"Kavşak, yol ve ortak altyapı inşaatı işine" ilişkin birim fiyatlı sözleşme hükmünün sözleşme serbestisi içinde düzenlendiği, basiretli bir tacir gibi davranmakla yükümlü olan davacının sözleşme şartlarını iyice değerlendirip hesaplayarak sözleşme yapmakla yükümlü olduğu, imza aşamasında da herhangi bir itirazı bulunmayan davacının işin tamamlanma aşamasında ve sözleşmenin imzalanmasından 2 yıl sonra açtığı ilgili maddenin iptaline ilişkin açtığı davanın TMK’nın 2. maddesine aykırı olduğu-
Uyarlama davalarında, kira bedelinin tedbir yoluyla belirlenebileceği- Mahkemece, Covid-19 nedeniyle kira sözleşmesinin uyarlanmasını talep eden kiracı şirkete ait defter ve kayıtlar getirtilerek, gerektiğinde muhasebeci bilirkişiden rapor aldırılarak, Devletten kira yardımı alıp almadığı araştırılarak, dava tarihi itibariyle düzenleyici mahiyette tedbir talebinin değerlendirilmesi gerektiği-
Taraflar arasında düzenlenen 1998-1999 tarihli sözleşmeler, ilgili boru hattı güzergahına fiber obtik kablo yerleştirilmesine ilişkin olup, sözleşmelerin düzenlendiği tarihte her iki tarafın da kamu iktisadi teşebbüsü olduğu; tarafların o tarihlerde birer devlet kuruluşu olmaları nedeniyle, sözleşmelerde karşılıklı edimler için herhangi bir bedelin belirlenmediği, kamu kurumları arasındaki tahsis ve devirlerde, bürokrasinin ve masrafların azaltılması, işlemlerin basitleştirilmesi amacıyla bu tür uygulamalara gidilmesi olağan olup bu hususta mevzuatta da çeşitli düzenlemelere yer verildiği- 2005 yılında davalı tarafın özelleştirilmesiyle bu durum sona ermiş olduğundan, boru hattı güzergahının, süresiz bir şekilde, bedelsiz olarak kullandırılmaya devam edilmesinin, dürüstlük kuralı ve hakkaniyet esaslarına aykırı olduğu- Davacı taraf ifaya devam etmiş olmasına rağmen özelleştirme sonrası protokollerde değişiklik yapılması talebi ve bu talebin taraflarca görüşülüyor olmasının TBK'nun 138. maddesinde belirlenen "haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması" olarak değerlendirilmesi gerektiği- Özelleştirmeden sonra uzunca bir süre bedel talep edilmemiş olmasının bu duruma ilanihaye rıza gösterildiği anlamını taşımadığı- Tüm bunlar bakımından TBK'nun 138. maddesinde belirlenen sözleşmenin uyarlanması şartlarının gerçekleştiği ve davacı tarafın uyarlama talebinin yerinde olduğu-
Taraflar arasında geçerli kabul edilen kira sözleşmesi 2004 yılında başlayıp 15 yıl gibi uzun süreli olduğundan kiraya veren davacının, 2015 yılından itibaren geçerli olmak üzere değişen hal ve şartlara göre kira bedelinin uyarlanmasını talep ettiği, uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi halinde kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman "uyarlama" davası açılabileceği- Uyarlama davalarında uygulanması gereken ilke ve esasların tek tek ortaya konulması ve konularında uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan, tüm bu veriler, kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgedeki kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticaret değişiklikleri, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar, döviz kurlarındaki ani ve aşırı iniş ve çıkışlar ile ülkeyi sarsan ciddi ekonomik kriz veya deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi mücbir sebep sayılan doğal afetlere bağlı ödeme esaslarının yeniden düzenlenmesini gerektirecek olayların varlığı araştırılıp değerlendirilmek suretiyle bir rapor alınması ve hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle açılan kiranın uyarlanması davasında ihtiyati tedbir kararı verilip verilmeyeceği- Davacı kiracının restoran olan kiralananda yapmış olduğu işin niteliği ve tüm koşullar ile taraflarca sunulan deliller göz önünde bulundurularak, kiranın mahkemece takdir edilecek bir miktar üzerinden ödenmesi konusunda "ihtiyati tedbir kararı" verilmesi, ancak bu tedbir kararının mahkemece belirli aralıklarla veya tarafların müracaatı üzerine değerlendirilerek durum ve koşulların değişmesi halinde kaldırılması veya belirlenen yeni bir miktar üzerinden devam etmesine karar verilmesi gerektiği-
