Açık bir fesih bildirimini müteakip isçinin ara vermeden yeni alt işveren nezdinde çalışmaya devam etmesi yeni bir iş sözleşmesi olarak nitelendirileceği, bir fesih bildirimi söz konusu değilse ve işçinin kesintisiz veya makul sayılabilecek bir süre sonra çalışmaya devam etmesi halinde işyeri devri kurallarına göre hareket edileceği, davacıya ait işe giriş ve çıkışları gösteren Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları incelendiğinde; davacının son alt işveren şirket nezdinde çalışırken çalışması kesintiye uğramadan davalı şirketin kadrolu işçisi olarak çalışmaya devam ettiği anlaşılmakta ise de, önceki alt işverenlerde geçen çalışma süresinin bazı dönemler kesintiye uğradığı, davacı taraflarca da çalışmanın kesintisiz devam ettiğinin yöntemince ispatlanamadığı, değişen alt işverenlerdeki çalışmanın hukuki nitelendirilmesi yapılırken, bir alt işverendeki çalışma süresinin sona erdiği ve diğer alt işverendeki çalışma süresinin başladığı tarih arasında 10-15 gün gibi makul süreyi aşan çalışma aralıklarının varlığının tespiti halinde artık işyeri devrinden söz edilemeyeceği, davacının bu süreyi aşan bir kesintiden sonra başlayan çalışmasının artık yeni bir iş sözleşmesine dayandığı- 
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunlu olup, bu durumun yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olduğu- Bilirkişi raporunda davalı işveren tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemesi mahsup edilmesine karşın mahkemece yeniden mahsup edilmesi hatalı olduğu-
Davalının iki haftalık süre içerisinde zamanaşımı def'inde bulunduğunun anlaşılmasına göre mahkemece ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def'i değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
İşçilik alacağı davasında, davacı işçinin 1999 yılında 11 ayın üstünde çalışması nedeniyle sadece bu yıl açısından, 2001 yılı ve sonrasında ise kadroya geçirilip sürekli çalıştığından bu tarihten emeklilik tarihine kadar olan süre için yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığının değerlendirilip, 2000 yılı çalışmasının mevsimlik çalışma olduğundan hesaplama dışında bırakılması gerektiği- "M.lik statüde çalışan davacı işçinin 1999 yılındaki çalışmasının 11 ayın üzerine çıkması nedeniyle bu yıldan itibaren mevsimlik işçi statüsünün sona erdiği ve daimi işçi kadrosuna alınmadan önce mevsimlik işçi olarak geçen 2000 yılı için de davacının yıllık izne hak kazanacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davacı dava dilekçesinde fazla çalışma ücreti talebini kanıtlamak bakımından işyeri kayıtlarına dayandığından, fazla çalışma alacağını ispat yükü işçiye ait olmakla birlikte, bu noktada kayıtların ibrazı külfeti davalı tarafa ait olduğu, davacının talebi doğrultusunda, davalı taraftan kayıtlar istenilerek, eksik belgeler toplandıktan sonra tüm delillerin bir arada değerlendirilmesi suretiyle, davacının fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı konusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Davalının üçüncü kişiye davanın ihbarını talep etmesi üzerine anılan şirkete usulüne uygun tebligat yapılması ve davanın ihbar edilmesi gerekirken, bu talebin dikkate alınmamasının hatalı olduğu-
Davacının el yazısı ile yazılmış olduğu dilekçesinde, kendi isteği ile istifa ettiğine dair beyanı ve imzası bulunduğundan, hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü çerçevesinde dilekçe içeriği ve imza konusunda davacı asilin beyanını alarak karar vermesi gerektiği-
9. HD. 09.07.2018 T. E: 2017/8461, K: 14924-
9. HD. 05.07.2018 T. E: 2017/8465, K: 14852-
9. HD. 05.07.2018 T. E: 2015/21077, K: 14845-