Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi davalarında teknik bilirkişilerin raporları, verilecek kararların en önemli dayanağını oluşturduğundan, teknik bilirkişilerin pafta ve çap uygulamasının sağlıklı olması, ölçümün hatasız yapılması gerektiği-
4785 sayılı Kanun ve 766 sayılı Kanun'da belirtilen görevleri kapsamında düzenlenen kâğıtlar sebebiyle damga vergisinden ve tapu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan döner sermaye hizmet bedellerinden muaftır, hükmü gereğince davacı Orman Yönetimi aleyhine harçlara hükmedilmesi doğru değil ise de bu hususun hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Dava; afet sonucu kamulaştırma yolu ile Hazine adına tescil edilen taşınmazdan ifrazen oluşturulan parsele yönelik tapu iptali ve tescil ile aynı taşınmazdan ayrılarak yol olarak bırakılan kısma ilişkin tescil isteğine ilişkindir...
Uygulama kadastrosunun yapıldığı 2013 yılından önce davalı tarafından tel çit çekmek suretiyle taşınmazına tecavüz edildiği iddiasıyla Kadastro Müdürlüğünden ölçüm yapılması talep edilmiş olup, fen elamanlarınca düzenlenen 12.05.2010 tarihli aplikasyon krokisi ile çit telin tesis sınırlarına göre davacının taşınmazına tecavüzde bulunduğunun tespit edildiği halde, 2013 yılında yapılan uygulama kadastrosu sırasında bu tel çitin sabit sınır olarak alındığı- Mahkemece hükme esas alınan raporda, tesis paftası ile uygulama sınırları aynı harita üzerinde gösterilmemiş olduğu- Şeffaf kağıt üzerine uygulama kadastrosu sınırları çizilerek, diğer bir kağıda da tesis kadastrosu sınırları çizilerek üst üste zımbalanarak çakıştırma yapılmaya çalışılmış olduğu- Bu haliyle raporun denetime elverişli olduğunun söylenemeyeceği-
Yapılan uygulama kadastrosunun itiraz niteliğinde olduğu ve bu tür davalarda husumetin, itiraz edenin taşınmazı aleyhine yapılan tespit sonucunda, yüz ölçümü artan ya da lehine ortak sınır değiştirilen taşınmazların maliklerine yöneltilmesi gerektiği- Uygulama kadastrosu sonucunda lehine sınır değişikliği yapılan veya yüz ölçümü artan taşınmaz veya taşınmazların bulunmaması halinde ise Kadastro Müdürlüğüne husumet yöneltilerek de dava açılabileceği- Bu hususun aydınlığa kavuşturulabilmesi için de öncelikle mahallinde keşif ve uygulama yapılarak davacıya ait taşınmazın yüz ölçümünde oluşan azalmanın hangi nedenden kaynaklandığının uzman fen bilirkişi raporuyla yöntemince saptanması gerektiği ve bu şekilde araştırma, inceleme ve uygulama yapılmadan karar verilemeyeceği- Davacıya ait taşınmazın yüz ölçümünde oluşan eksilmenin, komşu taşınmazlardan kaynaklandığının belirlenmesi halinde komşu parsellerin maliklerinin davaya dahil edilmesi için davacıya süre ve imkan verilmesi, bu şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra, davanın esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Maddi olayları ileri sürmenin taraflara, hukuki nitelendirme yapmanın ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemenin ise hakime ait olduğu- Yargılamanın, 3402 sayılı 22/a uygulamasından kaynaklanan davalara özgü yargılama esaslarına göre gerçekleştirilip, tescil harici bırakılan yerle ilgili tescile ve dava konusu olmayan 163 ada 2 parselin sicilden terkini ile mera vasfıyla özel siciline tesciline karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı-
Tüm dosya kapsamı incelenip, davacının .......... Kadastro Mahkemesinin ön inceleme duruşmasındaki "Uygulama kadastrosu çalışmalarına itiraz ediyorum" şeklindeki beyanı dikkate alındığında, davacının davasının uygulama kadastrosuna itiraz niteliğinde olduğunun görüldüğü, mahkemece yapılması gereken bu husustaki taraf delillerinin toplanarak esas hakkında karar verilmesi iken, eldeki davanın yanlış hukuki nitelendirme sonucu daha önceki el atmanın önlenmesi davası nedeni ile derdestlikten reddinin doğru olmadığı-
Mahkemece verilen hüküm ile taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği-
Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi uyarınca yapılan ve askı ilan süresinde dava açılmayarak kesinleşen uygulama kadastrosu tespitine karşı açılan davalarda, Kadastro Müdürlüğüne başvuru yapılmasına gerek olmaksızın, 3402 sayılı yasanın 11.maddesinde sözü edilen askı ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesinde dava açılabileceği gibi, askı ilan süresi içinde itiraz edilmeyen tutanakların kesinleşmesi halinde, genel mahkemelerde de dava açılabileceği-
Keşif sırasında dinlenen mahalli ve tespit bilirkişilerinin dava konusu eski 2602 parselin ortasından geçerek taşınmazı 2 parça olarak ayıran yolun devamlılığının bulunduğunu, kadim yol olduğunu, sonradan açılmadığını beyan ettikleri, bu soyut beyanların dosya içerisinde mevcut somut teknik bilgi, belgeler ve 1979 yılına ait memleket haritası ve 1986 tarihine ait hava fotoğraflarının incelenmesiyle desteklendiği, bu yolun tesis kadastrosunun yapıldığı 1984 tarihinden önce de zeminde var olduğunun anlaşıldığı, tapulama/kadastrodan sonra açılan yol olmadığının sabit olduğu- Bu sebeple Kadastro Güncelleme Yönetmeliği'nin 15/6 ncı maddesinde belirtilen muvafakatin gerekmeyeceği, 15/5 inci maddesi gereğince 22/a çalışmalarında yol olarak sınırlandırılmasının usul ve yasaya uygun olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.