Galle fazlasına müstahak vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilebilmesi için öncelikle davacının hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde vakfeden ile kan bağının ispatlanmasının, sonra da vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesinin gerekeceği-
Vakıftan galle fazlasının alınabilmesi için öncelikle vakfeden ile kan bağının ispatlanması sonra da bu hususta vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekeceği-
Tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tespitine ilişkin davalarda vakıf mütevellisinin yasal hasım olduğu-
Vakıflarda "tevliyete ehil vakıf evladı olduğunun tesbiti" için, öncelikle vakfeden ile kan bağının isbatlanması sonra da, Vakfiyede öngörülen koşulların gerçekleşmesi gerektiği–
Vakfın sona ermesi halinde mahkemece tasfiyeden arta kalan mal ve hakların intikalini düzenleyen 5737 Sayılı Vakıflar Kanununun 27. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 19, 22. ve 33. maddeleri ile davalı vakfa ait senedin 12. maddesi uyarınca bir tasfiye kurulunun oluşumu ile borçların tasfiyesinden arta kalan mal ve haklarının nereye devredileceği konusunda herhangi bir karar verilmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Vakıflar hukukunda uzman yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulup alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, somut olayda galle almaya hak kazanılmasına ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren 5 yıl içinde gerekli başvuruyu yapmış bulunan davacılara uygulanma olanağı bulunmayan 6111 Sayılı Yasa ile getirilen değişiklik uyarınca hak düşürücü sürenin geçirilmesi gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
2762 Sayılı Yasanın 29. maddesini değiştiren 2888 Sayılı Yasa ve 5737 Sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca mutasarrıfın kim olduğunun bilinmemesi veya ölmesi yahut da mirasçılarının tespit edilememesi halinde taşınmazın vakfı adına tescilinin öngörüldüğü, kayıt maliki gaip olsa da mirasçılarının tespit edilebilir olduğu-
Mülhak vakfın 5737 sayılı Kanunun 3. ve 30. maddeleri uyarınca Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilmesinde usulsüzlük olmadığı-
Vakıf yöneticilerinin yürürlükteki kanun ve senet hükümlerine uymadıkları ve genel olarak basiretli bir idareci gibi hareket etmedikleri, kusurlu hareketleriyle vakfa zarar verdikleri, vakfa ait taşınmazların tescilleri için gerekli işlemleri yapmadıkları, burs talimatnamesini düzenlemedikleri ileri sürülerek vakıf yöneticilerinin görevden alınması istemine ilişkin olup 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 10. maddesi, vakıf yöneticilerinin belirtilen sebeplerden dolayı ancak Vakıflar Meclisinin vereceği karara dayalı olarak Denetim Makamının başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesince görevlerinden alınabileceğini hükme bağladığından görevden alınması istenilen vakıf yöneticileri hakkında bir ön şart olarak gerekli görülen Vakıflar Meclisince verilmiş bir izin kararı olmadığı dikkate alınarak davanın reddi gerekeceği-