Avansın (TBK 406/son) istenebilmesi için zorunlu bir ihtiyacın bulunması, işverenin avansı hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda bulunması ve işçinin hizmetiyle hak ettiği günlerin toplamı kadar avans talep edebilmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği- Davacıya yapılan ödemenin ücret alacağına mahsuben ödenen avans olmayıp iade edilmek üzere verilmiş borç (ödünç) olduğu- Genel müdür olan davacının işyerindeki konumu, işveren vekili sıfatıyla elinde bulundurduğu yetkiler, iş yaşamının gerekleri, genel müdür olarak çalışmaya başladıktan iki gün sonra tarihinde yapılan ödemenin davacının ücretinin yaklaşık dört katı olması ve davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarihine kadar kendisine ödenen parayı elinde bulundurduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının fesih tarihine kadar geçen süreç içerisinde kendisine ödenen parayı iade etmeyerek ve ayrıca bu amaca yönelik iradi bir davranışta da bulunamayarak doğruluk ve bağlılığa aykırı hareket ettiği- Davacının eylemi neticesinde taraflar arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığı, davacının doğruluk ve bağlılığa bu aykırı davranışı sebebiyle İş K. m. 25/(II)-(e) uyarınca davalı işveren tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği- "Davacıya YK kararı doğrultusunda ödeme yapıldığı, davalı işverenin yapılan ödemeyi davacının ücretinden mahsup etme imkânı varken iş sözleşmesinin feshi yoluna gitmesinin son çare olması gerektiği, aksine kabulün ölçülülük ve orantılılık ilkeleriyle bağdaşmadığı, davalı işverence iş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayanmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İş sözleşmesinin tarafları arasında ücret miktarı konusunda çıkabilecek ihtilaflarda gerçek ücretin her türlü delille ispatlanabileceği, ücretin mevcut delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi mümkün bulunmayan kimi durumlarda yapılacak iş, hizmet süresi ve diğer belirleyici özellikler göz önünde tutularak ve ayrıca ilgili meslek örgütlerinden sorulmak suretiyle de belirlenebileceği ve ancak meslek örgütlerince bildirilen ücret miktarlarının tarafları ve mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmayıp diğer bilgi ve belgelerle de desteklenmesi gerektiği- Davacının geçmiş dönem ücretleri yönünden hesap pusulalarında değişik tutarlarda ödeme yapıldığı ve davacı vekilinin de elden ödeme iddiası göz önünde bulundurulduğunda geçmiş dönem ücretleri belirlenemediğinden davacının fesih tarihindeki aylık ücretinin net 2.650,00 TL olduğu kabul edilerek fesih tarihindeki bu ücretin asgari ücrete oranlaması yapılmak suretiyle geçmiş dönemlere ait ücretlerinin belirlenmesi ve bu doğrultuda işçilik alacaklarının hesaplanması gerektiği- Fazla çalışmanın ispatı genel hükümlere tabi olduğundan fazla çalışma yaptığını iddia eden işçinin bu durumun kanıtlanması gerektiği, işçinin imzasını taşıyan bordronun, sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olduğu ve imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiğinin karine olarak kabul edildiği- İşçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması hâlinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabileceği, buna karşın bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı ispatlamasının mümkün olduğu- Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmalarının delil niteliğinde olduğu ve ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesinin gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, imzalanan hesap pusulalarındaki temel ücretin hatalı gösterilmesi, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan işyeri iç yazışması, taraf tanıklarının beyanları dikkate alındığında davacının işyerinde gündüz vardiyasında iki haftada bir hafta tatili yapmak suretiyle 07.00-19.00 saatleri arasında çalıştığının sabit olduğu, pusulalarda gözüken ve ödenen miktarların davacının çalışma düzenine göre ortaya çıkan ve hak ettiği gerçek fazla çalışma alacağı karşısında sembolik kaldığı anlaşıldığından bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu ve bu yönüyle direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüşse de bu görüşün kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği- İşverenin iş yerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorunda olduğu- İmzası inkar edilmeyen izin formlarının incelenmesinde