Eldeki davaya konu asıl alacağın mülga 818 sayılı Borçlar Kanununa tabi olarak doğduğu- 6101 sayılı Kanunun 1. maddesinde, 6098 sayılı TBK'nin yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağınn belirtildiği; bu durumda eldeki davada 6098 sayılI TBK'nin yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihine kadar 818 sayılı BK hükümlerine göre faiz işletilmesinin gerekeceği-
TBK’nın 480/II. maddesindeki uyarlamaya ilişkin düzenleme ve hükmün götürü bedelli işlerde uygulanması mümkün olup, taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesindeki düzenlemeden sözleşmenin birim fiyatlı sözleşme olduğu anlaşıldığından TBK’nın 480/II. maddesine göre bu sözleşmede uyarlama yapılmasının mümkün olmadığı, birim fiyatlı eser sözleşmelerinde koşulları mevcut olduğu takdirde TBK’nın 138. maddesindeki düzenlemeye göre uyarlama talep edilmesinin ve mahkemece uyarlama kararı verilmesinin mümkün olabileceği- Uyarlama talebinin dayanağı olarak gösterilen ve davalının süre uzatımı verdiği, ruhsat alımındaki gecikme, numunelerin incelenme süresi, hakediş ödemelerindeki gecikme, anıtlar kurulunca projenin onaylanmasındaki gecikme, iş artışı ile mevsim nedeniyle çalışılmayan günler, iş artışı ve özellikle Anıtlar Yüksek Kurulu’nun denetimine tabi eser sözleşmelerindeki gecikme ve süre uzatımlarının, sözleşmenin yapıldığı sırada işinin ehli olup basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken yüklenici tarafından öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum niteliğinde olmadığı, davacıya bu haller için süre uzatımları verilerek aleyhine sözleşmenin gecikmeye ilişkin hükümlerinin uygulanmadığı, iş artışı ile ilgili davacının bedel talebi de bulunmadığından, mahkemece, genel kural niteliğindeki TBK’nın 138. maddesindeki uyarlama koşullarının bulunmaması sebebiyle davanın reddi gerekeceği-
Dava konusu olayda davacının başlangıçta seçme özgürlüğü varken TL yerine döviz bazında kredi kullandığı, bir başka deyişle serbest iradesiyle kredi türünü belirlediği, ülkemizde zaman zaman ekonomik krizlerin vuku bulduğu ve bu bağlamda dövizle borçlanmanın risk taşıdığı da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir olgu olduğu, davacının, bu riski önceden öngörebilecek durumda olmasına rağmen dövizle kredi kullanma yolunu tercih etmiş bulunduğu, buna göre işlem temelinin çökmesinden bahsetmenin olanaklı olmadığı, bununla birlikte, eldeki davanın, kredi sözleşmesinin üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra açılmış olması da nazara alındığında, sözleşmenin davacı tarafından benimsendiğinin kabulü gerektiği, bu nedenle dava konusu olayda uyarlama koşullarının bulunmadığının anlaşıldığı, hal böyle olunca, mahkemece, bu talep yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dövize endeksli konut kredisi kullanan davacı tüketicinin, Japon Yenindeki (JPY) kur artışlarını gerekçe göstererek sözleşmenin uyarlanması istemli davasında uyarlama koşullarının oluşup oluşmadığı-
Uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman “uyarlama” davası açılabileceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • kayıt gösteriliyor