Davalıların, tapularının iptali istenilen taşınmazlarını, davacı kooperatiften değil, üyelikten istifa eden üyeler adına yapılan tahsis sonrasındaki ferdileşme sonucu oluşan tapu kaydına dayalı olarak ve istifa tarihlerinden sonra tapuda devraldıkları sabit olup, öncesinde taşınmazların malikinin kooperatif olduğunu bildikleri ya da bilmeleri gerektiğinden, TMK'nın 1023 ve 1024. maddelerinde düzenlenen tapuya güven ilkesinden yararlanamayacakları, ve iyiniyetle taşınmazlarını iktisap ettiklerinden söz edilemeyeceği-  Diğer davalı ise, davaya konu taşınmazının kooperatifçe ''tahsis'' nedeniyle adına tescil edildiği, adı geçen davalının, davacı kooperatifin üyesi iken sonra yönetim kurulu kararıyla üyelikten ihraç edildiği anlaşılmış olup, ihraç edilme ile davalının tahsis nedeni olan üyelik sona erdiğinden tahsis edilen taşınmazını ve tapusunu davacı kooperatife iade ile yükümlü olduğu- Mahkemece, davaya konu bağımsız bölümün ilk tesis tarihinden itibaren tedavüllü tapu kayıtları ve dayanakları getirtilerek, davalıya devredenin kooperatif üyesi olup olmadığı araştırılarak, bu taşınmazın tapusunun bir önceki maliktarafından kooperatif üyeliğinden istifasından sonra (şayet üye ise üye) devri yapılmış ise bu kişiden satın alan bu davalının da TMK'nın 1023 ve 1024. maddelerindeki tapuya güven ve iyiniyetle iktisap ilkelerinden faydalanamayacağının kabulü ile davanın şimdiki gibi kabulüne; kooperatif üyesinin istifasından sonra taşınmazıın tapusu (şayet üye değilse, üye olmayan) tapuda devredilmiş ise bu kişinin da davalıya devrettiği anlaşıldığından, tapuya güven ilkesine göre taşınmazı devralan davalının iktisabının korunması gerektiğinin kabülü ile adı geçen davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalının muvazaalı işlemin tarafı olduğu ve diğer davalı davaya konu taşınmazı devralan davalının iyiniyetli olduğunun söylenemeyeceği ve TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan da yararlanamayacağı ve miras bırakan tarafından davalılara yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kabulü gerektiği-
Mirasbırakanın davalı oğluna yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, diğer davalının da murisin torununın kızı olması sebebi ile bu durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, iyiniyetli kabul edilemeyeceği ve TMK'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Yapılan temlik işlemine dayanan tarafın (davacının), temlik işleminin varlığını temlik işleminde bulunan kişiye (yükleniciye), yapılan temlik sebebiyle de şahsi hak kazandığını borçluya (arsa sahibine) karşı kanıtlaması gerekeceği, bu gibi davalarda yükleniciyle arsa sahipleri arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğundan, taraf teşkili tam olarak sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmemesi gerekeceği-
Türk Medeni Kanunu'nun 1020. maddesinde öngörülen sicilin aleniyeti ve buna dayalı olarak sicile güven ilkesinden istifade ile taşınmazı elde eden kişinin iyi niyetli olması halinde ediniminin korunması gerekeceği-
Yolsuz tescile ilişkin tapu iptali ve tecil istemli davaların zamanaşımı ve hak düşürücü süreye tabi olmadığı- Taşınmazların keşfen belirlenen değer üzerinden eksik harç tamamlanmış olduğundan, bu değer gözetilerek avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, mahkemece, tarafların murisi ile önceki kayıt malikinin aynı kişi olduğu yönünde yeterli ve hüküm kurmaya elverişli bir araştırma yapılmadan, tapudaki işlemlerin yolsuz tescil niteliğinde olduğu gözardı edilerek tanık anlatımlarına değer verilmek suretiyle sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
Muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Davalının murisin torunu olduğu ve çekişmeli parsellerin muris tarafından muvazaalı devredildiğini bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu-
Zorunlu dava arkadaşlığının varlığı durumunda, hem yüklenicinin hem de arsa sahiplerinin aynı davada taraf olmaları gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın tapu kaydına işlenen haciz şerhinin alacaklılarına ve ipotek lehtarına karşı da dava açılarak ve dava açıldığı takdirde açılan davalar bu dava ile birleştirilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-