Tescil ilamının 6100 sayılı HMK’nın 303. maddesi uyarınca davacı Orman Yönetimi yönünden kesin hüküm teşkil ettiğine, kesin hükmün 6100 sayılı HMK’nın 114/1-i maddesi uyarınca dava şartlarından olduğuna, aynı Kanun'un 371/1-b maddesi uyarınca dava şartlarına aykırılık bulunmasının bozma sebebi olarak düzenlendiğine göre mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Haksız eylem olan elatma devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebileceğinden, yerel mahkemenin elatmanın önlenmesi talebinin reddine şeklindeki ilamının kesin hüküm oluşturmayacağı-
Usulsüz tebligat şikayetine ilişkin yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamayacağı-
Hüküm davalı erkek tarafından açıkça kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatlara ilişkin istinaf edildiğinden ilk derece mahkemesince tespit edilen kusur durumunun yazılı olduğu gerekçe bölümü aleyhine olağan kanun yoluna başvurulmuş olması nedeniyle şekli anlamda kesinleşmediği ve HMK m. 303/1 maddesi gereği şekli anlamda kesinleşmeyen bir hükmün maddi anlamda da kesin hüküm oluşturmadığı dikkate alınmaksızın kesin hükmün varlığına davalı olarak bölge adliye mahkemesince; davalı erkeğin kusur belirlemesine ilişkin itirazının esası incelenmeksizin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, o halde; bölge adliye mahkemesince yapılacak olan işin; ilk derece mahkemesinin kusur belirlemesine ilişkin tüm deliller değerlendirilerek tarafların kusur durumunun belirlenmesi ve bu belirlemeye bağlı olarak boşanmanın fer'i niteliğinde bulunan yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden karar vermekten ibaret olduğu-
4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemi-
İcra mahkemesi kararlarının, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeseler de, uygulamada kendi aralarında kesin hüküm oluşturduğunun kabul edildiği- Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerektiği- Bir hükmün, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil ettiği- Daha önce verilen kararla şikayet eden borçlunun Türkiye Finans Katılım Bankasındaki hesaplarına konulan hacizlerin kaldırılmasına ilişkin talebi hakkında hüküm tesis edilmediğinden yargılamaya konu şikayet yönünden kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği-
Her iki davanın sebebi ayrı ise önceki kararının eldeki dava açısından kesin hüküm ya da derdestlik oluşturmasından söz edilemeyeceği-
Bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi halinde ilgili ilam doğrultusunda yargılama yapılarak oluşacak sonuca göre dosya kapsamına uygun bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme yapılarak, hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Genel mahkeme ile icra mahkemesi arasında yargılama usulü, ispat vasıtaları ve uygulanan kanun maddelerinin farklılık içermesi, icra mahkemesinin dar yetkili olması, kural olarak icra mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaması gibi özelliklerin yanında Yargıtay 3. ve 12. Hukuk Dairelerinin temyizen inceleme konusu yaptığı işlerin aynı mahiyette bulunmaması hususu da dikkate alındığında içtihadı birleştirmeye yer olmadığı-
Kesin hükmün ancak hüküm anındaki durumu tespit edeceği, hükümden sonraki döneme etkili olmayacağı, bu nedenle yeni meydana gelen vakalara dayanılarak açılan ikinci dava için birinci davanın kesin hüküm oluşturmayacağı-