Taraflar ancak gerekçe sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi Yargıtay denetiminin de ancak kararın gerekçe içermesi halinde mümkün olabileceğinden herhangi bir gerekçe gösterilmeden, hükmün oluşturulamayacağı-
Kararının gerekçe bölümü ve hüküm kısmı çelişkili olduğundan, HMK mad. 297 hükmünün ihlal edildiği-
Direnme kararında, davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin farklı olması dikkate alındığında usulüne uygun bir direnme kararı söz konusu olmayıp bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında farklılık bulunduğundan yerel mahkemece usulüne uygun direnme hükmü kurulması gerekeceği-
Temyize konu yerel mahkeme ilamının hüküm kısmında, "icra müdürlüğünce önce alacaklı yandan tarafların murisine ait veraset ilamını dosyaya sunması temin edilerek, veraset ilamındaki paylar oranında borçluların sorumluluğunun belirlenip, şikayetçi davacılardan fazla tahsilat yapıldığının tespit edilmesi halinde İİK’nun 361 madde hükümlerine göre işlem yapılmasına..." şeklinde hüküm kurulduğu görülmekte olup, anılan ilamın hüküm kısmı bu haliyle tereddüt doğurduğundan infaz kabiliyetinin bulunmadığının anlaşıldığı, zira, ilâmda, icra müdürlüğünce yapılmasına hükmedilen bu tespitin mahkemece yapılarak, borçlulara iade edilmesi gereken meblağın olup olmadığının, varsa ne kadar olduğunun belirlenmesinin gerektiği, tespit ve hesap için icra müdürlüğünün görevlendirilmesi, anılan ilamın infazında tereddüt yaratacağından, HMK'nun 297/2. maddesine uygun olarak tesis edilmiş bir hükmün varlığından sözedilemeyeceği-
Mahkemece, HMK'nun 297. maddesi gereğince, borçlunun asıl alacağa işletilen %13,75 oranındaki faiz oranının fahiş olduğu, yasal faiz oranının uygulanması gerektiğine yönelik talebi de incelenerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
Borçlu diğer itirazlarının yanı sıra, ........ İcra Dairelerinin yetkili olduğunu ileri sürerek icra dairesinin yetkisine de itirazda bulunduğu, mahkemece yetki itirazının kabulüne karar verildiği ancak yetkili icra müdürlüğünün hüküm kısmında belirtilmediği görüldüğünden, verilen kararın HMK.'nun 297. maddesine uygun bir karar olmadığı-
Davacının icra takibinde kötüniyetli olduğuna dair dosya içerisinde herhangi bir delil bulunmamasına rağmen davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilemeyeceği- Mahkeme gerekçesinde davalı ile ilgili delillerin tartışılmadığı, bu davalı hakkındaki davanın ret sebeplerini gerekçeli kararının belirtmediği, bu nedenle davalı hakkındaki delillerin değerlendirilip, tartışılarak gerekçeli kararın verilmesi gerektiği-
Yerel Mahkeme kararında, davalı-davacı kadının kusuru belirtilmeksizin, erkeğin ağır kusurlu olduğundan bahisle her iki boşanma davasının da kabulüne karar verilmiş ise de, erkeğin kabul edilen boşanma davası yönünden kadının kusuruna ilişkin olarak somut bir gerekçe gösterilmeyerek verilen kararın yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece, HMK'nun 297/2. maddesi gözetilmek suretiyle borçlunun dilekçesinde ileri sürdüğü diğer itirazları da incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan konularda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın ve olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; kadının eski erkek arkadaşı ile telefonda görüşmek suretiyle güven sarsıcı davranışta bulunduğunun, erkeğin eşinin telefon iletişim kayıtlarını istemeden önce aile arasında yapılan konuşma sonrası eşine inanarak evliliği devam ettirme iradesi göstermiş ise de daha sonra görüşme sıklığını öğrendiğinin ve kadının evi terketmesiyle fiili ayrılığın gerçekleştiğinin, bu hale göre erkeğin eşinin güven sarsıcı eylemlerini affetmiş sayılamayacağının anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında davacı-karşı davalı erkeğin dava açmakta haklı olduğu- Dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamayacağı, gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekeceği-