Davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayandığından, ispat yükü kendisine düşen ve davasını diğer delillerle kanıtlayamayan davacı tarafa, diğer tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 225 ve devamı maddelerindeki yeminle ilgili usul işlemleri yerine getirilip, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalının, davacıdan para aldığını ikrar ettiği, bu ikrarın (bağlantılı bileşik ikrar) bölünebileceğinin kabulü ile ispat yükünün artık davalı üzerinde olduğu ve davalının, kredi kartı ile peşin ödeme karşılığı davacıya mal sattığı yönündeki savunmasını ispatlamasının gerekeceği- Davalının, kredi kartı ile borç almadığına, hiçbir borcu olmadığına dair yemin ettiği ancak davacının "açıkça" yemin deliline dayanmadığı; görevsiz mahkemede yapılan yemine itibar edilemeyeceği-
Davalı vekilince hem cevap dilekçesinde hem de dilekçesinde, davacının iş akdine kendisinin son verip vermediği hakkında davacıya açıkça yemin teklifinde bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece, davalı vekiline dayanılan yemin teklifinin gereklerinin yerine getirilmesi ve davacı duruşmaya davet edilerek yemin teklifinde bulunulması gerekeceği, davalı tarafın yemin teklifi davacı asile usulüne uygun şekilde bildirilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Davalı şirket tarafından, davacı tarafa yemin teklif edilmek istendiği bildirilmesine rağmen, mahkemece davalıdan yemin sorusunun alınması ve sonrasında yeminle ilgili usuli işlemler tamamlanarak davacının duruşmaya davet edilmesi suretiyle yemin teklifinde bulunulması, davalı tarafın yemin teklifi davacı asile usulüne uygun şekilde bildirilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
İşçilik alacağı bakımından çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabileceği,hizmet tespiti davalarında farklı yargılama usulü olduğu ve resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu- Hizmet tespiti davalarında yemin teklif edilemeyeceği ancak işçilik alacağı davasında çalışma olgusunun ispatlanması bakımından yemin teklif etmeye engel bir durumun bulunmadığı-
Avukat stajyerinin, Tebligat Kanunu'nun 17. maddesinde sayılan daimi çalışan veya müstahdem sıfatını taşımadığı- Gerekçeli kararın "çalışan" sıfatıyla stajyer avukata tebliğinin geçersiz olduğu- Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi addolunacağı (Teb. K. mad. 32)- HMK mad. 255 uyarınca aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça, tanıkların gerçeği söylediğinin kabul edileceği; akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı- Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması ve ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunması gerektiği- Evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanındığı-
Kendisine hiç bir ispat külfeti düşmeyen davalıların, bu konuda davacı tarafa gerekmediği halde yemin teklif etmeleri halinde, mahkemenin "ispat yükümlülüğünün kendilerinde olmadığını ve bu yükümlülüğü devralıp almayacaklarını" açıkça sorması, kabul ettikleri takdirde bunun tutanağa geçirildikten sonra yeminin eda ettirilmesi gerektiği- Kadastro tespiti sırasında düzenlenen tutanakta "çekişme konusu taşınmazın tarafların ortak murisi ..'dan geldiği, mirasçılarının iştirak halinde mülkiyet olarak zilyet ve tasarruf ettikleri" belirtildiğinden, "çekişme konusu taşınmazın diğer muris .. tarafından satın alındığını, o tarihten bu yana malik sıfatıyla diğer muris ... ve mirasçılarının zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, adına tespit yapılan davalıların davaya konu taşınmaz ile ilgilerinin bulunmadığını" iddia eden tarafın bu iddiasını kanıtlaması gerektiği- Davacıların dayandığı (07.03.1984 tarihli) "tarla alım-satım senedi" başlıklı senette satıcı olarak yer alan (1917) doğumlu kişinin 1973 yılında ölmüş olduğu, ayrıca bir kısım mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarında "çekişme konusu taşınmazın muris ...'den davacı ve davalıların ortak murisine intikal ettiğinin" belirtildiği görüldüğünden, mahkemece yerel bilirkişi ve tanıkların tümü hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, yerel bilirkişi ve tanıklardan, senette satıcı olarak yer alan (1917) doğumlu kişinin 1973 yılında vefat ettiği ve senet tarihinin de 1984 olduğu nazara alınarak, taşınmazın kime ait olduğunun etraflıca sorulması, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi aâlinde gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmeye çalışılması gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteği- Dava konusu taşınmaza yönelik ilk satış işleminde taraf muvazaası olup olmadığı yönünde davacılara yemin teklif edildiği, bu yeminin öncelikle sonuca etkili olmadığı ve davacıların kendisinden kaynaklanan vakıalara da ilişkin olmadığı- Herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu, dinlenen tanıklar ve tüm dosya içeriğinden, davacıların temlikin mirasçıları terekeden mahrum etmek amacıyla yapıldığını şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatladıklarını söylenemeyeceği-
Davalı vekiline yeminle ilgili usuli işlemleri tamamlamak üzere süre verilerek, davacı duruşmaya davet edilip, yemin teklifinde bulunulması ile davalı tarafın yemin teklifi davacı asile usulüne uygun şekilde bildirilip sonucuna göre gerektiği-
İşçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde, işyeri devri kurallarına göre çözüme gidilmesi gerektiği- Süresi sona eren alt işverence işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde, yapılan fesih bildirimi ile iş ilişkisi sona ereceğinden, işçinin daha sonra yeni alt işveren yanındaki çalışmaları yeni bir iş sözleşmesi niteliğinde olacağı, bu durumda feshe bağlı hakların talep koşulları gerçekleşeceğinden, feshin niteliğine göre hak kazanma durumunun değerlendirilmesi gerekeceği- Somut uyuşmazlıkta; davalı Bakanlığa bağlı hastanede temizlik işçisi olan davacının, 12.09.2003-29.07.2004 ve 16.06.2011-31.12.2012 tarihleri arasında işyerinde çalıştığı; davacının ilk çalışmasının sona erdiği 29.07.2004 tarihi ile tekrar işe başladığı 16.06.2011 tarihleri arasında geçen süre dikkate alındığında işyeri devrinden söz edilemeyeceğinden, davalı şirketin hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı alacağından sadece 16.06.2011-31.12.2012 tarihleri arasındaki hizmet süresiyle sınırlı olarak sorumlu olduğu gözetilmeden karar verilmesinin doğru olmadığı- Fazla çalışma ücret alacakları hakkında yan delillerle desteklenmeden tek başına husumetli tanık anlatımına itibar edilerek hüküm kurulamayacağı- Yıllık izinlerin kullandırıldığına ilişkin ispat yükünün işverene ait olduğu, işverenin yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlaması gerektiği, vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan tarafın da yemin teklif edebileceği- Aralıklı çalışma ile ilgili yıllık izin hesabında, önceki çalışma döneminin zamanaşımına uğraması için önceki dönemin bitişi ve sonraki çalışma döneminin başlangıcı arasında 5 yılık sürenin geçmiş olması gerekeceğinden, somut olayda davacı 12.09.2003-29.07.2004 ve 16.06.2011-31.12.2012 tarihleri arasında çalışmış olup; ilk çalışmasının sona erdiği 29.07.2004 tarihi ile tekrar işe başladığı 16.06.2011 tarihleri arasında yıllık ücretli izin alacağı yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • kayıt gösteriliyor