Yayınlanmasında kamu yararı bulunan «gerçek» ve «güncel» bir haberin (eleştirinin), özle biçim arasındaki denge kurularak verilmesi durumunda, hukuka aykırılığının ortadan kalkacağı ve tazminata hükmedileceği -Karar verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan «gerçeklik» unsurunun burada «somut gerçeklik» olmayıp, «kararın verildiği andaki olayın beliriş biçimine göre görünüşteki gerçeklik» olduğu- yayınlanan haberin «gerçek» olması halinde, yayında «hukuka aykırılık» bulunduğundan söz edilemeyeceği ve davacı lehine -kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek- manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
Basın yoluyla işlenen fiillerden (kişilik haklarına yönelik saldırıdan) oluşan maddi ve manevi zararlardan, «yazıyı veya haberi yazan kimse» ile bu mevkutenin (gazetenin) ilgili «sorumlu müdürü» ile «sahibi»nin müteselsilen sorumlu olacağı–
Kişilik haklarına saldırının birden fazla yayında oluşması durumunda, yapılan yayınlar ayrı ayrı değerlendirilerek, davacının her yayın için ne kadar miktar manevi tazminat istediğinin açıklattırılması ve hangi yayın için ne kadar miktar manevi tazminata hükmedildiğinin de karar yerinde ayrı ayrı gösterilmesi gerekeceği–
Mal varlığına yönelen eylem az veya çok kişiyi manevi üzüntüye düşürebilir ise de, böyle bir durumda kişisel haklara saldırı nedeniyle manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
«Kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu» iddiası ile dava açan davacının bu duruma kendisinin neden olmuş olması halinde, hakimin tazminata hükmetmekten sarfınazar edebileceği (BK. 44; şimdi; TBK. mad. 52)–
«Kişilik haklarına saldırı» niteliğinde bulunmayan, eleştiri sınırı içinde kalan -dolayısıyla, manevi tazminata hükmedilmesini gerektirmeyen- «söz», «yayın» ve «eylem»ler–
Bir tüzel kişide yönetici durumunda bulunan gerçek kişilerin eylem ve işlemlerinin konu edildiği şikayetin haksız olması nedeniyle -tüzel kişiliğe yönelik bir suçlamada bulunulmadığından- tüzel kişi lehine manevi tazminata hükmedilemeyeceği–