölümü bakımından belirlenecek dava tarihindeki değeri ile çarpılarak varsa katkı payı alacağının tespit edileceği, gerektiğinde hakkaniyet ilkeleri ve fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin göz önünde tutulması ve davacının katkı payı alacağı konusunda bir karar verilmesi gerektiği, katılma alacağı isteğine ilişkin davalarda ise; eklenecek değerlerden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerinden tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanacağı-
Taşınmazın arsasının taraflar evlenmeden önce 3. kişiden satın alınarak davalı eş adına tescil edildiği, satın alındığı tarih itibari ile taşınmazın arsasının davalının kişisel malı olduğu anlaşıldığından, taşınmazın arsası mal rejiminin tasfiyesine konu edilemeyeceği-
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı bulunduğu, artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m.229) ve denkleştirmeden (TMK m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkı olduğu (TMK m. 236/1), katılma alacağı kanundan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek bulunmadığı-Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerlerinin esas alınacağı (TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihinin karar tarihi olduğu-Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimsenin, iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen malların onların paylı mülkiyetinde sayılacağı, bir eşin bütün mallarının, aksi ispat edilinceye kadar "edinilmiş mal" olarak kabul edileceği (TMK m. 222)-
Davanın, adının mahkemece yanlış konulduğu, dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere ortada bir bağış iradesinin bulunmadığı ve delillerin yeniden değerlendirilmesinin doğru olacağı-
Kadına düğünde takılan takıların 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md.295 gereğince "bağıştan rucu" sebebine dayalı olarak verilmesi talebinin; Türk Medeni Kanununun 220. maddesine dayalı kişisel malın (eşyanın) iadesine ilişkin olmayıp; bağıştan rücu olarak Borçlar Kanunundan kaynaklanmakta olduğu, görevin genel mahkemeye ait olacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.