Dosyada alınan son bilirkişi raporunda keşif tarihi itibariyle araçta arıza ışıklarının yanmadığı belirtilmiş ise de dava konusu aracın, henüz 2 yıllık garanti süresi dolmadan neredeyse bayiden çıktıktan hemen sonra birden fazla kez aynı şekilde arızalandığı, bu haliyle araçtaki arızanın kronik bir arıza olduğunun açıkça belirgin olduğu, tüketiciden 0 km ve çok yüksek bir fiyat vererek almış olduğu aracı bu şekilde kullanmasının beklenemeyeceği- Tüketici davacının ilgili yer alan seçimlik haklarını kullanabileceği, davalının ithalatçı olması nedeniyle sorumluluğunun ve husumet ehliyetinin bulunduğu, öte yandan ayıp ihbarının yapılmasına yönelik herhangi bir düzenlemenin de bulunmaması karşısında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Davacının satın aldığı aracın ayıplı olması nedeniyle davalı taraftan ayıpsız misli ile değişimini isteyip isteyemeyeceği- Bilirkişi kurulu raporlarında, aracın motor ikaz lambasının halen yandığının, araçta kötü yakıt kullanımının bulunmadığının, oksijen sensörlerinin değiştirilmesine rağmen halen bu sorunun devam ettiğinin, araçtaki motor arıza lambasının yanmasının birçok sebepten ileri gelebileceğinin, ancak servis tarafından bunların belirlenip giderilemediğinin, aracın bu şekilde ikaz lambası yanar vaziyette kullanılmasının son derece tehlikeli olduğunun bildirildiği, mahkemece, bilirkişi raporları doğrultusunda misliyle değişime karar verilmesinin yerinde olduğu-
Bilirkişilerce araçtaki sorunun servisin üstesinden gelebileceği sorunlar olduğu ve en az 8 kalem kontrol edilmesi gereken iş bulunduğu, bu kontroller yapıldıktan sonra davalı aracılığıyla Almanya'dan getirtilecek bir firma uzmanı tarafından da sorun giderilemezse aracın yol sürüş kararlılığı konusundaki beklentileri karşılamadığı, söz konusu gizli ayıbın da kullanım zamanına göre ortaya çıktığı ve sürüş güvenliğine etki yapması nedeniyle davacıya kusursuz eş değer bir aracın verilmesi önerilmiş ise de, dava öncesinde ve yargılama sürecinde davalı şirketler tarafından bilirkişi raporlarında belirtildiği şekilde bir müdahale gerçekleştirilmediği gibi bu yönde girişimde bulunulduğu, bu girişimin davacı tarafından reddedildiği yönünde bir delil de sunulmadığı, araç tramer kayıtlarına göre, dava konusu aracın davacı da kaldığı süre içerisinde herhangi bir hasar kaydının bulunmadığının anlaşıldığından kararın onanması gerektiği-
Üretim hatasından kaynaklanan gizli ayıplı bir aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesi talebine ilişkin davada, bilirkişi raporunda, araçtaki arızaların üretimden kaynaklanan gizli ayıplar olduğu ve üç kez motor değişiminin sorunu kalıcı şekilde çözmediği tespit edilmiş olup yasal onarım süresi de aşıldığından, aracın ayıplı olduğunu kabulü ile ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmesi gerektiği-
Ayıp nedeniyle misli ile değişim istemi- Bilirkişi tarafından araçtaki ayıbın devam ettiğinin ve üretimden kaynaklı olduğunun belirlendiği ve söz konusu ayıbın sıfır olarak satın alınan araçtaki arızaların tüketicinin araçtan makul olarak beklediği faydayı ortadan kaldırır nitelikte olduğu-
Davacı tarafından malın ayıplı olduğunun tespit edildiği davada, seçimlik haklardan “sözleşmeden dönme” hakkının kullanıldığı, bunun neticesi olarak bedel iadesinin istenildiği, fazlaya ilişkin hakkını ise saklı tutmadığı, her ne kadar temyiz dilekçesinde aracın bedelinin tamamının ödendiği iddiasında bulunulmuş ise de taleple bağlılık ilkesi gereği, dava dilekçesinde istenilen bedelden fazlasına hükmedilemeyeceği, geri kalan ödeme ayrı bir dava konusu olabileceği, bununla birlikte sözleşmeden dönülmüş olması nedeniyle aracın karşı tarafa iadesine karar verilmesinin de isabetli olduğu- Karar tarihi olan 2020 yılında yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesi gereğince maktu vekalet ücretinin altında olamayacağı ancak bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği-
