Davalı-davacı kocanın güven sarsıcı davranışlarda bulunup, eşine şiddet uyguladığı, davacı-karşı davalı kadının da eşine ve annesine hakaret ettiği anlaşıldığından kocanın davası yönünden TMK.mad.166/2 koşulları oluştuğundan boşanma davasının kabulü gerektiği-
Boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra davacı kocanın birlikte yaşamak için konsolosluk aracılığıyla belge gönderdiği, bu konuda girişimde bulundukları, kocanın Türkiye’ye geldiği yılın yaz aylarında aynı evde birlikte yaşadıkları anlaşılmış olup, ortak hayatın yeniden kurulmamış olması koşulu gerçekleşmediğinden; boşanma isteğinin reddedilmesi gerektiği- 
Karar tarihinde yürürlükte olan HUMK. gereğince; davalar ayrı mahkemelerde açılmış ise, bağlantı nedeniyle birleştirme talebinin, ikinci davanın açıldığı mahkeme önünde ilk itiraz olarak ileri sürülebileceği- 
Boşanmanın eki olan maddi ve manevi tazminat (TMKm.174/1-2) taleplerinin takdirinde, kocanın eşinin kusuru yönünden tanık deliline dayandığı ve dinletmek istediği halde; kocaya tanıklarını dinletme imkanı tanınmadan eksik incelemeyle kadın lehine karar verilmesinin, hukuki dinlenilme hakkı kapsamındaki savunma hakkının kısıtlanmasını doğuran önemli bir usul hatası olduğu, (HMK. 27) -
Reddedilen önceki dava tarihinden sonra tarafların bir araya gelmedikleri ve yeni bir olay gerçekleşmediği, davalı kocanın bir sebep yokken müşterek konutu terk ettiği, birlik görevlerini yerine getirmediği, kocanın tamamen kusurlu olup, kadına atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı halde mahkemenin kadını ağır kusurlu kabul etmesi ve buna bağlı olarak maddi tazminat isteğini reddetmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı-karşı davalı kocanın, eşini ailesi ile birlikte yaşamaya zorladığı, birlik görevlerini yapmadığı, eşinin ailesine “ben bu maaşla ev bakamam, alın kızınızı götürün, ben bekar hayatı yaşamak istiyorum” dediği, buna karşılık davalı-karşı davacı kadının da eşine ağır sözlerle hakaret ettiği, böylece her iki tarafın kusurlu davranışlarıyla evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı-
Davalının davacıya hakaret ettiği, birlik görevlerini yerine getirmediği, bu halde ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Kocanın eşine hakaret ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı, kadının da güven sarsıcı davranışlar içine girdiği ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu; taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu; davalının, ticari işlerinin bozulmuş olmasının, evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülük ve sorumluluktan kaçınmasına imkan veren bir durum olarak görülemeyeceği; davalı-davacı kadın da dava açmakta haklı olduğu; bu şartlar altında eşleri birlikte yasamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre kadının davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerektiği- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen almak zorunda olduğundan; tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı-davacı kadın ile yanında bulunan müşterek çocuk yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği- 
Kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiğinden, davacı-davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının çok olduğu-
Davalının harcı ve kaydı olmayan temyiz dilekçesinin incelenmesine yer olmadığı- Kocanın davacı eşine şiddet uyguladığı, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilmesi gerektiği- TMK.185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere kadın ve müşterek çocuk yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-