Mahkemece, hem kısa kararda hem de gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, "Açılan davanın kabulüne, davacının davalı yanında 20.04.1986 ile 31.08.2002 tarihleri arasında 1611 çalışmış olduğunun tespitine prime esas günlük kazanç yönünden ise 15.07.2015 tarihli bilirkişi raporunun kararın eki sayılması” denilmek suretiyle, usul ve yasaya uygun şekilde kısa karar oluşturulmaksızın gerekçeli karar yazıldığının anlaşıldığı, böyle bir hükmün infazı sırasında bir faydası olmayacağı gibi tam aksine tereddüt oluşturacağı ve ortada hukuki varlık kazanmış bir kararın mevcut olmadığı, kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerden olan HMK.'da yer alan yasal düzenlemelere aykırı olarak davanın yürütülüp sonuçlandırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece tefhim edilen kısa kararda, yargılamanın devamı esnasında davacının işe iadesi ile tekrar başlatılması sebebi ile işe iade talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği halde sonradan yazılan gerekçeli kararın hüküm fıkrasında davacının işe iadesine hükmedilerek kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi oluşturulduğu anlaşıldığı, kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi sebebiyle kararın bozulması gerekeceği (YİB Büyük Genel Kurulunun 10/04/1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 kararı gereğince kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma sebebi olduğu)-
İtirazın iptali davası-
Gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı, böyle bir durumun bozma nedeni oluşturacağı ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceği-
Site yönetimi aleyhine açılan işçilik alacaklarına ilişkin davada, 634 s. K. mad. 20/a uyarınca, "kat maliklerinin eşit oranda sorumluluğuna" karar verilmesi gerekirken, tüzelkişiliği olmayan ve işveren vekili sıfatında bulunan yönetimin sorumluluğunu doğuracak şekilde ”davalıdan” denilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Mahkemenin "kısa kararı"nda 'davanın reddine, icra inkar tazminatına hükmolunmasına yer olmadığına' denildiği halde, 'gerekçeli karar'da sadece 'davanın reddine' denilmiş, tazminat ile ilgili olarak hükme veya açıklamaya yer verilmemiş olduğu, böylece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olduğundan, bu durumun, HMK m. 298/2'ye aykırılık teşkil ettiği-
Mahkemece davada reddedilen miktar üzerinden davalı yararına % 20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmiş ise de, karar yerinde yasal gerekçelerinin gösterilmediği; ve tartışılmadığı; bu hususun T.C. Anayasası'nın 141 ve HMK'nın 298 maddelerine aykırı olduğu-
Fazla çalışma alacağına ilişkin gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna açıkça aykırı olduğundan kararın bozulması gerekeceği-
Mahkemece, davacının birleşen davadaki dilekçesi "yeni dava dilekçesi" olarak kabul edilmiş ise de, ıslah yapılmış gibi hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu- Kısa ve gerekçeli kararlar arasında çelişki oluştuğundan, yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli karar verilmek üzere hükmün res'en bozulması gerektiği-
Gerekçe hüküm fıkrasında yazılı sonuçlara nasıl varıldığının kuşkuya mahal vermeyecek biçimde açıklanması olup, kararın gerekçesiyle hüküm fıkrasının birbirine sıkı sıkıya bağlı ve uyumlu olması zorunlu olduğu gibi, duruşmada tefhim olunan hüküm neticesine nasıl ulaşıldığını açıklayan ifadelerin gerekçe olarak kabul edilmesinin de mümkün olmadığı-