Davalı vekili asıl davada taraf olmadığı halde Bölge Adliye Mahkemesince asıl dava açısından "yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline" şeklinde hüküm verildiği ve kararın bir bütün olarak incelenmesinde hükmün tek davalı yönünden oluşturulduğu ancak yargılama giderlerinin "davalılardan tahsiline" şeklinde yazılmasının maddi hataya dayalı olduğu ve davalı vekili, asıl davaya yönelik temyiz itirazında bulunmuş ise de; davada taraf olmayanların hükmü temyiz etme hakkı kanunen mümkün olmadığından, asıl dava da taraf olmayan davalı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesinin gerektiği-Dosya içerisinde yer alan ve davalılar arasında imzalanan garantörlük sözleşmesi, kullanılan kredinin davalı şirket hesabına aktarılmış olması, kredi verildiği tarihte inşaatın tamamlanması seviyesi dikkate alındığında kullanılan kredinin bağlı kredi kapsamında olduğunun anlaşıldığı-Konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satış sözleşmesinde veya bağlı kredi sözleşmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıl olduğu ve 6502 sayılı kanunun amacının "kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenleme niteliği olduğundan konutun teslim tarihinin revize edildiğine ilişkin davalı bankanın iddiasına göre muvafakatinin alınmamış olması satıcı şirketin beyanına itibar ederek revize edilen tarihi kabul eden tüketici aleyhine sonuç doğuramayacağı gibi teslim tarihinin revize edildiğine ilişkin bağlı kredi veren kuruluşa bilgilendirmeyi yapmak da davalı satıcı şirketinin yükümlülüğünde olduğu ve bu durumda kanunun amacına aykırı olarak bu bildirimin yapılmamasının davacı tüketici açısından aleyhe değerlendirilemeyeceği- Davalılar arasında yapılan garantörlük sözleşmesi gereğince de konutun teslim tarihinin 31.10.2017 olarak kabulüne ilişkin Yerel Mahkeme kararının yerinde olup bu durumda davanın kanunda öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığının anlaşıldığı-Bankanın sorumluluk süresini belirleyen bir düzenlemenin yok sayılarak belirsiz hale getirilemeyeceği, satıcı ile alıcı teslim tarihini ileri bir tarihe belirleyerek bankanın kanunen belirlenen sorumluluk süresini de belirsiz hale getirdiği, finansman kuruluşunun bankanın kanunda belirlenen bir yıllık süreden daha fazla sorumluluk altına girebilmesi için bu konuda kabulün olması gerektiği ve kabul olmadan hiçbir şekilde sorumluluk süresi uzatılamayacağından taşınmazın teslim tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçmesi nedeniyle davalı finans kuruluşunun bankanın sorumluluğuna gidemeyeceği, hak düşürücü süre nedeniyle davalı banka yönünden davanın reddi gerektiği düşüncesinin ayrıca karşı görüş olarak benimsendiği-
Bankadan bağlı krediyle alınan taşınmazın teslim tarihinin satıcı tarafından tek taraflı uzatılması halinde uzatılan bu süreden bankanın da sorumlu olup olmayacağı- Satıcı tek taraflı teslim süresini uzatmasıyla, davalı finans kuruluşu bankanın da süresinin uzayacağı- "Taşınmazın teslim tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçmesi nedeniyle davalı finans kuruluşu bankanın sorumluluğuna gidilemeyeceği, hak düşürücü süre nedeniyle davalı banka yönünden davanın reddi gerektiği" şeklindeki karşı oyun kabul görmediği-
Aracın yağ tüketiminde bir problem olduğuna ilişkin herhangi bir tespitin eğitimli ve donanımlı yetkili servis personelince fark edilmediği/ ya da servis iş emirlerine söz konusu durumun yansıtılmadığı/tüketicinin konu hakkında bilgilendirilmediğinin ortada olduğundan araçtaki problemin imalattan kaynaklı gizli ayıp niteliğinde olduğu- Araçta imalattan kaynaklı bir ayıp olduğu, ayıptan davalı şirketlerin sorumlu olması gerektiği, söz konusu ayıbın niteliği, araçtaki ayıbın ancak aracın motorunun yenisi ile değiştirilmesi yolu ile giderilebileceği ve arızanın sürücü güvenliği yönünden önemi dikkate alındığında, davacının aracın misli ile değişimi yönünde seçimlik hakkına öncelik verilerek aracın ayıpsız misli ile değişimi ve kaza sebebiyle araçta oluşan değer kaybının da davalı şirketlere iade edilmesi gerektiği-
Malın ayıplı olmasından kaynaklanan, malın satıcıya teslimi ile ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin somut uyuşmazlıkta, davacının davalıdan satın aldığı aracın, 2 yıllık garanti süresi içerisinde 2 kez arızalandığı; 02.02.2017 tarihinde ortaya çıkan arızanın kesin olarak 13.04.2017 tarihinde giderilerek azami tamir süresinin aşıldığı anlaşılmakla, 6502 Sayılı Kanun'un 56/3.maddesi gereği "tüketici bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından onarım hakkını kullanmışsa, malın garanti süresi içinde tekrar arızalanması veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hâllerinde 11 inci maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabileceği" ifadesiyle, tüketici davacının aynı Kanunun 11.maddesinde yer alan seçimlik haklarını kullanabileceği-