Mahkemece kararının gerekçesinde olayın oluş şekli anlatılarak sigortalı araç sürücüsünün kavşaklarda geçiş önceliğine ilişkin kuralı ihlal ederek %80 oranında davacının ise kavşağa giren aracı dikkate almayarak yoluna devam etmek suretiyle %20 oranında kusurlu olduklarının kabul edildiği belirtildiği halde davalı sürücünün %100 kusurlu kabul edildiği, kusur indirimi yapılmayan hesap raporundaki miktar üzerinden hükmün kurulduğu, bu durumun HMK'nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Mahkemece faiz yönünden verilen kararın infaza elverişli olmadığı, hüküm fıkrasında dönem sonları açıkça miktarlar ve faiz başlangıç tarihleri gösterilerek karar verilmesi gerekeceği-
Kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği davalı borçlunun talimatı ile eşi adına tescil edilen belirtilen taşınmazın borçlu tarafından eşine devredilmiş sayılacağı- Taşınmazın kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği borçlu yerine doğrudan kızı  adına tescil edilip edilmediği araştırılarak, böyle bir durumun varlığı halinde davalı kızının bir kısım hissesini dava dışı bir başkasına sattığı da dikkate alınarak davanın İİK. mad. 283 gereği bedele dönüşüp dönüşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği- Hükmün infazda zorluk oluşturmadan, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gerektiği-
Gerekçede taşınmazın kiraya verilerek kullanıldığının sabit olduğunun belirtildiği ancak davanın kabulüne karar verildiği, davacının bu açıklamaya rağmen neden borçlu olduğunun da belirtilmediği, bu şekilde, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki meydana getirildiği, bahsi geçen karar, açıklanan bu nedenle Yargıtay denetimine, usul ve yasaya uygun olmadığından hükmün bozulması gerektiği-
Mahkemece verilen hükmün ilk bendinde; "Davacının davasının kabulü ile ........... İcra Müdürlüğü'nün .......... Esas sayılı takibinin ............. havale tarihli bilirkişi raporlarında belirtilen asıl alacak ve faiz miktarları üzerinden devamına" şeklinde hüküm kurulduğu, anılan ilamın hüküm kısmının bu haliyle şüphe ve tereddüte yer vermeyecek biçimde açık ve infaz kabiliyetinin olmadığının anlaşıldığı, mahkemece HMK'nun 297/2. maddesine uygun hüküm kurulması gerekeceği-
Kısa kararda hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanmaması, kanun yolu ve süresinin doğru bir şekilde belirtilmemesi, tarafları yanıltacak şekilde ifadeler kullanılması halinde usulüne uygun ve tam bir tefhimden söz edilemeyeceği ve bu durumda tefhim ile temyiz süresinin başlamayacağı- İİK 261/1 gereğince derdest olan icra takibinin henüz kesinleşmediği aşamada takip konusu borç için alınan ihtiyati haciz kararının infazı için karar tarihinden itibaren on gün içinde derdest takip dosyası üzerinden istenilmesi gerektiği- İhtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi veya hükümsüz kalması icra takibine bağlı olduğundan infazın da o takip dosyası üzerinden yapılması gerektiği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi henüz kesinleşmeden takip sonrası alınan ihtiyati haciz kararının süresinde o dosyadan infazı isteminin icra dairesince kabulü gerektiği-
"Kıdemli İşçiliğe Ö.dirme Ödülü Alacağı" dava konusu yapıldığından ilgili alacak kaleminin esastan değerlendirilmemesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece verilen kısa kararda; “İİK'nin 97.maddesi gereğince dava değerinin %20'si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalı ...........ne ödenmesine,” denildiği halde, gerekçeli kararda tazminata ilişkin hüküm kurulmamış olması nedeniyle kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulduğu-
Mahkemeler verdikleri kararlarla uyuşmazlığı yargısal anlamda sona erdirmeleri sebebiyle, davanın taraflarının mahkemenin ulaştığı sonuca ne şekilde ulaştığını anlayabileceği bir gerekçenin bulunması, bu gerekçenin hükümle neden sonuç ilişkisinin kurulmasını sağlayacak yeterlilikte, açık ve anlaşılabilir niteliğe sahip ve gerekçenin çelişkili olmaması gerektiği-
Davalılar hakkında kurulan ‘davalılardan veraset ilamındaki payları oranında alınarak davacıya verilmesi’ hükmünün gerekçeli kararda A, B, C, D, E maddelerinin ‘davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine’ şeklinde değiştirilmesi şeklinde yapılacak bir usul işlemine cevaz veren yasal düzenlemenin bulunmadığı, mahkemece yapılan tashih işleminin, hükmün değiştirilmesi mahiyetinde olduğu, hakimin dosyadan el çekmesinden sonra, hükümde anılan tarzda bir değişiklik yapma yetkisinin bulunmadığı da dikkate alındığında; yapılan tashih işleminin kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkraları arasında çelişki yarattığı, bu durumun, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiği-