Banka ile asıl borçlu arasında yapılmış sözleşmenin 21. maddesinde faiz hükümlerinin yer aldığı, davacı kooperatif ile davalı arasında yapılan kefalet sözleşmesinde de bu sözleşmeye atıf yapılarak faiz hükümlerinin taraflar arasında bağlayıcı olduğunun, ayrıca davacı kooperatifin anasözleşmenin 66. maddesinin 2. fıkrasında kooperatif tarafından kredilerin geri ödenmemesi halinde ortaklarından bankaca uygulanan gecikme faizi oranı üzerinden talep edebileceğinin belirlendiği, buna göre, davacı kooperatifin TBK’nın 88. ve 120. maddeleri sınırlamasına bağlı kalmadan sözleşmede belirlenen temerrüt faizini talep edebileceği-
Takip talebinde istenen faiz oranının cinsinin belirtilmesi ya da istenen faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmesi durumunda, o cins faiz oranının istendiğinin kabulü gerekeceğinden, ödeme emrine yasal sürede itiraz edilmemiş olsa bile faizin, istenen faiz türüne göre ve değişen oranlarda hesaplanması gerektiği- Takipte talep edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen işleyecek faizin türünün gösterilmemesi ve oranının da yasal ya da ticari faiz oranlarından birine denk gelmemesi halindeyse,  itiraz edilmeyerek kesinleşen oran üzerinden faizin hesaplanması gerektiği- Takip dayanağı bono, kambiyo senedi niteliğinde olduğundan taraflar arasında ticari bir ilişkinin olduğunun kabulü gerektiği ve bu durumda, borçlunun ödeme emri tebliğ tarihine göre yasal süre içerisinde işleyecek faiz oranına bir itirazı olmadığı ve takipten sonraki dönem için istenen yıllık %94,50 faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmediği de anlaşılmakla, takipten sonrası için yıllık %94,50 faiz oranının akdi faize dönüştüğünün kabulü gerektiği-
Eldeki davaya konu asıl alacağın mülga 818 sayılı Borçlar Kanununa tabi olarak doğduğu- 6101 sayılı Kanunun 1. maddesinde, 6098 sayılı TBK'nin yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağınn belirtildiği; bu durumda eldeki davada 6098 sayılI TBK'nin yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihine kadar 818 sayılı BK hükümlerine göre faiz işletilmesinin gerekeceği-
Davacının taşınmazı konut ve konut geliştirme kredi sözleşmesi kapsamında satın aldığı, kredi devam ederken meydana gelen deprem nedeniyle konutun yıkıldığı, kredi tarihinde DASK poliçesi düzenlendiği, poliçenin her yıl banka tarafından yenilendiği ancak 12.04.2010 tarihinden sonra yenilenmediği, yenilenmeyen sigorta sonucu zarar gören davacının zararlarının tazmin edilmesi gerektiği- Sigorta sözleşmesinin yenilenmediği ileri sürülen taşınmazın mesken niteliğinde bulunması nedeniyle temerrüt faizi olarak yasal faize hükmedilmesi gerektiği-
Davalı kefil tarafından imzalanan sözleşmede kefilin sorumluluk miktarı belirtilmiş olup kefilin kefalet limitini artırıcı başka bir işlemi olmadığından, bilirkişice davalı kefilin sorumluluğu bu miktarla sınırlı tutularak hesaplama yapılması gerektiği- Genel kredi sözleşmesi ticari nitelikte olduğundan ve TTK 8/1 maddesine göre ticari işlerde faiz oranının sözleşme ile serbestçe belirlenebileceği-
Kooperatif genel kurulunun alınan kararda, aidatların her ayın kaçında ödeneceği belirtilmediğine göre aidatların en geç ayın son gününde ödenmesi gerekmekte olup belirlenen tarihin kesin vade niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği- Bu sürenin dolmasıyla ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın borçlu temerrüdünün gerçekleşeceği- Şu halde, aidat alacağının zamanında ödenmemesi hâlinde işlemiş faiz alacağının tahsil edilip edilmediği de araştırılmalı, böyle bir uygulamanın bulunduğunun tespiti hâlinde bilirkişiden ek rapor alınarak, hüküm altına alınan aidat alacağının muaccel olduğu tarihler belirlenerek icra takibine kadar işlemiş faiz alacağının belirlenmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki konut kredisi sözleşmesi davalı banka için ticari iş niteliğinde olduğundan, davacı tüketicinin, 3095 s. K.. mad. 2/2 uyarınca temerrüt hâlinde avans faizi isteminde bulunabileceği- Kredi sözleşmesi çerçevesinde yapılan kesintisinin haksız olduğu iddiasıyla iadesi yönünde başlatılan takibinde asıl alacak miktarının belirli olması ve bu alacağa bağlı ferilerinin de taraflarca hesaplanabilir olması nedeniyle alacağın “likit” olduğunun kabulü gerektiği- İtirazın iptali davasında, dava değeri açıkça takipteki asıl alacak miktarı olan 3.000TL üzerinden gösterilmiş, mahkemece de ilk celsede taraflar arasındaki çekişmeli miktarın 3.000TL olduğu belirlenmiş olmasına karşın, "davanın kısmen kabul edildiği" belirtilerek açıkça dava edilmeyen işlemiş faiz alacağı yönünden de davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- "Dava dilekçesi anlatımında davalının işlemiş faizden de sorumlu tutulması gerektiğinin ifade edilmesi ve talep sonucunda itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesinin istenmiş olması karşısında davanın takipteki alacak miktarının tamamı üzerinden açıldığının kabul edilmesi gerektiği, tüketici harçtan muaf olduğu için mahkemece talebin dava değeri olarak gösterilenden fazlası olduğu sonucuna varıldığında harcın tamamlanması için süre verilmesi şeklindeki usulün uygulanmasının da mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün ise HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Bankadan kullanılan cari hesap kredisi sonucu doğan alacak için menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan ilamsız takibe vaki itirazın iptali davasında; bankanın, alacağın bir miktarını diğer davacıya temlik etmesi ve davacının geriye kalan miktar için davasını sürdürmesi, temlik alan davacının da temlik aldığı miktar yönünden davayı sürdürmesi halinde bankanın uhdesinde tuttuğu alacak yönünden davanın tamamen reddedilmesinin, temlik edilen miktardan yönünden ise davalının borcunun bu miktardan çıkarılarak kalanın reddedilmesinin yerinde olduğu-
20. HD. 25.06.2019 T. E: 2697, K: 4420-
İtirazın iptali davası-