Başkaca delillerle desteklenmedikçe, yalnızca daha önceden kaza geçirmiş bir aracın satın alınmış olmasının tasarrufun iptalini gerektirmeyeceği, davacının delil dilekçesinde yer alan nüfus kayıtlarının, davalıların üst soylarına ilişkin bölümlerinin de getirtilerek incelenmesi, varsa davalılara ait ticari işletmeler arasındaki ilişkilerin araştırılması, borçlunun mal kaçırma kastının diğer davalı tarafından bilinip bilinmediği ya da bilenebilecek durumda olup olmadığının üzerinde durulması, ayrıca devredilen aracın davalı borçlu açısından ticari işletme niteliğinde olup olmadığı üzerinde durulması ve İİK. mad. 280/son kapsamında bir satış olup olmadığının belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Takip konusu borcun 2004-2010 yılları arasındaki döneme ait olması halinde mahkemece davacı alacaklıya 2004 Ocak ayında tasarruf tarihi olan 09.08.2007 tarihine kadar olan vergi borcu ve fer'ileri konusunda bunlarla sınırlı olarak haciz ve satış yetkisi tanınması gerekeceği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Davalı borçlu ile oğlu arasındaki taşınmaz devirlerine ilişkin tasarrufların İİK. mad. 278 gereğince bağışlama hük­münde olup iptale tabi olduğu- Davalı borçlu tarafından dava konusu araç davalıya satılmış olmasına rağmen aracın halen borçlu tarafından kullanıldığının tanık beyanları ile belirlenmesi karşısında satışın mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiy­le davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- İİK. mad. 283/1 gereğince, dava sabit olduğu takdirde alacaklının dava konu­su mal üzerinde cebri icra yoluyla alacağını alma yetkisi elde edeceği- Tasarrufa konu mal taşınmaz olduğu takdirde ise, davalı alıcının üzerindeki tapu kaydının iptaline gerek olmadan, alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere, o taşınmazın haciz ve satışını alacaklı isteyebileceği, bu sebeple mahkemece takip konusu alacak ve fer'ileri toplamı ile sınırlı olmak üzere tasarrufun iptali ile yetinilmesi gerekirken tapu kaydının ve araç kaydının davalı borçlu adına kayıt ve tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
İİK.'nun 280/I maddesi uyarınca tasarrufun iptaline karar verilmesi için, borçlu-davalının değil, borçlu ile tasarrufta bulunan üçüncü kişinin (diğer bir anlatımla; borçludan satın alan kişinin) borçlunun ızrar kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun kanıtlanmasının gerekeceği-
Mahkemece, taşınmazın tasarrufa konu olan bölümü hakkında gerçek değer tespiti yaptırılması ve davalı üçüncü kişinin, borçlu davalının alacaklılardan mal kaçırma kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının somut verilere dayalı olarak -aynı sitede oturduklarına ilişkin belge ve oturan sayısı itibariyle büyük bir nüfusu barındıran sitede birbirlerini ne şekilde tanıdıklarına ilişkinde bilgiler birlikte değerlendirilerek- tartışıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekeceği-
Davanın 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkin olduğu- 6183 sayılı yasanın 30. maddesi borçlunun malı bulunmadığı veya borca yetmediği takdirde amme alacağının bir kıs¬mının veya tamamının tahsiline imkân bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından ya¬pılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kim-selerle yapılan bütün muamelelerin tarihleri ne olursa olsun hükümsüz olduğunu ön¬gördüğü, bu durumda mahkemece dava konusu taşınmazın 1/3 payının 09.05.2001 tarihinde yapılan satışına ilişkin olarak davalılardan C. Ö. ile borçlu A.vahap'ın aynı ilçe nüfusuna kayıtlı olmaları, davalı A. ile borçlunun kardeş olması nedeniyle borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadıklarının tartışılması, olayda 6183 sayılı yasanın 30. maddesinin uygulama yeri olup olmadığının irdelenmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
6183 sayılı Kanun mad. 30/I gereğince, malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebileceği- Davalıların ilişkilerinin ne düzeyde olduğunun belirlenmesi, davalı borçluya ait taşınmazların inançlı işlem yolu ile dava dışı kimse adına kayıtlı olup olmadığının belirlenmesi açısından, davalı üçüncü kişi ile dava dışı kişinin sanık olarak yargılandığı dava ile aynı kişilerin davalı oldukları bir diğer iptal davasına ilişin dosyaların celp edilerek incelenmesi ve davalı üçüncü kişinin eşinin davalı borçlunun vekili olarak görev yapıp yapmadığının araştırılması gerekeceği-
Davalıların ortağı oldukları şirket ile davalı borçlu şirket aynı işkolunda faaliyet gösterip fabrikaları da aynı sanayi bölgesinde bulunduğundan, taşınmazların, borçlu şirketten davalı üçüncü kişiye satışı, üçüncü kişiden de dördüncü kişilere satışı arasında ise sadece bir haftalık süre olduğundan, taşınmazların, tapu kaydında da muvazaaya dayalı olduğu anlaşılan, taşınmazların gerçek değerinin çok üzerinde miktarlı ipotekler bulunduğundan ve tanık ifadesine göre taşınmazların doğrudan borçlu şirketten alınmadığı, arada bir kişinin olduğu hususu dördüncü kişilerce ifade edilmiş olduğundan, davalı dördüncü kişilerin de borçlunun, alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu kabul edilerek, bu davalılar açısından da davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
İşyerini devir alan şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da ızrar kastı ile hareket ettiği kabul olunacağından, mahkemece tasarrufa konu satışların, ticari işletme devri niteliğinde olup olmadığının tartışılarak, satılan emtianın ticari işletmenin tamamını veya mühim bir kısmını teşkil edip etmediğinin araştırılması, bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak borçlu davalının ticari kapasitesinin belirlenmesi, yapılan satışların borçlunun ticaret hacmine göre normal olup olmadığının saptanması, bunun yanında üçüncü kişi konumunda olan davalının da ticari kapasitesinin araştırılıp, büyük miktarda mal alımının olağan olup olmadığının belirlenmesi, olayda İİK.nun 280/son maddesinin uygulama yeri olup olmadığının irdelenmesi, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için davacının borçluda gerçek bir alacağının bulunması gerektiği- "Vadeli çek verildiği ve borcun daha önce doğduğu" iddia edildiğinden, borcun gerçek doğum tarihinin araştırılması gerektiği, davacı ve davalı borçlu arasındaki ticari ilişki konusunda ihtilaf bulunmadığından davacı tarafından sunulan tahsilat makbuzları ve fatura göz önüne alınarak davacı ve davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılarak takip konusu borcun gerçek doğum tarihinin tespiti, borcun gerçek doğum tarihinin tasarruftan sonra olması halinde davanın ön şart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Borçlunun mal beyanında bildirdiği mallar üzerindeki mevcut haciz ve rehinler, davacının haciz sırası göz önüne alındığında mevcut malvarlığının borçlarını karşılamaya yetmeyeceği, borçlunun eski ve yeni adreslerinde yapılan haciz tutanaklarından borçlunun haciz adresinin kapalı olmasına rağmen "içerisinin boş olduğunun tesbit edildiği" anlaşıldığından, anılan haciz tutanaklarının İİK.nun 105. maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği- Davalı borçlunun ortağı ve yetkilisi olan üçüncü kişinin, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğundan İİK 280/1-2 madde gereğince davaya konu tasarrufun iptale tabi olduğu-