Davacının, davalının halk otobüsünde şoför olarak çalıştığı anlaşılıyorsa; anılan halk otobüsündeki çalışan sayısı, davalının ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışması bulunup bulunmadığı, hangi usulde vergilendirildiği gibi hususların araştırılması ve yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davalının esnaf kabul edilip edilmeyeceğinin, uyuşmazlığın iş kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin açıklığa kavuşturulması gerektiği-
Gemi Türk Bayrağı taşımıyor ise gemide çalışanlar hakkında D. İş Kanunu uygulanmayacağı ve bu gemide çalışan işçiler hakkında Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanacağı- Yatın, Amerika Birleşik Devletleri bayrağı taşıması halinde genel hükümlere göre genel mahkemelerin görevli olduğu-
Davacının, 1998 yılında davalıların annelerine bakmak üzere işe başladığı ve bu bakımın davalıların annesi vefat edene kadar 2 yıl süresince sürdüğü sabit ise; davacının belirtilen bu iki yıllık süre zarfındaki çalışmasının hasta bakımı olmakla İş Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği- Davacının, davalıların annelerinin vefatı sonrasında iş akdinin fesih tarihi 13.04.2012 tarihine kadar davalılar yanında ev hizmetlerinde çalıştığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmuyorsa, davacının bu dönemki çalışmasının Borçlar Kanunu’na tabi olacağı ve Borçlar Kanunu'nun hizmet akdine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı-
İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, İş Mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerektiği-
Tanık beyanları ve dosya kapsamından işveren vekilinin “izin mizin yok ne halin varsa gör” dediği, fesih iradesi açıklamadığı, bunun üzerine işçinin eşyalarını toplayarak iş yerini terk ettiği, doktora gittikten sonra da işe dönmediğini davalının beyan ve kabul ettiği, davalının iş akdini feshettiği ancak feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığının kanıtlanamadığı durumda, davacı şirketin ihbar tazminatı talebinin kabulü gerektiği-
Davacının kendi beyanı ile kabul ettiği üzere, davalıya ait işyerinde işveren vekili sorumluluğunda proje müdürü olarak çalıştığı anlaşılıyorsa; mahkemece, davacının işveren vekili olarak üst düzey yönetici sıfatıyla yüksek ücretle çalıştığı, çalışma saatlerini kendisi belirleyebilecek konumda olduğu, buna göre ise fazla mesai ücreti talebinde bulunamayacağı gözetilmeksizin alacağa hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacının yaptığı işin tarım işi olup olmadığı ile davalı işyerinde yapılan işin 4857 sayılı Kanun'un 4. maddesinde düzenlenen istisna niteliğinde olup olmadığı, çalışan sayısının elli veya daha az olup olmadığı yönlerinden gerekli araştırma yapılarak sonucuna göre iş mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Mahkemece yapılması gereken : davacının yüksek uzman sınıfına geçirildiği tarihte, intibakının doğru ve yerinde yapılıp yapılmadığının, davacının bekleme süresi de dikkate alınarak yüksek uzman kadrosuna geçtiği dönemde alması gereken saat ücreti ile fiilen aldığı saat ücreti arasında fark olup olmadığının tespit edilmesi ve davacının intibakının yapıldığı 15.02.1996 tarihinde alması gereken saat ücreti ile fiilen almış olduğu saat ücreti arasında fark var ise, bu fark kadar ki alacağına hükmedilmesi gerektiği-
Davacının, davalı kurumun teknik muhasip kadrosunda açtığı sınavı kazanarak sözleşme imzalamış ve bu sözleşmeye göre işe başlamış olmasına rağmen; yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda yer alan 4 yıllık diğer fakültelerin yüksek uzman kadrosunda sayılmış olması ve davacının mezun olduğu iktisat fakültesinin de 1996 yılında bu fakülteler arasına alınması nedeni ile davacının en başından beri yüksek uzman sınıfında çalışan işçi olduğunun kabulü ile talep ettiği alacakların hüküm altına alınmasının hatalı olduğu- Davacının işe girerken imzalamış olduğu sözleşmede birinci sınıftan usta kadrosunda işe girmeyi kabul etmesi ve bu nedenle davacının işe ilk giriş tarihinden itibaren yüksek uzman kadrosunda olduğunun kabulünün yerinde olmadığı-
Davacının yaptığı işin tarım işi olup olmadığı ile davalı işyerinde yapılan işin 4857 sayılı Kanun'un 4. maddesinde düzenlenen istisna niteliğinde olup olmadığı, çalışan sayısının elli veya daha az olup olmadığı yönlerinden gerekli araştırma yapılarak sonucuna göre iş mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.