Gayrimenkulün haczi ile tasarruf hakkının kısıtlanacağı, tasarruf yetkisi kısıtlamalarının şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı da ileri sürülebileceği-
Haczin, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara bir bakıma takibi yapan icra müdürlüğünün el koyması işlemi olduğu- Haciz şerhinin terkini-
Davanın açıldığı tarihte taşınmazın tapu kaydına "davalıdır" şerhi konulmuş olup, ikinci el konumundaki son kayıt malikinin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı; TMK. mad. 1023' ün koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Haczin tapuya işlenmesinin, "kurucu" bir unsur değil "bildirici" nitelik taşıdığı- Haciz tarihinin, "haczin tapuya şerh verildiği tarih" değil, "haciz kararının verildiği tarih" olarak kabulü ile satış istemenin yasal sürede yapılıp yapılmadığının bu tarihe göre belirlenmesi gerektiği-
İhtiyati haczin, taşınmazın 3. kişilere devir ve temlikini engellemeyeceği, taşınmazların tasarruf hakkının, haciz ile üzerlerine derc edilen miktar kadar TMK'nun 1010. maddesi anlamında tahdide uğrayacağı- Taşınmazları hacizle yükümlü olarak iyi niyetle satın alan şikayetçi üçüncü kişinin, tapu kayıtlarında belirli olan ve kesinleşen haciz miktarları üzerinden sorumlu olduğunun kabulü gerektiği- Alacaklının icra takibinde talep ettiği miktar, tapu kayıtlarına şerh edilmediği veya ek, tamamlayıcı bir haciz yapılmadığı sürece, bu hususun iyi niyetli üçüncü kişi aleyhine bir sonuç doğurmayacağı-
Gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulacağı ve tasarruf yetkisinin TMK mad. 1010 anlamında kısıtlanacağı, bu tür kişisel hakların tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğuracağından taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale geleceği- Haciz şerhinin usulsüz konulduğunun saptanması veya lehtarın talebi üzerine kaldırılması mümkün olduğu gibi TMK mad. 1010 uyarınca borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi ya da herhangi bir sebeple sona ermesi halinde de taşınmaz kaydının terkininin mümkün olduğu-
İcra İflas Kanunu'nun 91. maddesi hükmü gereğince gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulacağı ve tasarruf yetkisinin Türk Medeni Kanunu'nun 1010. maddesi anlamında kısıtlanmış olacağı, bu tür kişisel hakların tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale geleceği-
İİK. mad. 91 gereğince, gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında kurulan ilişki TMK mad. 1010 uyarınca tapu kütüğüne şerh verilmekle de, sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı ileri sürülebilir hale geleceği- Dava konusu edilen hacizlerin 17.12.2007 tarihinde tapu kaydına işlenmiş olup iki yıllık yasal süresi içinde herhangi bir satış talebi bulunmadığından İİK. mad. 106 -110 gereğince 17.12.2009 tarihinde düşmüş olduğu, davacı maliklerin icra müdürlüğüne verdikleri yazılı beyanları ile haciz şerhinin terkinini talep ettikleri ve hacizler düşmüş olduğundan talep üzerine icra müdürlüğünün hacizleri kaldırdığı, dolayısıyla davacıların yasa gereği düşmüş bulunan haciz şerhlerinin terkini için dava açmakta hukuki yararlarının olmadığı anlaşıldığından, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılması gerektiği-
Taşınmaz mülkiyeti ile ilgili uyuşmazlıkları çözümlemekle görevli mahkemenin adli yargı mahkemeleri olduğu- Davacının; taşınmazın haciz konulan hissesini edinmesinden sonra ve tescil aşamasında, dava konusu taşımazın önceki hissedarlarından birine ait vergi borcu nedeniyle hissesine konulan haczin kaldırılmasına ilişkin talebinin de taşınmaz mülkiyetine ilişkin olmasından sebep adli yargı mahkemelerinin görevine girdiği- Alacaklının vergi dairesi, borçlunun ise taşınmazın önceki hissedarlarından biri olması sebebiyle; davacının olayda üçüncü kişi olduğunun ve davayı da malik sıfatına dayanarak açtığının kabulü gerektiği-
Taşınmazın usulüne uygun olarak haczedildiğinin kabullü için icra müdürlüğünce "haciz kararı" verilmesi yeterli olup, haczin geçerliliği ve tamamlanmış sayılması için ayrıca tapu siciline şerh verilmesinin zorunlu olmadığı, tapuya haciz hususunun işlenmesinin "haczin kurucu unsuru" olmayıp, "bildirici" nitelik taşıdığı; bu nedenle süresinde satış istenip istenmediği dolayısıyla satış tarihinde geçerli bir haciz bulunup bulunmadığı hususunun"haczin tapuya şerh verildiği tarih"e göre değil "haciz kararının verildiği tarih"e göre saptanması gerekeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • kayıt gösteriliyor