Davalının, çekişmeli taşınmazının hükümden sonra boşaltılmış olması nedeni ile davanın konusuz kaldığı, davalının davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama masrafları bakımından bir karar verilmek üzere hüküm bozulması gerekeceği-
Dosya kapsamından; dava konusu edilen krediler nedeniyle davacının dava konusu yaptığı miktarların yargılama esnasında peyderpey ödendiğinin dosya içeriğinden ve davacının temyiz dilekçesindeki beyanından anlaşıldığı, bu haliyle dava konusuz kaldığından “karar verilmesine yer olmadığına” dair hüküm tesis edilmesi, dava tarihindeki durum ve tarafların dava tarihindeki haklılık durumlarına göre yargılama gideri ve vekalet ücretinin hüküm altına alınması gerekeceği-
Davanın açıldığı tarihte haksız olduğu tespit edilen tarafın yargılama giderini ödemekle yükümlü olduğu, geçerli olan bir kira sözleşmesinin ya tarafların birbirine uygun fesih bildirimi ile ya mahkeme kararı ile ya da kiralananın yok olması ile sona ereceği, davalı şirketin kira sözleşmesini tek taraflı olarak feshedebilmesinin mümkün olmadığı, buna göre mahkemece dava tarihi itibariyle davacı dava açmakta haklı olup davanın konusuz kalması sebebiyle işin esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davacı tarafından yapılan yargılama giderleri ile davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece itirazın iptali istemi kabul edildiğine göre, dava değeri üzerinden davacı lehine nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de anılan yanılgının giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
İhtiyati haciz talebinin, ihtiyati tedbir kararından önce olduğu; bu durumda mahkemece, ihtiyati haciz talebinin yapıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama gideri ile vekalet ücreti hakkında bir karar verilmesi gerekmekte olup, "menfi tespit davasında alacaklının ihtiyati haciz talebinde bulunamayacağı" gözetilmeden, "ihtiyati haczin menfi tespit davasına bakan mahkemeden isteneceği" yolundaki yanılgılı gerekçeyle, yargılama gideri ve vekalet ücretinin ihtiyati haciz isteyene yükletilmesinin isabetsiz olduğu-
TBK.'nun 19. maddesine (muvazaa nedenine) dayalı tasarrufun iptali davalarında borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş ve davacının alacağının 'gerçek bir alacak' olması gerektiği- Davanın TBK.'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı olduğu iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- TBK.'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaa davasında, asıl amacın, borçlunun yaptığı tasarrufi işlemelerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmek ve bu suretle borçludan olan alacağın tahsilini sağlamak olduğu-
İtirazın iptali davası, itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamak üzere açılan bir dava olup, icra müdürlüğünün takibin durdurulmasına ilişkin kararı iptal ettiğine göre, itirazın iptali davasının konusu kalmamış olduğu, İİK. 264 uyarınca ihtiyati haciz kararından sonra girişilen icra takibinde, borçlu ödeme emrine itiraz ederse bu itirazın hemen alacaklıya tebliğ olunacağı ve alacaklının tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde İcra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemeye veya mahkemede dava açmaya mecbur olduğu-
Mahkemece kısa kararda ve hükmün gerekçesinde dava konusu borcun dava sırasında ödendiğinin, davanın konusuz kaldığının, bu nedenle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiğinin belirtildiği, yargılama giderlerinden davalıların sorumlu olacağı yazılmasına rağmen, hükmün 4. bendinde davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden davacının aleyhine davalılar yararına vekalet ücretine hükmedildiği, yine 5. bendinde de davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına karar verildiği, bu şekilde hem hükmün kendi içinde, hem de gerekçe ile hüküm fıkraları arasında çelişki oluşturulduğu-
İpotekli taşınmazın paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibi sonucunda ihale bedelinden dahili davalıya herhangi bir bedelin kalmadığı anlaşıldığından, bölge adliye mahkemesince dahili davalı yönünden konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve davacının davayı açmakta haklı olduğu dikkate alınarak, taşınmazın devri işleminde tarafların yerleşim yeri adreslerine göre komşu olmaları, devir işleminin davalıya yapılan dava dilekçesi tebliğinden kısa bir süre sonra yapılmış olması, taşınmazın ipotekli haliyle temlik alınması, dahili davalının da ticaretle uğraşması gibi nedenler değerlendirildiğinde dahili davalının iyiniyetli kabul edilemeyeceği, bu nedenle yargılama giderlerinden sorumluluğuna gidilmesi gerektiği-
Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin üçüncü fıkrasın , 06.02.2014 tarihli 6518 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra, tapu müdürlüğünün, talebi hukuken veya fiilen yerine getirmediği belgelendirilmedikçe, malik olmayan eşin tapu kütüğüne konutla ilgili şerh konulmasını doğrudan dava yoluyla istemekte artık hukuki yararı yoktur. Çünkü aynı sonucu tapu müdürlüğüne yapacağı başvuruyla elde etmesi imkan dahilindedir

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.