İİK. m. 365/3 uyarınca davanın reddine ilişkin icra mahkemesi kararı ile birlikte Bölge Adliye Mahkemesinin ek karara karşı istinaf isteminin reddine ilişkin kararı şekli anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğu, kesin olarak verilen karara karşı kötü niyetle temyiz yoluna başvuran aleyhinde disiplin para cezasına hükmedileceği, ortada usulüne uygun bir Özel Daire bozma kararı ile direnme kararı bulunduğundan söz edilemeyeceği, her iki kararın da ortadan kaldırılması gerektiği- Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmeler sırasında; asıl olan bir kararın temyize tâbi olması, istisnanın ise kesinlik olduğu, istisna alanının yorum ya da kıyas yoluyla genişletilemeyeceği, İİK. m. 365 uyarınca icra mahkemesince verilen istinaf isteminin reddi kararına karşı istinaf yoluna gidildiğinde Bölge Adliye Mahkemesince verilecek esastan ret kararına karşı temyiz yolunun kapalı olduğu yönünde açık bir hüküm bulunmadığı, Bölge Adliye Mahkemesinin kararının temyizi kabil olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşün kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Basit yargılama usulünün uygulandığı davalarda tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkemenin yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararı tefhim ettiği ve bu yön gözetilmeden,tarafların yokluğunda yargılamanın sona erdiğini bildirerek hükmü tefhim etmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiği-
Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekili tarafından süresinde ve usule uygun olarak sunulan gerekçeli istinaf dilekçesi dikkate alınmaksızın sadece kamu düzenine ilişkin istinaf incelemesi yapmak suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hukuk devletinin bir ilkesi olan hukukî güvenlik ve belirlilik ilkesi ile adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı ilkesine aykırı olduğu- Bozma kararı ile bu karara karşı ilk derece mahkemesince verilen direnme kararının ortadan kaldırılarak gerekçeli istinaf başvuru dilekçesinde ileri sürülen istinaf sebeplerini değerlendirerek ve ayrıca kamu düzenine ilişkin inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Somut olayda, dava konusu fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacaklarının ispatında davalı aleyhine açtığı davası bulunan davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre başkaca delil ile de desteklenmediğinden bahisle anılan alacakların reddinin gerekip gerekmediği-
Borçlu hakkındaki takibin ve haczin geçerliliği ortadan kalkması halinde, istihkak davasının konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ile vekalet ücreti yönünden de davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar verilmesi gerektiği- İstinaf/temyiz süresinin, Hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması halinde, tefhimden, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren  başlayacağı-
İstihkak davalarının basit yargılama usulüne tabi olduğu, temyize konu olayda, 14.02.2019 tarihli tefhimin İİK.'nun 363. maddesinde açıklanan nitelikte bir tefhim olduğundan bahsedilemeyeceği, gerekçeli kararın davalı alacaklı vekiline 29.03.2019 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin karara karşı 21.03.2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurduğu, ilgili mevzuat hükümleri ve Anayasa Mahkemesinin kararı ışığında davacı alacaklı vekilinin süresinde istinaf talebinde bulunduğu kabul edilerek istinaf talebi hakkında esastan karar verilmesi gerekirken talebin süre aşımı nedeniyle reddinin doğru olmadığı-
Tefhim edilen kısa kararda hükmün yasal unsurları yer alsa da, gerekçenin tefhim edilmediği- İİK'nın 363. maddesi uyarınca tefhimden itibaren istinaf süresinin başlaması hükmün HMK'nın 321/2. maddesi uyarınca yazılıp, gerekçesi ile birlikte tefhim edilmiş olmasına bağlı olduğundan şikayetçi bakımından istinaf süresinin gerekçeli kararın tebliği ile başlayacağının açık olduğu- Açıklanan nedenlerle, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde istinaf başvurusunda bulunan şikayetçi vekilinin başvurusu doğrultusunda, istinaf incelemesinin yapılması gerekeceği-
İlk derece mahkemesi (İş mahkemesi) kararında hükme ilişkin tüm hususlar gerekçeli karar ile birlikte açıklanmış olduğundan, istinaf yoluna başvuru süresinin gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı- Davalı vekilinin 7036 s. Kanun’daki gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık sürede istinaf nedenlerini belirtir dilekçe vermediği dikkate alındığında, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalı vekilinin süresinden sonra sunduğu gerekçeli istinaf dilekçesine değer verilmeyerek HMK. 355 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı yönünden incelenmesi gerektiği belirtilerek verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
İlk Derece Mahkemesince yapılan tefhimin HMK.'nun 321. maddesinde açıklanan nitelikte bir tefhim olduğundan bahsedilemeyeceği, ayrıca, İlk Derece Mahkemesinin gerekçeli kararının istinaf talep edene tebliğinin de yapılmadığı dikkate alındığında istinaf talebinin reddine dair İlk Derece Mahkemesince verilen ek kararın ve anılan ek karar hakkındaki istinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince verilen başvurunun esastan reddi kararının usul ve yasaya uygun olduğunun söylenemeyeceği-
Usul hukukunda yer almamakla birlikte uygulamada tefhimden sonra temyiz süre tutum dilekçesi veya kararın tebliğinden sonra gerekçeli temyiz dilekçesi sunulmak suretiyle kararın temyiz edildiği hâllerde kararın gerekçesini dikkate alarak yeni temyiz gerekçelerine dayanılması mümkün olduğundan gerekçeli kararın bu hâllerde de taraflara tebliğinin gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • kayıt gösteriliyor