Dava konusu taşınmazın davalı şirketin işyeri olduğu, bu hali ile yapılan işlemin işyeri devri niteliğinde olup İİK’nun 280.maddesindeki gerekli ilan ve bildirimlerin yapıldığı iddia ve ispat edilmediği gibi satışın ertesi günü borçluya kiraya verilmesi dairemiz ve giderek Yargıtay kararlarıyla süreklilik kazanmış görüşüne göre yaşam deneyimlerine uygun olmadığı, böyle bir işlem içerisinde olan davalı üçüncü kişinin diğer 2 taşınmaz ile ilgili olarak da borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve bilmesi gereken şahıslardan olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davalının borçlu şirket ile aynı işkolunda faaliyette bulunan şirketin ortağı olduğu, anılan bu şirketin yöneticisinin borçlulardan birinin kız kardeşinin eşi olduğu; üçüncü kişinin, bu kişinin yeğeni olduğu ve borçlu şirket ile aynı adreste faaliyette bulunduğundan İİK. mad. 280.maddesi gereğince borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi gereken şahıslardan olduğu- Dava dayanağı icra takip dosyasından İİK’nun 105.madde niteliğinde anılan borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi aciz belgesi de sunulmamış olduğundan tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davanın takip konusu kredi sözleşmesinde öngörülen yetkili mahkemede açılmış olduğu, takip konusu alacağın 2006 tarihli kredi sözleşmelerinden doğmuş olması nedeniyle iptali istenen tasarrufların borcun doğumundan sonra yapılmış olduğu, 2011 tarihli kat’i aciz belgesinin sunulmuş olduğu, borçlu tarafından davalıya satışı yapılan taşınmazlar yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı, davalının tapu dışı ödemeyi banka dekontu ile ispatlamış olduğu, davacı tarafından davalının kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, dava konusu 2007 tarihli tasarruflar yönünden ise davalı şirketin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle anılan tasarrufların İİK’nun 280 maddesi gereğince iptale tabi olduğu- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücreti takip konusu alacak miktarı ile (kat'i aciz belgesi düzenlenmiş ise kat'i aciz belgesindeki miktar) ile iptali istenen tasarrufun; tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekeceği-
Dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedelleri (ipotekle birlikte) ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmasına rağmen, İİK. mad. 278/2 uyarınca iki yıllık süre geçmiş olmasından dolayı dava konusu tasarrufların İİK’nun 278/3-2 madde gereğince iptalinin söz konusu olmadığı- Davalı borçlu "1993 yılından beri ekonomik sıkıntı içinde olduğunu, 2001 yılında daha da fazla ekonomik sıkıntıya düştüklerini, 1993 yılından beri 1.800 dönüm arazi sattıklarını" belirtirken, davalı 3.kişiler "2001 yılında da borçlu şirketten iki taşınmaz aldıklarını, borçludan aldıkları taşınmazları yine borçlu şirkete kiraladıklarını, kira bedeline ilişkin rehin sözleşmeleri yaptıklarını" belirterek bu yöndeki kira ve rehin sözleşmelerini delil olarak sunduklarından, dava konusu taşınmazlar üzerinde davacı şirketin ticari faaliyetinin konusuna uygun olarak yem fabrikası, konut, bekçi kulübesi, tavuk kümesleri, ofis, yem depoları ve atölye olduğu anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/3 gereğince "ticari işletme devri" niteliğinde olduğu, davalı 3.kişilerin borçlunun durumunu ve amacını 2001 yılından beri bildikleri, dolayısıyla dava konusu tasarrufların İİK. mad. 280/1 madde gereğince de iptale tabi olduğu- Aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalılar yararına tek vekelat ücreti takdiri gerekirken ayrı ayrı vekalet ücreti takdirinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, ivazlar arasında fahiş fark bulunduğu, davalının eşinin borçlularınn kızkardeşleri olduğu gibi aynı işkolunda faaliyette bulundukları İİK’nun 278/2 ve 280.maddelerine göre tasarrufun iptali gerektiği, diğer davalının da borçlular ile aynı iş kolunda faaliyette bulunduğundan borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın seramik fabrikası kurmak üzere davalılardan ... Seramik Ltd.Şti.ne tahsis edildiği ve bu şirket tarafından fabrikanın 2008 yılı Mart-Nisan aylarında üretime başlandığı, ancak işletmesel sebeplerle meydana gelen ekonomik zorluklar yaşandığı, borçları sebebiyle elektrik, su ve doğalgazın kesilmesinden sonra faaliyetine devam edemeyerek 2008 yılı K. ayında faaliyetine son verildiği, bunun sonucu olarak yıl sonuna kadar personelin iş sözleşmelerinin aynı şirket tarafından feshedildiği, işyerinin kurulu olduğu taşınmazın ... Seramik Ltd.Şti ne devredildiği, yaklaşık 3 yıl sonra bedelsiz olarak iade edildiği, bu tarihten sonra arsa olan cinsinin "seramik fabrikası" olarak değiştirildiği, taşınmazın 2010'da ... Ltd.Şti. ne satış suretiyle devredildiğini, taşınmaz üzerindeki taşınmazların da ... Ltd.Şti. tarafından işlendiğinin bildirildiği, 2008'de kapanmasından ve işçilerin iş akitlerinin sona ermesinden sonra işyerinin 1,5 yıl kadar kapalı kaldığı, işyeri kapatılmadan ve işçilerin iş akitleri feshedilmeden ya da en azından iş sözleşmesinin feshi anına kadar işyerinin davalılardan ... Ltd.