bir kısmında iznin türü bölümünde "yıllık iznin" yazılı olduğu, bir kısmında ise "aylık izin" kutucuğunun işaretli olduğu görülmüş olup belgelerin altındaki imzalar davacı tarafından inkar edilmediğinden davacının imzasının bulunduğu ve yıllık izin belgesi olduğu tespit edilen belgelerdeki izinlerin kullanıldığı davalı tarafça ispatlanmış olmakla kullanılan bu izinlerin yıllık izin ücretinin hesaplanmasında yıllık izin süresinden düşülmesi gerektiği-Davaya konu olan olayda kanuna uygun bir ücretli izin kullanımı bulunmadığı, anayasal bir hak olan yıllık izin hakkının kanuni düzenlemeye aykırı kullanımının işçinin dinlenme hakkının tam olarak kullanılmasını da engelleyeceği, izin formlarındaki işaretlemelerin neye göre yapıldığı belli olmadığı gibi ne zaman yapıldığının da tespit edilemediği sadece işaretleme ile yapılan tespitin yıllık izin olarak işçinin aleyhine değerlendirilmesi de mümkün olmadığı, bu yönüyle direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüşse de bu görüşün Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kıdem ve ihbar tazminatları hesabına esas olan giydirilmiş ücrete işçinin asıl ücretine ek olarak sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatlerin de dâhil edileceği ve bu kapsamda davacıya ayni olarak sağlanan yemek ve servis yardımlarının parasal değerinin tazminat hesabında göz önünde tutulacağı- İşverenin açıkça işçiye varsa ücret eklerini gösteren yazılı bir belge vermekle yükümlü tutulduğu (İş Kanunu m. 8/3), işveren bu yükümlülüğünü yerine getirdiğinde dair delil sunmadığından, işçinin alacağını belirleyecek verilerin elinde bulunmadığı ve alacaklarının belirlenebilir olmadığından belirsiz alacak davasına konu edilebileceği- "Davacının çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, kıdemine göre hak kazandığı yıllık izin süresini ve kaç gün ücretli izin kullandığını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğundan kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücretinin belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olamayacağından bu alacaklar yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Belirsiz alacak davasında hüküm altına alınan miktarın, temyiz edilebilirlik sınırının altında olması nedeniyle karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı- Aynı görüşte: HGK. 09.11.2021 T. E: 2021/(19)11-758, K: 1356
Uyuşmazlık, ihbar tazminatı alacağının bulunup bulunmadığı, ücret miktarı ile fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının ispatı ve hesaplanması noktalarında toplanmaktadır...
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının ücretinin tespiti ile hizmet süresine ilişkindir...
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir...
Hizmet tespiti ve prime esas kazancın tespiti istemine ilişkin davada, mahkemece, davacıya yapıldığı belirtilen toplu ödemeye ilişkin belgenin öncelikle niteliğinin belirlenmesi, bu ödemenin işçilik alacakları kapsamında yapılan bir ödeme olduğunun anlaşılması halinde hangi döneme karşılık yapıldığının açık ve net şekilde belirlenip bu kapsamda bu ödemenin yapıldığı aya veya akit sona ermişse yapılan ödemenin yalnızca hizmetin gerçekleştiği son ayın prime esas kazancına dahil edilebileceği de dikkate alınmak suretiyle toplanan kanıtlardan elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerektiği-
Uyuşmazlık ve Hukuki NitelendirmeUyuşmazlık, davacının hizmet süresi ve ücret miktarına ilişkin Mahkeme tespitinin, hüküm altına alınan fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının miktarının, hüküm altına alınan alacakların cinsinin, Mahkemece yapılan indirim oranının dosya kapsamına uygun olup olmadığı hususlarına ilişkindir...
İşverenin, her hâlükarda işçinin geçersiz fesih tarihindeki ücretine (asgari ücret oranında) zam yapma zorunluluğu olmadığı- İşçinin prime hak kazanması için işyerinde prim ödemesini gerektiren dönemin sonuna kadar çalışmış olması gerekmezken, işyerinde çalışılan süreyle sınırlı olmak üzere işçinin prim talep hakkı olduğu- Davalı banka tarafından emsal gösterilen çalışanlara ilişkin bordroların sunulmuş olup olmadığı araştırılarak emsal nitelikteki işçilere ödenen performans prim miktarlarının tespit edilmesi gerektiği ve davacıya prim ödemesi yapılmayan dönemler için, davacının fiili çalışma süresi dikkate alınarak, usulüne göre hak kazandığı performans primi alacağı belirlenmesi gerektiği-