Şti. ye devredildiğine dair yapılmış bir hukuk işlemine ilişkin belge veya delilin bulunmadığı, işyerinin kapatılmasından ve işçilerin iş akitlerinin feshedilmesinden uzunca bir süre sonra işyerini devralmayı düşünen bir şirket tarafından eski borçların ödenmesi veya haczedilenlerin hacizden kurtarılması, fabrikanın kurulu bulunduğu arsanın devralınması gibi işlemlerin yasanın öngördüğü koşullarda birlikte sorumluluğu gerektiren işyeri devrine ilişkin hukuki işlemler olarak nitelendirilemeyeceği, iş sözleşmesi mevcut iken davalı iki şirket arasında yapılmış bir işyeri devri söz konusu olmadığı gerekçesiyle (genel anlamda da her iki şirket arasında organik bağ bulunmadığı da gözetildiğinde) tasarrufun iptaline dair davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Dava konusu taşınmazları satın aldıkları tarihte üzerinde haciz şerhi halen mevcut olan davalıların iyiniyetinden ve borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olmadıklarından söz edilemeyeceği- Kaldırılmış bir haczin ihyası mümkün olmadığından, icra müdürlüğünce kaldırılan haczin, alacaklının şikayeti üzerine yeniden konulması halinde, yeniden konulan haczin, kaldırılan önceki haczin devamı olmayıp yeni bir haciz olduğu ve  bu süreçte yani taşınmaz üzerinde haciz şerhi olmadığı dönemde taşınmaz davalıya satılmış ve aynı tarihte ipotek tesis edilmiş olduğundan, taşınmazı satın alan ve ipotek koyan davalılar hakkındaki davanın kabul edilebilmesi için kötü niyetli olduklarının kanıtlanması gerektiği; anılan davalıların kötü niyetli olduğu yani borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu davacı alacaklı tarafından kanıtlanamadığından, bu davalılar yönünden davanın reddi gerektiği- İİK. mad. 283 uyarınca, davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak mahkemece davalı üçüncü kişinin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri nisbetinde, diğer davalının ise ipotek bedeli oranında (takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere) tazminat ödemesine hükmedilmesi gerektiği-  Davalı 4. kişi yönünden dava esastan red edildiğine göre, anılan şahıs yararına  taşınmazı satın aldığı tarihindeki gerçek değeri üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Taşınmazı devralan davalının, davalı borçlunun oğlundan alacaklı olan dava dışı bir kişinin yakın arkadaşı olduğu, bu hususun cevap dilekçesinde açık ve ayrıntılı olarak açıklandığı, ipotek taksitlerinin borçlu tarafından, bir kısmının ise dava dışı bu kişi tarafından bankaya ödendiği, davalı borçlunun oğlundan alacaklı olan dava dışı bu kişinin ipotek taksitlerini ödemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı- Dava konusu taşınmazın evdeki eşyalarla birlikte davalı borçluya diğer davalı tarafından kiraya verildiği ve kira bedelinin ödendiğinin geçerli belgelerle (makbuz vs.) ispat edilemediği, kira sözleşmesinin de taraflar arasında her zaman düzenlenmesinin mümkün bulunduğu ve davalı tanığının beyanları karşısında davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun alacaklıdan mal kaçırma ya da alacaklıyı zarar kastını bildiği veya bilebilecek durumda olduğu (İİK. mad. 280)- Dava konusu taşınmazın gerçek değeri belirlenirken satış tarihinin esas alınması yerine bilirkişi tarafından keşif tarihi itibariyle belirleme yapılmasının hatalı olduğu- Dava konusu taşınmazın 4. bir kişiye devredilmesi halinde, mahkemece davacı vekiline İİK 282. madde ve 283/2. madde gereğince seçimlik hakkının hatırlatılması, 4. kişinin davaya dahil edilmesi halinde ise, 4. kişiye dava dilekçesinin tebliği, 4. kişinin bildireceği delillerin toplanması ve bu tasarrufun iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi; 4.kişinin davaya dahil edilmemesi veya kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması halinde, İİK. mad. 283/II uyarınca davanın bedele dönüşeceği gözönüne alınarak dava konusu tasarrufun 3. kişinin elden çıkardığı tarihdeki gerçek değerinin belirlenmesi için taşınmaz başında keşif yapılarak uzman bilirkişilerden (inşaat mühendisi, tapu fen elemanı, emlakçı bilirkişi) alınacak rapor sonucuna göre, bedel fazla çıkarsa ipotek hariç borçlu dışındaki kişinin ödemesi de değerlendirilerek davalının davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak nakden tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
Takip konusu alacağının haksız fiilden doğmasına, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olmasına, haciz tutanağının İİK’nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde bulunmasına,dava konusu taşınmazın satışa konu yapılmış olması nedeniyle davalıların meskeniyet iddiasının dinlenemeyeceğine, davalı 3 ve 4.kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK'nun 280/1 madde gereğince iptale tabi bulunduğu- Somut olayda davacıya takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesi gerekirken ilaveten taşınmazın önceki malik adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu araç davalı borçlu şirket tarafından üçüncü kişiye, onu tarafından da dördüncü kişiye satılmış, üçüncü kişinin borçlu ile aynı iş hanında faaliyette bulunduğunu, diğer davalı dördüncü kişinin de hem iş yeri hem de oturduğu yer olarak borçluların komşuları olduğunu iddia edildiğinden, belirtilen firma kayıtlarının getirtilerek borçlu ile aynı faaliyet alanında iş yapıp yapmadığı, borçlular ile aynı iş hanında faaliyette bulunup bulunmadığı ve dördüncü kişinin’de borçluların komşusu olup olmadığı araştırılarak İİK. mad. 280 kapsamında borçluların mali durumları ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-